13. Hukuk Dairesi 2018/150 E. , 2018/11084 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalılar ile arasında imzalanan hizmet alım sözleşmeleri bulunduğunu, davalı şirketlerin işçisi olarak kurumlarında çalışan dava dışı ... tarafından aleyhlerine işçilik alacaklarının tahsili talebi ile ... 5. İş Mahkemesinin 2012/242 esas sayılı dosyası ile açılan davanın kabul ile sonuçlandığını ve bu ilama dayanılarak başlatılan icra takibi neticesinde 6.002,81 TL ödediklerini, ödenen miktardan hizmet sözleşmeleri ve ekleri gereği davalı şirketlerin sorumlu olduğunu ileri sürerek ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 6.002,81 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile (224,07 TL + 1.107,03 TL) = 1.331,10 TL"nin dava tarihi olan 20/08/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, asıl işveren olan davacının, davalı şirketler tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarının rücuen tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Davacı ile davalılar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesi ve ekleri olan şartnamelerin hükümleri incelendiğinde, davacı bakanlığın çalıştırılacak işçiler ile ilgili işe başlama, çalışma koşulları, denetleme, mali haklarının ödenmesi ile ilgili denetim ve kontrolü tamamen elinde bulundurduğu, ancak taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde, işçilerin iş akitlerinden doğacak dava konusu alacaklardan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğu hususunda bir düzenlemenin bulunmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca, tacir olan davalıların çalıştırdığı işçilerin fiili işçilik dışında sair ücret alacağı ve tazminat haklarından sorumlu olacağını bilebilecek durumda olduğu ancak, davacı bakanlığın da asıl işveren durumunu muhafaza etmesi nazara alındığında doğan zararlardan tarafların yarı yarıya sorumlu olacağının kabulü gerekmekte olup, Mahkemece de isabetli olarak tarafların yarı yarıya sorumlu oldukları kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Ne var ki; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı şirketlerin ihbar ve kıdem tazminatından sorumluluğu ile icra ve yargılama giderlerinden sorumluluğu ayrı ayrı hesaplanmış, Mahkemece, yalnız ihbar ve kıdem tazminatları yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece, davalıların icra ve yargılama giderlerinden de oranlama yapılarak sorumlu oldukları gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.