10. Hukuk Dairesi 2012/3568 E. , 2013/3744 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır. Buna göre; takibin itiraz edilmeksizin/dava açılmaksızın kesinleşmesi veya itirazın/davanın, hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda kamu alacağı borçlusunun, aynı konuda menfi tespit veya geri alım (istirdat) davası açabilmesi
olanaksız olup, ancak, koşulları gerçekleştiği ve Kanıtlandığı takdirde 506 sayılı Kanunun 84. maddesine dayalı olarak açılacak dava ile primler Kurumdan geri
istenebilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198
Esas, 2006/249 Karar; 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar, 27.02.2008 gün ve 2008/21-139 Esas, 2008/204 Karar numaralı ilâmlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Yasal yedi günlük süre içerisinde iptali yönünde dava açılmayan ödeme emrine konu borcun kesinleşmesine ilişkin olgunun varlığı karşısında, bu kapsamda, kamu borçlusu yönünden 506 sayılı Kanunun 80., 6183 sayılı Kanunun 35. veya mükerrer 35. madde düzenlemelerinin uygulama koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin de irdelenemeyeceği açıktır. Bununla birlikte; 506 sayılı Kanunun “Yersiz olarak alınan primlerin geri verilmesi” başlığını taşıyan 84. maddesinin ilk fıkrasında; yanlış ve yersiz olarak alınmış olduğu anlaşılan primlerin, alındıkları tarihlerden on yıl geçmemiş ise, payları oranında işverenlere ve sigortalılara geri verileceği; ikinci fıkrasında, işverenlere geri verilecek primler için Kurumca yasal faiz ödeneceği ve faizin, primin Kuruma yatırıldığı tarihi izleyen ay başından geri vermenin yapıldığı ayın başına kadar geçen süre için hesaplanacağı açıklanmış ise de, önceki paragraftaki açıklamalar gözetildiğinde, anılan madde anlamında Kurumun geri verme borcunun kapsamına ilişkin olarak, yalnızca prim ve gecikme zammını hesaplama yöntemi yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir. Daha açık anlatımla; Kurumca tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı tutarının doğru yöntem izlenerek, yasal mevzuat hükümleri çerçevesinde olması gerektiği şekilde hesaplanıp hesaplanmadığı irdelenip, herhangi bir matematiksel hata yapılıp yapılmadığı saptanacak, 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde yazılı olan borcun bulunmadığı, kısmen ödendiği veya zamanaşımına uğradığı yönündeki iddialar ileri sürülemeyecek veya dinlenmeyecek, kamu borçlusunun gerçekleştirdiği ödemeler dahi dikkate alınmayacaktır.
Bu çerçevede eldeki davada, davacı taraf adına düzenlenen ödeme emirleri ve tebliğ belgelerinin dosya içerisinde olmadığı tespit edildiğinden, davacı taraf adına yöntemine uygun olarak düzenlenen ödeme emirleri ve tebliği olup olmadığı araştırılarak yukarıda yapılan açıklamalar paralelinde yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.