11. Hukuk Dairesi 2019/3403 E. , 2020/1224 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/11/2017 tarih ve 2016/247 E- 2017/378 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 03/05/2019 tarih ve 2018/1114 E- 2019/513 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2014/96568 sayılı “CEP KURTARAN”, 2013/18870 sayılı “CEP SAĞLIK”, “CEP” esas unsurlu bir çok tanınmış ve seri tescilli markanın sahibi olduğunu, davalı şirketin 2014/102071 sayısı ile davalı Kurum nezdinde “CEPKURTARAN+ŞEKİL” ibareli markanın adına müvekkili markanın tescilli bulunduğu sınıflarda tescili için başvuruda bulunduğunu, başvuruya yaptıkları itirazın nihai olarak YİDK’in 09/04/2016 tarih 2016-M-3858 sayılı kararı ile reddedildiğini, markaların iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, dava konusu markanın tescilinin tüketici nezdinde karışıklık yaratacağını, davalı şirketin haksız avantaj elde edeceğini, müvekkili markalarının itibarının zedeleneceğini ve ayırt edici karakterinin zedeleneceğini, markalar arasında işletmesel bağlantı kurulacağını, davalı şirketin başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, 556 sayılı KHK ve TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümleri ile TMK’nın dürüstlük ve iyi niyet kurallarına ilişkin maddeleri doğrultusunda YİDK’in 09/04/2016 tarih 2016-M-3858 sayılı kararının iptaline, davalı şirketin 2014/102071 sayılı markasının tescili halinde hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili, davacının 2014/96568 sayılı markası bakımından çifte benzerlik koşulunun gerçekleşmediğini, davacı markasındaki mal/hizmetler ile başvuru konusu markanın mal/hizmetlerinin aynı/aynı tür/benzer ya da ilişkilendirilebilecek mal ve hizmetler olmadığını, bu nedenle karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının diğer “CEP ibareli markalarının tüketicinin her gördüğünde davalı şirket ile ilişkilendirmesinin mümkün olmadığını, “CEP” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, markaların seri marka algısı yaratmalarının mümkün olmadığını, markalar benzemediğinden tanınmışlık unsurunun etkili olmadığını, kötü niyet iddiasının somut deliller ile ispatlanması gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi ile gerçekleştirdiği işbirliğine bağlı olarak genel aile sağlık hizmet paketi sunduğunu, bu hizmet paketi ile müşterilerine mali açıdan avantajlı hizmetler sunulduğunu, müvekkilinin bu amaçla müşterinin bütçesine katkı sağlamak, yani cebini kurtarmak için bu katkıyı ön plana çıkararak pazarlama ve satış faaliyetlerini sürdürmek istediğini, marka başvurusunun da bu nedenle yapıldığını, davacının “CEP KURTARAN” markasındaki amacın hasar gören telefonun sigortalanması amacını gütmesinin karşılığında müvekkilinin “CEPKURTARAN+ŞEKİL” markasındaki amacının uygun fiyatlı sağlık hizmetlerinin aile bütçesine katkısı olduğunu, müvekkilinin tescil başvuru tarihinde davacının “CEP KURTARAN” ibareli markasının tescil edilmemiş ve henüz kullanılmadığını, davacının markası tanınmış olmadığından farklı sınıftaki benzer markanın kullanımını engelle hakkının olmadığını, “CEP” ibaresinin davacının tekelinde olmadığını, davacı dışında davalı Kurum nezdinde üçüncü kişilere ait “CEP” ibaresini taşıyan bir çok marka bulunduğunu, müvekkilinin marka tescilinin hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 2014/102071 sayılı “CEPKURTARAN” markası ile davacının 2014/96568 sayılı “CEP KURTARAN” markası karşılaştırıldığında, her iki markanın da “CEP KURTARAN” ibaresinden oluşmakta olup, markalar arasındaki benzerliğin tartışmasız olduğu, ancak davalı marka başvurusunun 44. sınıftaki hizmetleri, davacı markasının ise 09, 35, 38, 41 ve 42. sınıflardaki hizmetleri kapsadığı, markaların emtia listeleri aynı/aynı tür hizmetlerden oluşmadığı, farklı hizmetleri kapsayan bu markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı, davacının “CEP” ibareli markaları yönünden inceleme yapıldığında, davacı markalarının tümünün “CEP” kelimesi etrafında oluşturulmuş seri markalardan oluştuğu, davalı markasının ise “CEPKURTARAN” ibaresinden ve markanın kapsadığı 44. sınıftaki sağlık hizmetlerini çağrıştıran “KALP, KALP RİTMİ VE STETOSKOP” şekillerinden oluştuğu, “CEP” kelimesinin cep telefonuna ilişkin mal ve hizmetler üzerinde kullanımının herkese açık olduğu, günümüzde “CEP” sözcüğüne bir başka sözcük ya da harf eklenerek cep telefonu aracılığıyla erişilebilen yeni hizmet markaları üretilmesinin yaygın bir uygula olduğu, davalının gerek şekil unsurunu, gerekse de “CANKURTARAN” ibaresine yönelik yoğun çağrışım taşıyan “KURTARAN” ibaresini içeren “CEPKURTARAN” ibareli markasının 44. sınıftaki hizmetler yönünden, davacının “CEP” esas unsurlu markalarından farklı ve yeni bir marka olduğu, tüketicilerin de markaları bu şekilde algılayacakları, “CEP ibareli itiraza mesnet davacı markaları ile dava konusu “CEPKURTARAN+ŞEKİL” ibareli marka başvurusu arasında 44. sınıftaki hizmetler bakımından benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 11/02/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.