1. Hukuk Dairesi 2019/4100 E. , 2020/4841 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen alacak davası sonunda, yerel mahkemece davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine, davalı ... yönünden davanın reddine, 3653 parsel sayılı taşınmaz yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.Davacılar, miras bırakan ... ’nın hasta ve bakıma muhtaç olduğu dönemde tüm bakımı ile ilgilendiklerini, ancak davalıların miras bırakana ölünceye kadar bakım akdi imzalatarak miras bırakanın maliki olduğu 3653 parsel sayılı taşınmazı davalı gelini ... ’ya devrini sağladıklarını, ayrıca 3196 ve 279 parsel sayılı taşınmazların da miras bırakandan alınan vekaletname ile dava dışı ... ’e satış suretiyle devredildiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, taşınmazların rayiç değerlerinden miras paylarına düşen kısmın davalılardan tahsilini istemişlerdir. Davalılar, temliklerin muvazaalı olmadığını ve edimlerini yerine getirdiklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, üçüncü kişiye yapılan temliklerin bedelinin ise miras bırakanın tedavi masraflarına harcandığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karar, Dairece ‘…Hal böyle olunca; miras bırakan tarafından davalı ...’ya verilen bir vekaletname varsa bunun örneğinin ve vekil tarafından devredilen taşınmazlara ilişkin resmi senedin örneğinin istenerek, taşınmazların vekaleten temlik edildiklerinin anlaşılması halinde, miras bırakan tarafından davalı ...’ya temlik edilen 3653 parsel sayılı taşınmazın ölünceye kadar bakma vaadi ile devredildiği, bu temlik ile miras bırakanın tüm bakım ve masraflarının davalı ... tarafından karşılanması gerektiğinin kabulü karşısında; davalı ...’nın miras bırakanın bakımı ve tedavisinin yapılması karşılığında 279 ve 3196 parsellerin temlik edildiği savunmasına itibar edilemeyeceği gözetilerek, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.’ gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine, davalı ... yönünden açılan 279 ve 3196 parsel sayılı taşınmazlar yönünden vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı isteğin dinlenilme olanağı bulunmadığından reddine, 3653 parsel sayılı taşınmaz yönünden bozma öncesi verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan Sebahattin Karaca’nın 02.04.2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızları ... ve ... ile davalı oğlu ... ’in kaldıkları, miras bırakanın 3653 parsel sayılı taşınmazını 16.12.2009 tarihinde davalı gelini ... ’ya ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği, daha sonra 10.10.2011 tarihli vekaletname ile ... ilindeki taşınmazlarını dilediğine dilediği bedelle satmak üzere davalı ...’yı vekil tayin ettiği, vekilin miras bırakana ait 279 ve 3196 parsel sayılı taşınmazlar ile adına kayıtlı 3653 parsel sayılı taşınmazı dava dışı ... ’e satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.Somut olaya gelince; mahkemece her ne kadar miras bırakana teb’an vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davaların ancak tüm mirasçılar tarafından açılabileceği eldeki davada olduğu gibi pay oranında istekte bulunulamayacağı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmişse de; davacılar haricinde mirasçı olan İbrahim’in dosyada davalı olarak gösterildiği, bu haliyle tüm mirasçıların davada taraf oldukları açıktır.
Hal böyle olunca, tüm mirasçıların davada yer aldıkları gözetilerek, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taraflarca ileri sürülen delillerin eksiksiz bir biçimde toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.