10. Hukuk Dairesi 2012/803 E. , 2013/3579 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, geçirdiği trafik kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan giderler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesi istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasa’nın 63. maddesidir.
Hukuk mahkemelerinin, ceza mahkemelerinden verilen kararlarla ne ölçüde bağlı oldukları konusu, olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 53. maddesinde belirlenen genel hükümlerde açıklanmış olup, buna göre hukuk hakimi, “...kusurun mevcut olup olmadığına...” karar verebilmek için “...Ceza Hukukunun mesuliyetine dair hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinden verilen beraat kararıyla mukayyet değildir....”
Bundan ayrı olarak “... kusurun taktiri ve zarar miktarının tayini hususunda da...” hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Bu hükümden çıkan genel sonuç; hukuk hakiminin genelde ceza mahkemesinden verilen “hükümlülük kararı ile bağlı olmasıdır. Şüphe yoktur ki; bu karar “kesin nitelikte” bir karar olması gerekir. Hal böyle olunca halledilmesi gereken sorun; bağlılığın kapsamının ne olması gerekeceğidir. Başka bir anlatımla ceza mahkemesinin kesinleşen hükümlülük kararında, öncelikle maddi olguların saptanması, bu olgulara bağlı olarak suç teşkil eden bir fiilin yada kusurlu hareketin var olup olmadığı, varsa kusurun derecesi ve bunun sonucunda doğan zararın miktarının ne olduğu söz konusudur. Saptanacak maddi olgulara göre ceza mahkemesince kusurun varlığı kabul edildiğinde “bu kusurun” suç teşkil edip etmeyeceğinin taktirinin, Ceza Hukukunun mesuliyete ilişkin esas ve ilkeleriyle yapılabileceği ortadadır.
Diğer taraftan saptanacak her kusurlu hareketin hukuki yönden suç teşkil ettiği de söylenemez. Giderek, Ceza Hukuku yönünden suç teşkil etmeyen “kusur” halinin genel anlamda Medeni Hukuk yönünden sorumluluğu gerektirebileceği de açıktır. Bu nedenle; hukuk hakiminin “...kusur mevcut olup olmadığına ...” karar verebilmesi için
ceza hükmü ile bağlı olmayacağı ilkesinin sebebi ortadadır. Bu ilkenin tabii sonucu olarak da kusur derecesinin takdiri ve bundan doğacak “... zarar miktarının tayini...” hususlarında da hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmayacağı ilkesinin nedeni yasada kabul edildiği şekilde açıktır.
Ne var ki; ceza mahkemesi kendine has usulü olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hâkimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güvenin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralında doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay’ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır. Şu halde hukuk hakimi ceza mahkemesince saptanan maddi olaylarla bağlı olup orada belirlenen kusur oranlarıyla bağlı değildir.
Somut olayda, temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen ceza dosyasında, davalının bilirkişi raporunda kendisine isnat edilen % 25 oranındaki kusura göre, sigortalının taksirle ölümüne yol açmaktan dolayı hapis cezası aldığı ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, Kurum zararının talep edildiği iş bu dosyada da, yine ... Kurumunun vermiş olduğu 04.10.2010 tarihli ve ceza dosyasında alınan raporla aynı oranda kusur isnat eden rapora istinaden hüküm kurulmuş ise de, aynı doğrultudaki raporlarda yapılan değerlendirmelerin somut olayın özellikleri ile örtüşmediği görülmektedir.
Bu kapsamda, mahkemece öncelikle söz konusu aracın malikini tespit edilmeli, kaza tespit tutanağında aracın lastiklerinin farklı ve yıpranmış olduğunun belirtilmesi karşısında, söz konusu aracın teknik ve bakım kusuru bulunup bulunmadığı araştırılmalı, böyle bir kusur varsa bu kusurun kime ait olduğu belirlenmeli, bu hususlar davalının veya dava dışı kişilerin olaydaki kusuru konusunda uzman bilirkişilerden alınacak yeni raporla irdelenmelidir.
Belirtilen maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmadan yanılgılı değerlendirme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.