7. Hukuk Dairesi 2015/4545 E. , 2015/8744 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, 21.12.1995 tarihinden itibaren aralıksız olarak 15.06.2012 tarihine kadar davalı şirketler bünyesinde güvenlik görevlisi ve denetleme amiri pozisyonlarında çalıştığını,davalı ... nin asıl işveren, ... ise alt işveren olduğunu, en son ücretinin 873,00 TL/Net + yol ve yemek bedelinden oluştuğunu, 21.12.1995-01.01.2004 arasında güvenlik görevlisi olarak sabah 08.00-akşam 22.00 saatleri arasında haftanın altı günü çalıştığını,2004-2009 yılları arasında denetleme amiri sıfatıyla günde 16 saat çalıştığını, 2009-2012 yılları arasında ise sivil denetleme amiri olarak haftanın altı günü günde 16 saat çalıştığını,fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini,hafta tatillerinde resmi ve dini bayramlarda çalıştığını karşılığını alamadığını,yıllık izinlerinin kullandırılmadığını,ücretlerinin ödenmediğini,15.06.2012 tarihinde haksız olarak iş akdine son verildiğini üst işveren ... tarafından kıdem tazminatının ödendiğini ancak diğer işçilik alacaklarının ödenmediğini belirterek; ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti ve ulusal ve dini bayram ve genel tatil günlerinde çalışma ücreti olmak üzere alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında,davacının fazla mesai ve ulusal bayram ve genel tatil alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklar, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür.
Somut olayda, davacı 27.09.2013 tarihinde ıslah talebinde bulunmuştur. Islah dilekçesi davalı tarafa 22.10.2013 ‘te tebliğ edilmiş olup, davalı taraf ıslah talebine karşı süresi içinde 24.10.2013 tarihli dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece, ıslah talebine karşı davalı tarafın zamanaşımı defi dikkate alınmamış ve bilirkişi raporu doğrultusunda kabule karar verilmiştir.
Mahkemece fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacakları yönünden ıslah tarihi itibarıyla zamanaşımı defi değerlendirilip hesaplama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı defi dikkate alınmadan hesaplama yapılması hatalıdır.
2- Davacı vekili dava dilekçesinde ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin dava tarihinden faiziyle tahsilini talep etmiş, 27.09.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle taleplerini artırmış ve alacaklarını dava dilekçesinde belirttiği gibi faiz uygulanmasını talep etmiştir.
Mahkemece davacının davasının belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu kabul edilerek, fazla çalışma ücreti, ulusal ve dini bayram ve genel tatil alacaklarının dava tarihinden en yüksek banka mevduat faizi ile ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının da dava tarihinden yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Somut olayda davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmakla dava dilekçesinde talep edilen miktarlar için dava tarihinden ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine ,13.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.