Hukuk Genel Kurulu 2014/850 E. , 2016/443 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çorum İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 01.06.2012 gün ve 2011/608 E-2012/412K sayılı kararın incelenmesi davalı vekili vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi’nin 17.05.2013 gün ve 2012/17931 E-2013/10625 K sayılı ilamı ile;
(...Dava, ölüm sigortası hükümlerine göre aylık bağlanarak, yasal faiziyle tahsiline karar verilemesi ve aksi yöndeki Kurum işleminin iptali istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor ile dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
506 sayılı Kanunun “Ölüm sigortasından aylık bağlama şartları” başlığını taşıyan 66’ncı maddesinde 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanacağı öngörülmüş iken, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren “Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı 32’nci maddesinde ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağının hüküm altına alınmış olması karşısında, hak sahiplerine yönelik ölüm aylığı tahsisinde sosyal güvenlik hukuku ilkelerine göre sigortalının yaşamını yitirdiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan yasal düzenlemenin uygulanması zorunludur.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; 14.09.2010 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı için 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, buna göre her türlü borçlanma süreleri hariç toplam 673 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bulunduğundan 5510 sayılı Kanunun 32"nci maddesine göre ölüm aylığı bağlanmasının mümkün olmadığı belirgin olmasına rağmen, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, askerlik borçlanması da dikkate almak suretiyle ölüm aylığı bağlanması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili; davacının eşi sigortalı Yılmaz Gökgöz"ün 14.09.2010 tarihinde vefat etmesi üzerine davacının ölüm aylığı bağlanması için 07.10.2010 tarihinde davalı kuruma başvurduğunu, davalı kurumun sigortalının 868 sigorta prim gün sayısının olduğunu, askerlik borçlanması hariç 900 pirim gün sayısına ulaşmadığını ileri sürerek talebi reddettiğini, oysa askerlik borçlanması yapıldığı takdirde ölüm aylığına hak kazanıldığını, bu konuda emsal karar bulunduğunu belirterek öncelikle davacının, askerlik borçlanmasının yaptırılması konusunda karar verilmesini, bu borçlanma yapıldığı taktirde 900 prim gün sayısına kavuşmuş olacağından askerlik borçlanması yaptığı tarih itibariyle ölüm aylığına müstehak olduğunun tesbiti ile bu tarihten itibaren davacı ve küçük Eren"e ölüm aylığının bağlanmasına ve yasal faizi ile birlikte ödenmesine, davalı kurumun kararının iptali ile haksız muarazanın giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili ; sigortalı 5510 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra vefat ettiğinden 5510 sayılı kanun hükümlerine göre işlem yapılması gerektiğini, 5510 sayılı kanunun 32. maddesinin (a) bendine göre ölüm sigortasından aylık bağlanabilmesi için en az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4. maddenin 1. fıkrasının a bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak koşulu arandığını, sigortalının 4/a ve 4/b sigortalısı olarak toplam 868 gün çalışmasının olduğunu, borçlanma süresi hariç 900 gün sigortalılığının bulunması gerektiğinden aylık bağlanamayacağını, borçlanma ile birlikte ise 1800 gün bildirilmiş sigortalı süresi bulunmadığı için de yine aylık bağlanamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; Kanunun 32. maddesinde belirtilen "her türlü borçlanma süresi hariç" ibaresinin sigortalılık başlangıç tarihinin geriye götürülemeyeceğine ilişkin olduğu ve yeterli süre için borçlanma yapıldığında müteveffa sigortalı mirasçılarının ölüm aylığını hak edeceği, davacı vekiline verilen süre üzerine davacının eşi için 60 günlük askerlik borçlanması yapıldığı ve toplam 928 günlük sigortalı çalışma süresine ulaşıldığı"" gerekçesiyle davanın kabulü ile, davacının askerlik borçlanmasını ödediği tarih olan 22/03/2012 tarihini takip eden 01/04/2012 tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte ölüm aylığı bağlanmasına, sataşmanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; üç nedenle direnme kararı verilmiştir.
Birincisi, 5510 sayılı kanunun değişik 32. maddesinde "her türlü borçlanma süresi hariç" tutulan süre sigortalılık başlangıç tarihinin geriye götürülemeyeceğine ilişkindir. Yoksa prim ödeme gün sayısı ile ilgili değildir. Davacının eşinin askerlik süresinin borçlanması kabul edildiğinde 900 günden fazla prim ödenmiş sigortalılık süresine ulaşılacaktır.
İkincisi, davacı vekilinin belirttiği gibi davacının ölüm tarihinin kriter olarak alınması sosyal güvenlik ruhuna aykırıdır. Kimse ölüm tarihini bilemez. Eski yasa döneminde ölen kişi için kabul edip yeni yasa döneminde ölen kişi için kabul etmemek sosyal güvenlik ruhuna uygun değildir. Nitekim davacının muris eşinin çalışmaları 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 01/10/2008 tarihinden önce gerçekleşmiştir. Kaldı ki 5510 sayılı yasa maddesinde ölüm tarihinin kriter olarak alınacağından sözedilmemektedir.
Üçüncüsü, sözkonusu yasa maddesini Yargıtay Daireleri farklı yorumlamakta, bu nedenle hukuk birliği sağlanamamaktadır."" denilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmektedir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;davacının mirasbırakanı yönünden askerlik borçlanması yapılmak suretiyle ölüm aylığı bağlanma şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun “Ölüm sigortasından aylık bağlama şartları” başlığını taşıyan 66’ncı maddesi, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Bilindiği üzere, gerek özel hukuk ve gerekse kamu hukuku alanında, kural olarak her Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır.
Sigortalının ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve uygulanması gereken 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun “Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı 32’nci maddesinde ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde ölüm aylığı bağlanacağı düzenlenmiştir.Maddede geçen ""her türlü borçlanma süreleri hariç""ifadesi sigorta başlangıç tarihinin geriye götürülemeyeceğine ilişkin olmayıp açık bir şekilde borçlanmasız süreyi belirtmektedir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde; 14.09.2010 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı için 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, sigortalının borçlanılan süreler gözetilmeksizin hizmet sözleşmesine dayalı prim gün sayısı 900 gün olmadığı gibi, askerlik süresinin borçlanılması durumunda da 1800 prim gün sayısı şartı gerçekleşmeyeceğinden, 5510 sayılı Kanunun 32"nci maddesine göre ölüm aylığı tahsisi şartlarının gerçekleştiğinden bahsedilemez.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 30.03.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.