21. Hukuk Dairesi 2016/9879 E. , 2017/1081 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, murisinin emekliliğinin iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, emekliliğinin ve sigortalılığının geçerli kabul edilmesine, iptal edilen maaşların geçerli olduğunun tespitine ve yeniden bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, davacıların murisi sigortalının emekliliğinin iptaline dair Kurum işleminin iptali, emeklilik ve sigortalılığının geçerli kabul edilmesi, iptal edilen maaşların geçerli olduğunun tespiti ve yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti ile kurumca geri istenen aylık ve sair ödemelerin davacılardan geri istenemeyeceğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı sonrası ilama karşı “uyma” kararı verilmek suretiyle yapılan yargılama neticesi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda; Mahkemece, yargılama sonucunda 29.03.2016 tarihli oturumda, tefhim edilen kısa kararın 2 numaralı bendinde ; “ Davalı Kurum tarafından davacıların murisi ... ile ilgili davalı Kurum işleminin iptali ile davalı Kurum tarafından davacılar murisi ..."in emekliliğinin iptaline dair Kurum işleminin iptali ile davacıların iptal edilen maaşlarının geçerli olduğunun tespiti ile kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti ve davalı Kurum tarafından geri istenen aylık ve sair ödemelerin davacılardan geri istenemeyeceğinin tespitine,” karar verildiği, ancak elektronik ortamda (UYAP) yer alan gerekçeli kararın hüküm bölümünün 2.bendinde; “Davalı kurum tarafından davacıların murisi ... ile ilgili diğer işlemlerin SGK tarafından yerine getirilmesine,” şeklinde ve bozmaya da konu edilen eski tarihli hükmün yeniden kurulduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
HMK." nın 294. maddesi; “(1) Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür.(2) Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur. (3) Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. (4) Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. (5) Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler. (6) Hükme ilişkin hususlar, niteliğine aykırı düşmedikçe, usule ilişkin nihai kararlar hakkında da uygulanır.” şeklindedir. HMK"nın 297/2. maddesinde de taleplerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur.
Öte yandan kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK." nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Temyize konu davada, elektronik ortamda (UYAP) yer alan kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm bölümü arasındaki çelişkinin varlığı, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.