22. Hukuk Dairesi 2013/24749 E. , 2014/37444 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Lüleburgaz İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/04/2013
NUMARASI : 2010/94-2013/92
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının, davalıya ait iş yerinde Eylül 1999- 27.07.2009 tarihleri arasında 800,00 TL net ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini, tazminat ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, hafta tatili ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti ve fazla çalışma ücreti alacaklarının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının, 01.11.2000-27.07.2009 tarihleri arasında 693,00 TL ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinin feshinden sonra kıdem ihbar tazminatı ve tüm işçilik alacaklarının ödendiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının, davalıya ait iş yerinde 01.11.2000-27.07.2009 tarihleri arasında asgari ücretle çalıştığı, iş sözleşmesinin iş verence haksız olarak feshedildiği, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, yıllık izin ücreti alacağı olduğu, fazla çalışma yaptığı, ulusal bayram genel tatillerde ve hafta tatillerinde çalıştığı, ibranamenin geçersiz olduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde taraflar temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacının, davalıya ait işyerinde 01.11.2000-27.07.2009 tarihleri arasında sekiz yıl sekiz ay yirmialtı gün, üretim işçisi olarak aylık net 800,00 TL ücretle çalıştığını, davalının ise, davacının 693,00 TL brüt asgari ücretle çalıştığını iddia ettikleri, ücret bordrolarında asgari ücretle çalıştığının görüldüğü, işveren kaşe ve imzasının bulunduğu 31.01.2008 tarihli " İlgili Makama " başlıklı belgede davacının 800,00 TL ücret aldığının belirtildiği, tanıkların tarafları doğruladıkları, mahkemece, işverence verilen belgenin kredi ve benzeri için verildiğinden dikkate alınamayacağı belirtilerek davacının asgari ücretle çalıştığının kabul edildiği anlaşılmış olup, tarafların ücret konusunda anlaşamadıkları, ücret bordroları, ücret hakkındaki taraf tanıklarının beyanları ve tarafların beyanlarında bildirdikleri ücret miktarlarının birbiriyle çelişiyor olması karşısında, işçinin meslekte geçirdiği süre, iş yerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 31.12.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.