Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/969
Karar No: 2019/7563
Karar Tarihi: 11.11.2019

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/969 Esas 2019/7563 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2019/969 E.  ,  2019/7563 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacı-karşı davalı vekili tarafından, davalılar-karşı davacılar aleyhine 07.11.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal, davalılar-karşı davacılar vekili tarafından davacı-karşı davalı aleyhine 15.04.2014 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil ve kal talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 11.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili ve davalılar-karşı davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve kal; birleştirilen dava TMK 724"e dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı-birleştirilen davada davalı vekili, 45 ada 131 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalılar-birleştirilen dava davacılarına ait 45 ada 35 parsel sayılı taşınmazın zemindeki dükkanın kendi taşınmazına tecavüzlü olduğunu belirterek, elatmanın önlenmesi ve yapının kal"ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar-birleştirilen dava davacıları, taşınmazın 75-80 yıl önce murisleri tarafından inşa edildiğini, inşaatta taşma olmadığını, taşma varsa bile bu durumun kendi kusurlarından kaynaklanmadığını, iyiniyetli olduklarını belirterek tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuşlardır.
    Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile elatmanın önlenmesi taleplerinin reddine, temliken tescil taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı-birleştirilen dava davalısı ... vekili ve davalılar-birleştirilen dava davacıları vekili temyiz etmişlerdir.
    1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalılar-birleştirilen dava davacıları vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2- Davacı-birleştirilen dava davalısı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
    TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
    Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
    TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bukişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
    Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
    a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
    TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
    Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir (Sübjektif koşul).
    İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
    b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
    Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır (Objektif koşul).
    c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
    Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek eğeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
    d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
    Somut olaya gelince; birleştirilen davada mahkemece yapılan keşif sonucunda düzenlenen fen bilirkişisi ve inşaat mühendisi bilirkişinin 15/05/2015 havale tarihli raporu ve krokisine atıf yapılarak, dava konusu 45 ada 131 parsel sayılı taşınmazda A harfi ile gösterilen 2,48 m2"lik kısmının tapusunun iptaline ve iptal edilen bu kısmın ifraz edilerek 45 ada 35 parsel sayılı taşınmaza tevhidine karar verilmiş ise de, (A) ile gösterilen yerin bölünerek ifrazının mümkün olup olmayacağı onay makamı olan il idare kurulundan sorulmamıştır. Taşınmazla ilgili düzenlenen fen bilirkişisinin ifraz krokisi ve raporu müzekkere ekinde ilgili il idare kuruluna gönderilmediğinden ve bu makamın onayı alınmadığından iptal ve tescile konu olan yerin ana taşınmazdan ifrazının mümkün olup olmadığı açıklığa kavuşturulmuş sayılmaz. Ayrıca, mahkemece yeniden keşif yapılarak, yapı ve zemin değeri güncel olarak belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Davacı-birleştirilen dava davalısı çaplı taşınmazına elatıldığı iddiasıyla açtığı davada haklı olduğundan bu dava yönünden aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
    Mahkemece belirtilen sebeplerle eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar-birleştirilen dava davacıları vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davacı-birleştirilen dava davalısı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.11.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi