1. Hukuk Dairesi 2017/3339 E. , 2020/4809 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.10.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacılar, yeğenleri olan davalı ...’ın, devam eden bir dava nedeniyle taşınmazların elinden alınabileceği ve geçici olarak kendisine devri konusundaki telkini ile ortak mirasbırakanları ... ’nin maliki olduğu dava konusu 4113, 4114 ve 1220 parsel sayılı taşınmazlarını davalı ...’a daha sonra iade edilmesi amacıyla devrettiğini, ne var ki ...’ın anılan taşınmazları iade etmediğini, yapılan devrin bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, daha sonra da ...’ın 1220 parsel sayılı taşınmazı aynı bölgede taşınmazları olup çiftçilik yapan ve durumu bilen diğer davalı ...’e sattığını, ikinci temlikin mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan ... ya da tüm mirasçıları adına tescilini istemişlerdir.Davalı ..., 23.10.2013 ve 03.06.2015 tarihli duruşmalarda; çekişme konusu 4113 ve 4114 parsel sayılı taşınmazların kendisine ait olmadığını, iade edilme şartı ile temlik aldığını, mirasçılardan birinin taşınmazların tamamını istemesi nedeniyle şimdiye kadar iade edemediğini, 4113 ve 4114 sayılı parseller yönünden davayı kabul ettiğini, 1220 sayılı parselin ise mirasbırakan babaannesi ...’nin mirasından kendisine isabet eden pay olduğunu, mirasçılar arasında yapılan yazılı taksime uyulmadığını, ihtiyacı olması nedeniyle de 1220 sayılı parseli diğer davalı ...’e sattığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Davalı ..., çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede çok sayıda taşınmazının olduğunu, tarım yaptığını, davacılar ile diğer davalı ... arasındaki ilişkiyi bilmediğini, 1220 parsel sayılı taşınmazla ilgili sınır uyuşmazlığı yaşadıklarını, uyuşmazlığı çözmek için anılan taşınmazdaki ...’ın payını 55.000,00 TL’ye satın aldığını, iyiniyetli taşınmaz edinen olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 4113 ve 4114 sayılı parseller yönünden davalı ...’ın kabul beyanı da gözetilerek davanın kabulüne, diğer dava konusu 1220 sayılı parsel yönünden; eldeki davada muris muvazaasına dayanıldığı, bir kısım davacıların devre konu akde taraf oldukları, devri bildikleri, bu nedenle iddialarını yazılı delil ile ispatlamaları gerektiği, yazılı delil bulunmadığı, davalı ...’in alım gücü bulunduğu ve bedeli karşılığında taşınmazı satın aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 1220 sayılı parselin 8/28 payı ile 4113 ve 4114 sayılı parsellerin tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, mirasbırakanın bizzat anılan taşınmazlarını 02.05.2001 tarih ve 352 yevmiye no’lu akitle davalı ...’e satış yoluyla temlik ettiği, davalı ...’ın da temlik aldığı 1220 sayılı parseldeki 8/28 payını 01.04.2013 tarih ve 1021 yevmiye no’lu akitle diğer davalı ...’e sattığı, mirasbırakan ...’nin 17.03.2013 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı çocukları ... , ..., ..., ... ve ... ’ı, davaya olur veren kızı ...’ı, kendinden önce ölen oğlu İbrahim çocukları olan davacılar ... ve ... ile davalı ...’ı bıraktığı, ...’nin dava dışı mirasçısının bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlandığı anlaşılmıştır.Hemen belirtilmelidir ki; davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119/1-e). Aynı Kanunun 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez. Ancak, davada ileri sürülen olaylar belirsiz (müphem) veya çelişkili ise, belirsiz veya çelişkili gördüğü iddia veya sebepler (vakıalar) hakkında açıklama isteyebilir.Öte yandan, hâkim yukarıda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK"nin 33.maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.
Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesi içeriği ve davalı ...’ın kabul beyanı birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafın; ilk işlem yönünden inançlı işlem, ikinci işlem yönünden ise muvazaa nedenine dayalı iptal-tescil isteminde bulunduğu anlaşılmıştır. Ne var ki mahkemece, dava konusu 1220 sayılı parsel yönünden muris muvazaası nedeni üzerinde durulup, davanın reddine karar verilmiştir.
Bu tespitlerden sonra somut olaya bakıldığında;Davalı ..., çekişme konusu 4113 ve 4114 sayılı parsellerin daha sonra iade edilmek üzere kendisine devredildiğini beyan ederek, inançlı işlem iddiasını açıkça kabul etmiştir. Ancak, diğer dava konusu 1220 sayılı parsel yönünden iddiaları kabul etmemiş, mirasbırakan ...’nin mirasından kendisine isabet eden pay olduğunu ileri sürmüştür. Dosya arasına alınan, davalı ... tarafından da imzalanıp, imza itirazı bulunmayan 12.09.2009 tarih ve "Ortaklık Ve Miras Sözleşmesidir" başlıklı adi yazılı belgenin 4. bendinde; "1220, 4113, 4114 parsellerde hak sahipleri olan halalarımız, amcamız ve biz kardeşlere haklarını ... vermeyi taahhüt etmiştir" düzenlemesine yer verilmiştir. Öte yandan, mirasbırakan 4113 ve 4114 sayılı parselleri ile 1220 sayılı parselini aynı akitle davalı ...’a temlik etmiştir. O halde, yukarıda yer verilen adi yazılı belgedeki düzenleme, davalı ...’ın kısmen kabul beyanı ve mirasbırakanın aynı akitle devri yaptığı hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davası kabul edilen 4113 ve 4114 sayılı parseller gibi davası reddedilen 1220 sayılı parseldeki 8/28 payın da inançlı işlem ile davalı ...’a devredildiği saptanmıştır. Kaldı ki davalı ..., 1220 sayılı parseldeki 8/28 payın miras payına mahsuben kendisine devredildiğini de kanıtlayabilmiş değildir.İlk işlem yönünden iddialar sabit olduğuna göre, çözümlenmesi gereken sıradaki uyuşmazlık dava konusu 1220 sayılı parseldeki 8/28 payı diğer davalı ...’in iyiniyetli edinip edinmediği, 4721 sayılı TMK’nin 1023. maddesi koruyuculuğundan istifade edip etmeyeceğidir. Davalı ...’in mülkiyet hakkının ihlal edilmemesi için, iyiniyetli olup olmadığı, bir başka ifade ile durumu bilip bilmediği, ya da kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde bilebilecek durumda olup olmadığının saptanması gerekmektedir.Davalı ...’in, ... ili ... ilçesi ... köyü nüfusuna kayıtlı olduğu, dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede kendine ait ya da kiraladığı taşınmazlarda çiftçilik yaptığı, davalı ...’ın da, ... ili ... ilçesi ...köyü nüfusuna kayıtlı olduğu, davalılar ... ve ...’ın çekişmeli temlik öncesi tanışıklıklarının bulunduğu tespit edilmiştir. Öte yandan, dinlenen davacı tanığı ...’in beyanında özetle; ...’in dava konusu taşınmazları mirasbırakan ...’den satın almak için çok uğraştığını, ancak ...’nin bu taşınmazlarının çocuklarının ve torunlarının hakkı olduğunu söyleyerek satmadığını, ...’in komşu taşınmaz sahibi olduğunu, su kuyuları nedeniyle dava konusu yerlerin ... için önemli olduğunu, ...’in bu taşınmazların ...’a ait olmadığını çok iyi bildiğini beyan ettiği görülmüştür. Yukarıda yer verilen tespitler, tanık ifadesi ve dosya kapsamındaki diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde, davalı ...’in kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde dava konusu 1220 sayılı parseldeki 8/28 payın davalı ...’a ait olmadığını bilebilecek konumda olduğu, TMK’nin 1023. maddesinden yararlanamayacağı anlaşılmıştır.Hal böyle olunca, çekişmeli 1220 sayılı parseldeki 8/28 pay yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hukuksal neden ve delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.