7. Hukuk Dairesi 2015/4497 E. , 2015/8668 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı, davalı işyerinde 01.05.1996-28.09.2011 tarihleri arasında çalıştığını,iş akdinin kendisi tarafından yaş hariç emeklilik şartlarını taşıdığı gerekçesi ile ihtar çekerek feshedildiğini bildirerek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının 2006 yılından beri işyerlerinde çalıştığını, tüm alacaklarının çalıştığı dönemde ödendiğini ve başka bir alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasından davacı işçinin davalı işyerinde geçirmiş olduğu hizmet süresine ilişkin uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
Değinilen Yasanın 120 nci maddesi hükmüne göre, 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır.
Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.
İşyerinin miras yoluyla intikali 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 599 uncu maddesinde düzenlenmiş, sözü edilen madde hükmünde mirasbırakanın ölümü ile mirasçıların bir bütün olarak mirasa hak kazanacakları açıklanmıştır.
İşyerinin önceleri gerçek kişi ya da kişilerce işletilmesinin ardından şirketleşmeye gidilmesi durumunda, bu işlem de bir tür işyeri devri sayılmalıdır. Önceki gerçek kişi olan işverenlerin devralan tüzel kişi ortakları olması bu devir ilişkisini ortadan kaldırmamaktadır. Aynı şekilde daha önce tüzel kişi şirket olan işverenin işyerini bir gerçek şahsa devretmesi de mümkündür. Devralanın şirketin hissedarlarından biri olması da sonucu değiştirmeyecektir. Adi ortaklardan bir ya da bazılarının hisselerini devri de sorumlulukların belirlenmesi noktasında işyeri devri olarak işlem görmelidir.
İşyeri devrinin temel ölçütü, ekonomik birliğin kimliğinin korunmasıdır. Avrupa Adalet Divanı kararlarına göre, maddî ve maddî olmayan unsurların devredilip devredilmediği ve devir anındaki değeri, işgücünün devri, müşteri çevresinin devri, işyerinde devirden önce ve sonra yürütülen faaliyetlerin benzerlik derecesi, işyerinde faaliyete ara verilmişse bunun süresi, işyeri devrinin kriterleri arasında kabul edilmektedir.
Devirden sonra işyerindeki ekonomik birliğin kimliğini koruyup korumadığının saptanabilmesi için, yürütülen faaliyetin devirden sonra yeni işveren tarafından aynı veya özdeş biçimde sürdürülmesi ölçütü yanında, işyerinin taşınmaz ve taşınır malları ile maddî olmayan varlıkların, işyerinde çalışan işçilerin sayı ve uzmanlık bakımından çoğunluğunun, bunun yanı sıra müşteri çevresinin devredilip devredilmediği, devir öncesi ve sonrasındaki faaliyetler arasında benzerlik olup olmadığı, devir sebebiyle işyerinde faaliyet askıya alınmışsa askı süresi gibi koşullar da göz önünde tutulmalıdır.
4857 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde yazılı olan “hukukî işleme dayalı” ifadesi geniş şekilde değerlendirilmeli, yazılı, sözlü ve hatta zımnî bir anlaşma da yeterli görülmelidir.
İşyeri devri fesih niteliğinde olmadığından, devir sebebiyle feshe bağlı hakların istenmesi mümkün olmaz. Aynı şekilde işyeri devri kural olarak işçiye haklı fesih imkânı vermez.
İşyerinin devri işverenin yönetim hakkının son aşaması olup, işyeri devri çalışma koşullarında değişiklik anlamına da gelmez. Dairemizin kökleşmiş kararlarına göre işyeri devri işçiye haklı nedenle fesih hakkı tanımaz. İşyeri devrinin çalışma koşullarını ağırlaştıran bir yönü olup olmadığı belirlenmelidir Bu açıklamalar ışığında, iş hukukunda işyeri devrinin işçilik alacaklarına etkileri üzerinde ayrıca durulmalıdır. İşyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.
Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden son işveren sorumlu olup, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
Somut olayda davacı 1996 yılında .... nezdinde çalışmaya başladığını, fesih tarihinde aynı adreste aynı işle iştigal eden davalı işyerinde aralıksız olarak çalıştığını iddia etmiş, davalı ise şirketlerinin kuruluş tarihinin 2005 yılı olduğunu, hiç bir şirketin devamı olmadığını, davacının 1996 yılında çalışmaya başladığı ......"nin hakim ortağı ..."ın davalı işyeri ortaklarının murisi olduğunu, muris vefat ettikten sonra mirasçıları arasında anlaşmazlık çıktığını ve 2006 yılında davacının çalıştığı işyerinin devralındığını, o dönem davacının ...."ni ibra ederek işten ayrılan davacıya yapılan iş teklifini kabul etmesi üzerine yanlarında çalışmaya başladığını, şirketleri nezdinde geçen hizmet süresine ilişkin tüm alacaklarının ödendiğini savunmuş; mahkemece davalının savunmasına itibar edilerek davacının hizmet süresi 2005-2011 yılları arasındaki dönem yönünden hesaplanmıştır. Davacıya ait hizmet döküm cetveli incelendiğinde davacının 05.03.1996 da dava dışı ....."nde çalışmaya başladığı, 09.02.2005 tarihinde bu işyerinden çıkışının yapıldığı ve ertesi gün yani 10.02.2005 tarihinde davalı şirkette çalışmaya başladığı ve fesih tarihine kadar davalı işyerinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Yine dosyada bulunan ticaret sicil kaydı örneklerine göre davalı işyeri ortakları ile davacının ilk dönem çalıştığı .... nin ortaklarının soy isimlerinin aynı olduğu görülmektedir. Tanık beyanlarına göre davacının baştan aynı adreste ve aynı iş kolunda faaliyet gösteren işyerinde aralıksız çalıştığı, dava dışı .... ne ait birden çok işletme bulunduğu ve davacının çalıştığı işyerinin miras paylaşımı sonucu davalı şirkete devredildiği anlaşılmaktadır. Tüm bilgilere göre dava dışı .... ile davalı işyeri arasında miras paylaşımından kaynaklanan bir işyeri devri işlemi bulunduğu açıktır. Buna göre davacının işçilik alacakları ..... nezdinde geçen hizmet süresi de dikkate alınarak hesaplanmak durumundadır. Mahkemece işyeri devri olgusu gözetilmeksizin hatalı değerlendirme ile sadece son işveren döneminde geçen hizmet süresinin dikkate alınmış olması hatalı olup bozma nedenidir.
Ayrıca devir olgusu dikkate alınmaksızın yıllık izin ücretinin belirlenmesi de hatalı olmuştur. Mahkemece yapılacak iş davacının tüm hizmet süresi ve dava dilekçesindeki talebi de değerlendirilmek sureti ile kullanmadığı yıllık izin süresi tespit olunarak karar vermekten ibarettir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer davalının tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 13/05/2015 gününde oybirliği ile karar verildi.