Esas No: 2017/3628
Karar No: 2022/74
Karar Tarihi: 04.01.2022
Danıştay 6. Daire 2017/3628 Esas 2022/74 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2017/3628 E. , 2022/74 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2017/3628
Karar No : 2022/74
DAVACI : ..., ... Koruma Vakfı
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ... Bakanlığı/ANKARA
VEKİLLERİ : Av. ...
DAVANIN KONUSU : Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 03/04/2017 tarihinde onaylanan Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliğinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Uyuşmazlığın niteliği gereği, davacı iddiaları hukuki değerlendirme bölümünde belirtilmiştir.
DAVALININ SAVUNMASI : Uyuşmazlığın niteliği gereği, davalı savunmaları hukuki değerlendirme bölümünde belirtilmiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ... 'IN DÜŞÜNCESİ :
Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda:
Beşikdüzünde ilave edilen kentsel yerleşme alanına ilişkin olarak:
"Doğal ve tarımsal değeri yüksek bu bölgenin kentsel yerleşme alanına dâhil edilerek turizm tesisi olarak yapılı çevreye dönüştürülmesini olanaklı kılan plan öngörüsü şehircilik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bu bölgenin yapılaşmaya açılmadan, doğal yapısı korunarak doğa turizmi ve agro-turizm potansiyelinden faydalanmak doğru planlama yaklaşımı olarak değerlendirilmektedir." şeklinde görüş belirtilmiştir.
Trabzonda ilave edilen kentsel yerleşme alanına ilişkin olarak:
"Trabzon yerleşiminde koruma-kullanma dengesini zedeleyen ve çok büyük düzeyde alanın kentsel alan olarak gelişmeye açılmasına yol açan bu plan öngörüsü, şehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile çevre düzeni planının kendi hedefine de aykırılık taşımaktadır. Bunların yanı sıra kentsel gelişme alanlarına ilişkin bu plan öngörüsü, vadi tabanında benimsenmesi gereken sakınım planlaması yaklaşımını da dikkate almamakta, taşkın riski nedeniyle yerleşilmemesi gereken, yeşil ve doğal açık alanlar olarak kent sistemi içinde değerlendirilmesi gereken alanlarda kentsel gelişme öngörmektedir. Önceki plan revizyonunda yer alan yeşil alanın kaldırılarak kentsel yerleşme alanına dâhil edilmesi, sakınım planlaması ilkeleri bakımından da sakıncalı bulunmaktadır." şeklinde görüş belirtilmiştir.
Dava konusu planın 6.3.2.2 maddesine itiraz hakkında;
"Planlamada konumundan ve bağlamdan bağımsız olarak herhangi bir sanayi alanı için “alt ölçekli planları ilgili kurumun uygun görüşü doğrultusunda çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir” biçiminde bir yaklaşım, planlama esasları ve kamu yararı ile bağdaşmamaktadır. Sanayi alanları gibi önemli kentsel kullanımlar için doğru planlama yaklaşımı, her örnek temelinde ayrı değerlendirme yapılması ve plan bütününde irdelenerek karar geliştirilmesidir. Bu doğrultuda itiraza konu plan hükmünün planlama esaslarına aykırı olduğu düşünülmektedir." yönündedir.
Bilirkişi raporunda, belirtilen hususlar nedeniyle davaya konu çevre düzeni planının Beşikdüzünde ve Trabzonda ilave edilen kentsel yerleşme alanı ve dava konusu planın 6.3.2.2 maddesi yönünden şehircilik ilkeleri planlama esasları ve kamu yararı açısından uygun olmadığından sözü edilen kısımların iptaline, diğer kısımlara yönelik olarak ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI ...'IN DÜŞÜNCESİ :
Dava; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 03/04/2017 tarihinde onaylanan Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliğinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule ilişkin iddiaları yerinde görülmemiştir.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, çevre düzeni planı; varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak şehircilik, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan plan olarak tanımlanmıştır.
Aynı Yönetmeliğin 18. maddesinin 1. fıkrasında, "Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır." kuralına yer verilmiş olup, 20. maddesinin 1. fıkrasında, çevre düzeni planı revizyonunun, nüfusun yerleşim ihtiyaçlarının karşılanamaması, planın temel strateji ve politikalarını değiştirecek bölgesel ölçekli yatırımların ortaya çıkması, yeni verilere bağlı olarak, sonradan ortaya çıkabilecek ve bölgesel etkiye yol açabilecek arazi kullanım taleplerinin oluşması, yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerde değişiklik olması durumunda yapılacağı düzenlenmiştir.
Yönetmeliğin 20. maddesinin 2. fıkrasında ise, çevre düzeni planı ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğü bozmayacak nitelikte, plan değişikliği yapılabileceği, çevre düzeni planı değişikliklerinde; kamu yatırımlarına, çevrenin korunmasına, çevre kirliliğinin önlenmesine, planın uygulanmasında karşılaşılan güçlükler ve maddi hataların giderilmesine, değişen verilere bağlı olarak planın güncellenmesine dair yeterli, geçerli ve gerekçeleri açık olan, altyapı etkilerini değerlendiren raporu içeren teklif ve taleplerin; idarece planın temel hedef, ilke, strateji ve politikaları kapsamında teknik ve yasal çerçevede değerlendirmeye alınarak sonuçlandırılacağı öngörülmüştür.
Danıştay Altıncı Dairesi'nce yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda sonuç olarak özetle;Melet Irmağı kıyısında, Ulubeyin Güneydoğusunda öngörülen organize sanayi bölgesine ilişkin olarak ; doğal çevre ve tarımsal üretim bakımından önemli değerlere ve potansiyellere sahip olan, hem akarsu kaynağının ve çevresindeki doğal ve tarımsal değerin korunması hem de sel ve taşkın riskinin dikkate alınması gereken bu bölgede öngörülen OSB kararının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve çevre düzeni planının kendi amaçlarına aykırı bulunduğu, OSB yer seçim kararının bölgeye ilişkin bu genel hedefler sorgulanmadan plana aktarılmasının, planın öngörüleri arasında bir tutarsızlık olarak değerlendirildiği; Beşikdüzünde ilave edilen kentsel yerleşme alanına ilişkin olarak; doğal ve tarımsal değeri yüksek bu bölgenin kentsel yerleşme alanına dâhil edilerek turizm tesisi olarak yapılı çevreye dönüştürülmesini olanaklı kılan plan öngörüsünün şehircilik ilkeleriyle bağdaşmadığı bu bölgenin yapılaşmaya açılmadan, doğal yapısı korunarak doğa turizmi ve agro-turizm potansiyelinden faydalanmanın doğru planlama yaklaşımı olarak değerlendirildiği; İkizdere kenarındaki sanayi alanı öngörüsüne ilişkin olarak ; Planlama bölgesindeki çeşitli sanayi alanı kararlarının iptal edilerek, sanayi alanlarının itiraza konu bu bölgede toplanmasının, hem taşkın afet riski kapsamında ele alındığında, hem de alanın tarımsal ve doğal değeri dikkate alındığında doğru bir yer seçimi kararı olarak değerlendirilmediği; Trabzon'da ilave edilen kentsel yerleşme alanına ilişkin olarak; Trabzon yerleşiminde koruma-kullanma dengesini zedeleyen ve çok büyük düzeyde alanın kentsel alan olarak gelişmeye açılmasına yol açan bu plan öngörüsünün , şehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile çevre düzeni planının kendi hedefine de aykırılık taşıdığı bunların yanı sıra kentsel gelişme alanlarına ilişkin bu plan öngörüsünün, vadi tabanında benimsenmesi gereken sakınım planlaması yaklaşımını da dikkate almadığı, taşkın riski nedeniyle yerleşilmemesi gereken, yeşil ve doğal açık alanlar olarak kent sistemi içinde değerlendirilmesi gereken alanlarda kentsel gelişme öngördüğü, önceki plan revizyonunda yer alan yeşil alanın kaldırılarak kentsel yerleşme alanına dâhil edilmesinin, sakınım planlaması ilkeleri bakımından da sakıncalı bulunduğu; Plan Uygulama Hükümlerinin 5.8 maddesine ilişkin olarak; mevzi imar planları içinde uygulaması tamamlanmış planların kabul edilip, henüz uygulaması tamamlanmamış mevzi imar planlarının üst ölçekli bu çevre düzeni planı ilkelerine uygun şekilde revize edilmesi olanağını sağlayan cümlenin plan hükmünden çıkartılmasının doğru bulunmadığı ; bu çerçevede, 2011 ve 2016 tarihli çevre düzeni planlarındaki plan hükmünde yer alan ifadenin olumlu olduğu ve bunun davaya konu plan değişikliğinde kaldırılmış olmasının olumsuz değerlendirildiği; benzer şekilde mevzii imar planlarında yapılaşma oranlarını arttırıcı plan değişikliği ve ilave yapılamayacağı ifadesinin de davaya konu plan değişikliği işleminde kaldırılmış olmasının sakıncalı bulunduğu;Plan Uygulama Hükümlerinin 6.3.2.2. maddesine ilişkin olarak; Planlamada konumundan ve bağlamdan bağımsız olarak herhangi bir sanayi alanı için “alt ölçekli planları ilgili kurumun uygun görüşü doğrultusunda çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir” biçiminde bir yaklaşımın, planlama esasları ve kamu yararı ile bağdaşmadığı, sanayi alanları gibi önemli kentsel kullanımlar için doğru planlama yaklaşımının, her örnek temelinde ayrı değerlendirme yapılması ve plan bütününde irdelenerek karar geliştirilmesi olduğu ,bu doğrultuda itiraza konu plan hükmünün planlama esaslarına aykırı olduğunun düşünüldüğü; Plan Uygulama Hükümlerinin 6.5. maddesine ilişkin olarak; 6.5.1 maddesi genel olarak uygun bulunmakla birlikte, ilgili hükümde geçen kullanım türünün lejand kapsamında ve planda gösterilmemiş olmasının planlama esasları bakımından önemli bir eksiklik olarak değerlendirildiği, öte yandan 6.5.2 maddesi ise bağlamdan ve konumdan bağımsız olarak planın herhangi bir yerinde, plan kapsamında organize tarım ve hayvancılık alanı olarak gösterilmemiş bir bölgede bu işlev için yer seçilmesine ve bunun plan değişikliği süreci içine alınmadan yapılmasına olanak verdiğinden doğru bir plan yaklaşımı olarak değerlendirilmediği anılan plan hükmünün 6.5.2. maddesinin planlama esaslarına aykırı bulunduğu yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ile plan notları ve açıklamalarının birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliği'nin dava konusu edilen kısımlarının 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ana ilkeleriyle bağdaşmadığı, mevzuat gereği çevre düzeni planlarında olması gereken çevresel duyarlılık ve koruma, sürdürülebilirlik, koruma - kullanma dengesinin sağlanması gibi yaklaşımları barındırmadığı anlaşıldığından anılan kısımlar yönünden mevzuata, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uyarlık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, 03/04/2017 tarihinde onaylanan Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliğinin dava konusu edilen bölümlerinin iptaline karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY : Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 17.08.2016 tarihli işlemle 1/100.000 ölçekli Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin Çevre Düzeni Planında tadilat yapılmış 03.04.2017 tarihinde onaylanarak 11.04.2017-12.05.2017 tarihleri arasında askıya çıkarıldıktan sonra yasal süresi içerisinde bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
10/7/2018 tarihli 30474 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder." kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin "Planlama alanı" başlıklı 18.maddesinde, "Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır." kuralına, "Plan ilke ve esasları" başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, "Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır." kuralına yer verilmiştir.
Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı maddenin 3.fıkrasında, " Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır." kuralı, 4.fıkrasında, "Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir." kuralı, 5.fıkrasında, "Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur." kuralı bulunmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
03/04/2017 tarihli işlemle onaylanan Ordu-Girsun-Trabzob-Rize- Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planına (ÇDP) karşı açılan bu davada, dava konusu planın; ilgili mevzuatta belirlenen kurallara, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Naip Üye ... tarafından resen seçilen Prof. Dr. ..., Prof. Dr. ... ve Doç. Dr. ...'ın katılımıyla mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve tebliğ üzerine itirazlar sunulmuştur.
Bu bağlamda, dosyadaki bilgi ve belgeler davacının dava dilekçelerindeki iddiaları, davalı idarenin savunması, bilirkişi raporu ve bilirkişi raporuna yapılan itiraz sonucunda, uyuşmazlığın madde madde başlıklar altında incelenmesine geçilmiştir.
1.Melet Irmağı kıyısında, Ulubeyin Güneydoğusunda organize sanayi bölgesi öngörüsüne itiraz hakkında
Dava dilekçesinde, bu kullanım nedeniyle bölgedeki tarım arazilerinin, özellikle fındık bahçelerinin yok olacağı, bu tür yüksek bölgelerde, nehir kenarında önerilen sanayi amaçlı kullanımların bölgedeki heyelan riskini artıracağı, dere yatakları kenarındaki topografyanın değiştirilmesi ve hafriyat çalışmalarının aşağı havzada sel ve taşkınlara neden olacağı ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, söz konusu kullanımın çevre düzeni planının 17.08.2016 tarihli onaylı halinde mevcut olduğu, ancak plana hatalı işlendiği, ilgili idarece iletilen güncel sınırın paftaya işlendiği, dolayısıyla plan değişikliği işleminde sınırın değiştirildiği, OSB’lerin yerlerinin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca teşkil edilen komisyonlarca belirlendiği, çevre düzeni planında ise yer seçimi kesinleşmiş OSB’lerin gösterildiği savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Doğal çevre ve tarımsal üretim bakımından önemli değerlere ve potansiyellere sahip olan, hem akarsu kaynağının ve çevresindeki doğal ve tarımsal değerin korunması hem de sel ve taşkın riskinin dikkate alınması gereken bu bölgede öngörülen OSB kararı şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve çevre düzeni planının kendi amaçlarına aykırı bulunmuştur. OSB yer seçim kararının bölgeye ilişkin bu genel hedefler sorgulanmadan plana aktarılması, planın öngörüleri arasında bir tutarsızlık olarak değerlendirilmektedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
OSB alanlarının ilgili mevzuatı gereğince Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca oluşturulan komisyonlar marifetiyle belirlenmekte olduğu açıktır. Dava konusu plan ile yer seçimi kesinleşmiş OSB'nin plana işlenmesinde mevzuata aykırılık bulunmamıştır.
2. Beşikdüzünde ilave edilen kentsel yerleşme alanına itiraz hakkında
Dava dilekçesinde, nüfus hesaplarının yeniden değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca kentsel yerleşme alanı olarak planlanan alanın fındık bahçelerini kapsadığı, gerçekçi olmayan nüfus kabullerine dayanılarak geliştirilen arazi kullanım kararlarının geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde dikili tarım arazisi niteliğinde olan fındık bahçelerinin kaybedilmesine neden olacağı ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, dava dilekçesinde yer alan iddiaların aksine 24.06.2011 tarihli ÇDP'de de Beşikdüzü ilçesinin kent ve kır nüfus projeksiyonu mak. 90.000 olarak belirlendiği, dava konusu işlem kapsamında yapılan nüfus projeksiyonlarının yeniden düzenlenmesi işlemi kapsamında Trabzon ve Ordu illerinin büyükşehir olması nedeniyle kır ve kent nüfuslarının toplam olarak kabullerinin değişmiş olması nedeniyle Plan Açıklama Raporunun 4.6 Nüfus bölümünde "Bu planın nüfus projeksiyonları 2007, 2011 ve 2015 yılları yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemi (ADNKS) sonuçları dikkate alınarak Aritmetik, Üssel ve Bileşik Faiz yöntemlerinin ortalaması alınarak hesaplandığı, hesaplama sonucunda elde edilen veriler sonucu 24.06.2011 onaylı ÇDP kabullerine göre nüfusu yükselen yerleşmelerin nüfus kabullerinin yeniden düzenlendiği, Beşikdüzü ilçesinin nüfus verisinde herhangi bir yükselme eğilimi görülmediğinden nüfus projeksiyonunun değiştirilmediği, bu kapsamda nüfus projeksiyonu sabit kaldığından sadece kaldırılan kentsel yerleşme alanlarının yerine yerleşebilirliği uygun olan yaklaşık 55 ha alanın kentsel yerleşme alanı olarak gösterildiği, ve Beşikdüzü ile Beşikdağ Tabiat Parkı arasına sadece turizm amaçlı faaliyetlerin yapılabileceği yaklaşık 110 ha alan belirlendiği, söz konusu durumu açıklamak anlamında Plan Açıklama Raporuna "Beşikdağ Tabiat Parkı ile Beşikdüzü yerleşmesi arasında yer alan ve ÇDP'de kentsel yerleşik alan olarak gösterilmiş olan alanda yalnızca turizm tesisleri ile gerekli ticaret ve kentsel-sosyal donatılar birlikte yer alabilir." ifadesinin eklendiği savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Doğal ve tarımsal değeri yüksek bu bölgenin kentsel yerleşme alanına dâhil edilerek turizm tesisi olarak yapılı çevreye dönüştürülmesini olanaklı kılan plan öngörüsü şehircilik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bu bölgenin yapılaşmaya açılmadan, doğal yapısı korunarak doğa turizmi ve agro-turizm potansiyelinden faydalanmak doğru planlama yaklaşımı olarak değerlendirilmektedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Söz konusu alanın tarımsal nitelikte olan dava konusu değişiklik öncesindeki 2016 onaylı çevre düzeni plan revizyonunda “bölgeye özel ürün alanı (bağcılık, çay, fındık vb.)” olarak planlanan bir alan olduğu göz önüne alındığında bilirkişi raporunda belirtilenler doğrultusunda bu yörenin kendisine özgü tarımsal ürününün yetiştirildiği alan kullanımdan çıkartılmasına ilişkin planlamanın uygun olmadığı bu itibarla dava konusu işlemin bu kısmında mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
3. İkizdere kenarındaki sanayi alanı önerisine itiraz hakkında
Dava dilekçesinde, İkizdere kenarında planlanan sanayi alanına itiraz edilmekte; bu alanın İkizdere'nin taşıdığı alüvyonların oluşturduğu tarım arazilerini kapsadığı, Karadeniz Bölgesinde fındık ve çay tarımının yapıldığı, hareketli topografyaya sahip, eğimin yüksek olduğu alanlar dışında, düz ve düze yakın tarım arazilerinin son derece sınırlı olduğu; bu yüzden, sanayi alanı olarak planlanan bu düz arazinin tarım arazisi olarak korunmasının önemli olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, iktisadi ve toplumsal kalkınmayı sağlamak amacıyla sanayi sektörüne ilişkin stratejik ve mekânsal kararlar alındığı, bu doğrultuda Trabzon il bütününde yer alan özellikle vadi tabanlarında ve kentin içme su kaynaklarına olumsuz etkisi olacağı düşünülen tüm sanayi alanları gösterimlerinin kaldırıldığı; il genelindeki sanayi alanlarının bir yerde toplanabilmesi adına Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görüşü doğrultusunda toplamda yaklaşık 145 ha olan sanayi alanı gösteriminin kaldırıldığı ve yaklaşık 190 ha sanayi alanı eklendiği, dava konusu işlem ile gösterimi yapılan sanayi alanının da söz konusu karar çerçevesinde plana işlendiği, ayrıca Trabzon il bütününde gerek kentsel yerleşik alan içerinde gerekse diğer alanlarda dağınık halde yer seçimi yapılmış olan sanayi alanlarının il bütününde belirlenen kurulu sanayilerin de yer aldığı iki noktada bir araya getirilmesiyle, hem çevresel hem de ekonomik anlamda bölgeye katkı sağlanacağı ve pek çok tarım alanının bölgeye kazandırıldığı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Planlama bölgesindeki çeşitli sanayi alanı kararlarının iptal edilerek, sanayi alanlarının itiraza konu bu bölgede toplanması, hem taşkın afet riski kapsamında ele alındığında, hem de alanın tarımsal ve doğal değeri dikkate alındığında doğru bir yer seçimi kararı olarak değerlendirilmemektedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Davalı idare savunmada, il genelindeki sanayi alanlarının bir yerde toplanabilmesi adına Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görüşü doğrultusunda vadi tabanlarında ve kentin içme su kaynaklarına olumsuz etkileyeceği düşünülen toplamda yaklaşık 145 ha olan sanayi alanı gösteriminin kaldırıldığı ve yaklaşık 190 ha sanayi alanı eklendiği, dava konusu işlem ile gösterimi yapılan sanayi alanının da söz konusu karar çerçevesinde plana işlendiği ifade edilmektedir. Bu doğrultuda dava konusu işlemin bu bu kısmında mevzuata aykırılık bulunmamıştır.
4. Trabzonda ilave edilen kentsel yerleşme alanına itiraz hakkında
Dava dilekçesinde, Trabzon yerleşme alanı olarak gösterilen alanların genişletilmesine itiraz edilmekte, bölgede korunması gereken fındık bahçelerinin ve nehirler boyunca vadilerde taşkın riski olan yerlerin yerleşme alanı olarak öngörüldüğü ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, davaya konu plan değişikliği işlemi kapsamında Trabzon ili Ortahisar (Merkez) ilçesinde yaklaşık 440 ha alanın zeminin uygun olmaması nedeniyle kentsel yerleşik alan gösteriminden çıkarıldığı, 24.06.2011 tarihli ÇDP de 325.000 olarak belirlenmiş olan nüfus projeksiyonunun, TMMOB'nın itirazı ile yeniden değerlendirilmesi sonucunda, 420.000 kişiye ulaşacağının hesaplanması sonucu artan nüfusun ihtiyacını karşılamak ve makroformu düzenlemek adına yaklaşık 1500 ha yeni kentsel yerleşik alan belirlendiği, ayrıca, 03.04.2017 tarihli plan değişikliği ile Trabzon il bütününde pek çok ilçede kentsel yerleşik alan gösterimlerinin azaltıldığı, ancak Trabzon ilinin büyükşehir belediyesi olmasıyla yeni yerleşim alanlarına ihtiyaç duyulduğu savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Trabzon'da ilave edilen kentsel yerleşme alanına ilişkin olarak; Trabzon yerleşiminde koruma-kullanma dengesini zedeleyen ve çok büyük düzeyde alanın kentsel alan olarak gelişmeye açılmasına yol açan bu plan öngörüsü, şehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile çevre düzeni planının kendi hedefine de aykırılık taşımaktadır. Bunların yanı sıra kentsel gelişme alanlarına ilişkin bu plan öngörüsü, vadi tabanında benimsenmesi gereken sakınım planlaması yaklaşımını da dikkate almamakta, taşkın riski nedeniyle yerleşilmemesi gereken, yeşil ve doğal açık alanlar olarak kent sistemi içinde değerlendirilmesi gereken alanlarda kentsel gelişme öngörmektedir. Önceki plan revizyonunda yer alan yeşil alanın kaldırılarak kentsel yerleşme alanına dâhil edilmesi, sakınım planlaması ilkeleri bakımından da sakıncalı bulunmaktadır." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Alanın tarımsal nitelikte olduğu anlaşılmış olup, davaya konu plan değişikliği öncesinde yürürülükte olan çevre düzeni planı revizyonunda kent çeperindeki bu tarımsal alanların “bölgeye özel ürün alanı (bağcılık, çay, fındık, vb.)” olarak planlandığı, davaya konu plan değişikliği ile bu bölgeye özgü tarımsal üretim yapılan alanların yok edilerek yapılı çevreye dönüştürüleceği, bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere, 2011 yılından başlayarak yapılan plan revizyonlarıyla parça parça kent çeperine doğru özel ürün alanlarını katarak yapılan ve dava konu son değişiklikle birlikte toplamda trabzon ilinin mevcut nufusunun yaklaşık 3 katına yakın bir alanın kentsel yerleşme alanı olarak belirlenmesi ile büyük ölçülerde tarımsal toprak kaybına yol açması nedeniyle plan değişikliğinin bu kısmının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
5. Plan notlarının 5.8 maddesine itiraz hakkında
Davaya konu planın 5.8 maddesi aşağıdaki gibidir:
"5.8 Bu planın onayından önce hazırlanarak ilgili idaresince onaylanmış ve bu planın ilke ve stratejilerine ve nüfus kabullerine uygun nazım ve uygulama imar planı bulunan alanlarda uygulama bu imar planları doğrultusunda sürdürülecektir. Söz konusu imar planlarında, bu planın genel ilke ve stratejilerine, plan hükümlerine, plan açıklama raporuna ve nüfus kabullerine aykırı plan değişikliği ve revizyonu yapılamaz. Bu planın onayından önce, mevzuata uygun olarak hazırlanmış ve ilgili idaresince onaylanmış olan mevzii imar planlarının uygulaması söz konusu planlar doğrultusunda sürdürülür. Kentsel yerleşme alanları içinde veya kentsel yerleşme alanları ile bütünlük oluşturan bitişik konumdaki sanayi alanlarında bulunan tesislerin ekonomik ömrünü tamamlamasının ardından, anılan alanlarda bu planın koruma, gelişme ve planlama hedef ve ilkeleri ve plan kabul nüfusu ile çelişmeyen alt ölçekli kentsel yerleşme alanı amaçlı imar planları ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşleri alınarak çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince hazırlanabilir ve onaylanabilir. Onaylanan planlar veri tabanına işlenmek üzere sayısal ortamda Bakanlığa gönderilir. Kentsel yerleşme alanı kullanımına dönüştürülen bu alanlar yeniden sanayi alanı olarak kullanılamaz."
Plan değişikliği öncesinde 2016 onaylı plan revizyonunda bu madde şu şekilde olup, koyu renk ile gösterilen kısımlar davaya konu plan değişikliği işlemi ile çıkartılmıştır:
"5.8 Bu planın onayından önce hazırlanmış ve ilgili idaresince onaylanmış ve bu planın ilke ve stratejilerine, arazi kullanımı ve nüfus kabullerine uygun nazım ve uygulama imar planı bulunan alanlarda uygulama bu imar planları doğrultusunda sürdürülecektir. Söz konusu imar planlarında, bu planın genel ilke ve stratejilerine, arazi kullanım kararlarına, plan hükümlerine, plan açıklama raporuna ve nüfus kabullerine aykırı plan değişikliği ve revizyonu yapılamaz. Bu planın onayından önce, mevzuata uygun olarak hazırlanmış ve ilgili idaresince onaylanmış olan mevzii imar planlarından, bu planın onayından önce imar uygulaması tamamlanmış olanların uygulaması söz konusu planlar doğrultusunda sürdürülür. Bu planlarda, yapılaşma oranlarını arttırıcı plan değişikliği ve ilave yapılamaz. Kentsel yerleşme alanları içinde veya kentsel yerleşme alanları ile bütünlük oluşturan bitişik konumdaki sanayi alanlarında bulunan tesislerin ekonomik ömrünü tamamlamasının ardından, anılan alanlarda bu planın koruma, gelişme ve planlama hedef ve ilkeleriyle çelişmeyen, plan kabul nüfusunu aşmayacak şekilde alt ölçekte hazırlanan kentsel yerleşme alanı amaçlı imar planları ilgili kurum ve kuruluş görüşlerinin alınması kaydıyla bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir. Onaylanan planlar veri tabanına işlenmek üzere sayısal ortamda bakanlığa gönderilir. Kentsel yerleşme alanı kullanımına dönüştürülen bu alanlar yeniden sanayi alanı olarak kullanılamaz. Bu alanlardan kentsel yerleşme alanından kopuk yer seçen münferit sanayi alanlarında ise ticari ve sanayi amaçlı depolar, ticarete ilişkin kullanımlar ile konut dışı kentsel çalışma alanlarında yapılacak yapılar da yer alabilir. Söz konusu alanlarda yapılacak tüm yapılar için bu planın onayından önce mevzuatına uygun olarak onaylanmış imar planlarında belirlenen emsal değerleri aşılamaz."
Dava dilekçesinde, 03.04.2017 tarihinde onaylanan dava konusu planının kapsadığı alan içerisinde daha önceki tarihlerde onaylanmış mevzi imar planlarının şartsız (uygulama gören kısımları hariç v.b kısıtlamalar getirilmeden) geçerli kabul edilmesinin planların kademeli birlikteliği ilkesine aykırı olduğu, mevzuatta yaşanan değişimler de göz önünde bulundurulduğunda, bir planın onaylandığı tarihteki mevzuata uygun olması, sonrasında hazırlanan üst ölçekli plana da uygun olduğu anlamına gelmeyebileceği, yapılması gerekenin, önceden onaylı tüm alt ölçekli planların, sonradan onaylanan üst ölçekli planla (kazanılmış imar hakları korunarak) uyumlaştırılması olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, söz konusu plan notu ile ÇDP'nin onayından önce onaylanmış olan ve onay aşamasından önce her türlü analiz, araştırmaları yapılan, ilgili kurum ve kuruluşlardan gerekli izinler alınan alt ölçekli planların, şematik gösterime sahip üst ölçekli bir planla değiştirilmesinin söz konusu olmadığı, jeolojik etüt gibi verilerin kısa zamanda değişebilecek veriler olmadığı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Plan Uygulama Hükümlerinin 5.8 maddesine ilişkin olarak; mevzi imar planları içinde uygulaması tamamlanmış planların kabul edilip, henüz uygulaması tamamlanmamış mevzi imar planlarının üst ölçekli bu çevre düzeni planı ilkelerine uygun şekilde revize edilmesi olanağını sağlayan cümlenin plan hükmünden çıkartılması doğru bulunmamaktadır. Bu çerçevede, 2011 ve 2016 tarihli çevre düzeni planlarındaki plan hükmünde yer alan ifade olumludur ve bunun davaya konu plan değişikliğinde kaldırılmış olması olumsuz değerlendirilmektedir. Benzer şekilde mevzii imar planlarında yapılaşma oranlarını arttırıcı plan değişikliği ve ilave yapılamayacağı ifadesinin de davaya konu plan değişikliği işleminde kaldırılmış olması sakıncalı bulunmaktadır." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
5.7 sayılı plan notunda, "bu planın onayından önce hazırlanmış ve ilgili idaresince onaylanmış olan ancak bu planın ilke ve stratejileriyle ya da arazi kullanımı ya da nüfus kabulleriyle çelişen çevre düzeni planlarının, nazım ve uygulama imar planlarının uygulama görmemiş kısımlarının bu planın arazi kullanım kararları, plan hükümleri, plan açıklama raporu ve nüfus kabulleri doğrultusunda revizyonunun yapılması ve zorunlu olup, revizyonu yapılana kadar, yürürlükteki planların bu planın hedef/ilke, hüküm ve kararlarına aykırı olmayan karar ve hükümleri geçerlidir." ifadesinin yer aldığı, söz konusu plan hükmü ile bu planın onayından önce onaylanan ancak ÇDP'nin kararları ile çelişen alt ölçekli planların, kazanılmış hakkı bulunmayan, uygulama görmemiş kısımlarının revizyonunun yapılmasının zorunlu tutulduğu, dava konusu 5.8 numaralı plan notunda ise ÇDP kararları ile çelişmeyen alt ölçekli planlardan bahsedildiği, ÇDP'nin onayından önce onaylanmış olan ve ilgili kurum ve kuruluşlardan gerekli izinlerin alındığı alt ölçekli planların uygulama aşamasında yaşanılan zorluklar nedeniyle söz konusu değişikliğin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu kısma yönelik olarak dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmamıştır.
6. Davaya konu planın 6.3.2.2 maddesine itiraz hakkında
Anılan madde “Bu planın onayından önce yer seçmiş ve mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planı bulunan münferit sanayi alanlarında mevcut yapılaşma koşulları geçerli olup bu alanlarda yoğunluk artışı getirecek plan değişikliği/revizyonu ve tevsii yapılamaz. Ancak taşınması mümkün olmayan veya mevzuat gereği yoğunluk artışı yapılması ve/veya alan genişlemesi ihtiyacı ortaya çıkan sanayi alanlarının alt ölçekli planları Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının uygun görüşü doğrultusunda çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir.” şeklindedir.
Dava dilekçesinde, anılan maddede münferit sanayi alanlarına yönelik alt ölçekli plan çalışmalarının, 1/100.000 ölçekli plan değişikliği kapsamı dışında bırakıldığı, şehircilik ve planlama ilkeleri açısından, "çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın" ifadesinin planda yer alması ile yer almamasının uygulamada ne gibi farklar yaratacağının değerlendirilmesinin gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, yapılan plan notu değişikliği ile uygulamada yaşanan sorunlara çözüm sunulduğu, 6.3.2.2 numaralı plan notu ile onaylı alt ölçekli planları bulunan sanayi alanlarına sınırsız gelişme imkanı tanınmadığı, aksine sorunun yetkili idare olan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile istişare edilerek çözülmesinin önerildiği, söz konusu plan notunda, talebin plan değişikliğine tabi olup olmayacağı konusunun değil, sanayi alanının taşınmasının mümkün olup olmadığı veya mevzuat gereği alanda yoğunluk artışı yapılması ve/veya alan genişlemesi ihtiyacının olup olmadığı konularının karara bağlanması gerektiği, plan hükmünün devamında yer alan ifadelerle söz konusu değerlendirmenin ilgili idaresi olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca yapılması gerektiğinin belirtildiği, plan hükmüne konu alanlarda sadece bilimsel ve teknik dayanağı olan genişleme ya da yoğunluk artışı taleplerinin onaylı imar planı alanı sınırları dışına çıkmadan gerçekleştirilmesinin amaçlandığı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Planlamada konumundan ve bağlamdan bağımsız olarak herhangi bir sanayi alanı için “alt ölçekli planları ilgili kurumun uygun görüşü doğrultusunda çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir” biçiminde bir yaklaşım, planlama esasları ve kamu yararı ile bağdaşmamaktadır. Sanayi alanları gibi önemli kentsel kullanımlar için doğru planlama yaklaşımı, her örnek temelinde ayrı değerlendirme yapılması ve plan bütününde irdelenerek karar geliştirilmesidir. Bu doğrultuda itiraza konu plan hükmünün planlama esaslarına aykırı olduğu düşünülmektedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Çevre düzeni planı, orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan bir plan olup, alt ölçekli planları yönlendiren strateji ve ilkeleri ortaya koyan bu planda, sanayi alanlarının leke niteliğinde gösterilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 6. maddesinde, planlama kademelerinin, üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; "Mekânsal Strateji Planı", "Çevre Düzeni Planı", "Nazım İmar Planı" ve "Uygulama İmar Planı"ndan oluştuğu belirtilmiş olup, planlar arası kademeli birliktelik ilkesi uyarınca her planın, yürürlükteki üst kademe planların kararlarına uygun olmak, raporu ile bütün oluşturmak ve bir alt kademedeki planı yönlendirmek zorunda olduğu kurala bağlanmıştır.
Dava konusu Çevre Düzeni Planının 6.3.2.2 sayılı plan uygulama hükmü uyarınca, taşınması mümkün olmayan ve/veya mevzuat gereği alan genişlemesi ihtiyacı ortaya çıkan sanayi alanlarının alt ölçekli planları Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının uygun görüşü doğrultusunda çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın alt ölçekli planlar ile belirlenebileceği anlaşılmaktadır.
Çevre düzeni planının niteliği göz önünde bulundurulduğunda, sanayi kullanım kararının, çevresel etkilere yönelik alt ölçekli planları yönlendirmesi beklenen ilke ve stratejilerin oluşturulması ve koruma-kullanma dengesinin sağlanması açısından, üst ölçekli çevre düzeni planı kapsamında ele alınması gerekmektedir.
Öte yandan, çevre düzeni planı değişikliğini gerektirecek nitelikte ve büyüklükte bir sanayi alanının, üst ölçekteki planda değişiklik yapılmaksızın doğrudan alt ölçekli planda belirlenmesi, planların kademeli birlikteliği ilkesine aykırılık oluşturacağı gibi, alt ölçekli planları yönlendirecek ilke ve stratejileri oluşturması beklenen çevre düzeni planının işlevsiz kalmasına sebebiyet vereceği açıktır.
Diğer taraftan, alt ölçekli planlar yapılırken ilgili kurum olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının uygun görüşünün alınacak olması, yukarıda belirtilen hususları tek başına ortadan kaldıracak nitelikte görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda, taşınması mümkün olmayan ve/veya mevzuat gereği alan genişlemesi ihtiyacı ortaya çıkan sanayi alanlarını, dava konusu Çevre Düzeni Planının konusu olmaktan çıkartarak, üst ölçekli planı işlevsiz hale getirdiği açık olan dava konusu plan hükmünde bu haliyle hukuka uyarlık görülmemiştir.
7.“Organize Tarım ve Hayvancılık Alanları” başlıklı 6.5 Plan Notuna itiraz hakkında
Anılan hüküm aşağıdaki gibidir.
“6.5.1 Bu alanlarda, tarım ve hayvancılığa yönelik araştırma ve geliştirme birimleri, ürün toplama, depolama, saklama alanları, ürün işleme tesisleri ve besicilikte kullanılacak yem üretim alanları, tarımsal amaçlı yapı ve tarımsal amaçlı entegre tesisler ile çalışanların ihtiyacına yönelik sosyal ve kültürel donatı alanları, sağlık ve eğitim tesisleri, gereksinimlere ve planlama ilkelerine uygun şekilde, toplu olarak (organize şekilde) yer alabilecektir.
6.5.2 Bu planda gösterilenler dışında ihtiyaç olması halinde, en az 5 ha. olacak şekilde, ilgili kurum ve kuruluş görüşlerine bağlı kalınarak, il bazında bütüncül olarak hazırlanacak çevre düzeni planları veya nazım imar planları ve il toprak koruma kurulu marifetiyle yer seçimi yapılabilir. Yer seçimi yapılan alanlara ilişkin imar planı yapılmasının gerekli olduğu durumlarda, imar planları bu planda değişikliğe gerek olmaksızın ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır. Onaylanan planlar sayısal ortamda veri tabanına işlenmek üzere bakanlığa gönderilir. Söz konusu tesisler/tesis alanları amacı dışında kullanılamazlar.”
Dava dilekçesinde, dava konusu plan değişikliğinin, sadece çalışanların barınmasına yönelik yapıların maddeden çıkarılmasını ve organize tarım ve hayvancılık alanlarının en az 5 ha (bir önceki planda 20 ha'dı) olacak şekilde belirlenmesini içerdiği, dava konusu plan hükümleri ile yeni bir tarımsal üretim modeli öngörüldüğü, ancak, uygulamaya bu modelin nasıl aktarılacağının belirsiz olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, Doğu Karadeniz bölgesinde coğrafi koşulları gereği uygun alan bulunamadığı ve uygulamalarda pek çok sorunla karşılaşıldığı, yapılan değişiklikler ile söz konusu sorunların giderilmeye çalışıldığı, bu doğrultuda topografik açıdan uygun olan alanların yetersizliği göz önünde bulundurularak organize tarım hayvancılık alanları için en az 5 ha büyüklüğün önerildiği, organize tarım ve hayvancılık alanlarında hayvancılık faaliyetleri için gereken ünitelerin ve altyapı tesislerinin bir arada çözümlendiği alanlar sunularak küçük ölçekli tesislerin bu bölgelerde yer alması özendirilmeye çalışıldığı, bir diğer amacın da yerleşimler içindeki tarım ve hayvancılık tesislerinin organize tarım hayvancılık alanı içinde toplu şekilde yer alarak kırsal ve kentsel yerleşim alanlarının dışına çıkarılmasının olduğu, öte yandan bahse konu organize tarım ve hayvancılık alanlarına ilişkin ÇDP'de düzenlenen plan notlarının Danıştay 6. Dairesinin 2011/9150 esasına kayden açılan dava kapsamında da görüşüldüğü, ve davanın Bakanlık lehine sonuçlandığı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Plan Uygulama Hükümlerinin 6.5 maddesine ilişkin olarak; 6.5.1 maddesi genel olarak uygun bulunmakla birlikte, ilgili hükümde geçen kullanım türünün lejand kapsamında ve planda gösterilmemiş olması planlama esasları bakımından önemli bir eksiklik olarak değelendirilmektedir. Öte yandan 6.5.2 maddesi ise bağlamdan ve konumdan bağımsız olarak planın herhangi bir yerinde, plan kapsamında organize tarım ve hayvancılık alanı olarak gösterilmemiş bir bölgede bu işlev için yer seçilmesine ve bunun plan değişikliği süreci içine alınmadan yapılmasına olanak verdiğinden doğru bir plan yaklaşımı olarak değerlendirilmemektedir. İtiraza konu plan hükmünün 6.5.2. maddesi planlama esaslarına aykırı bulunmaktadır." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Sözü edilen plan notu ile en az 5 ha olacak şekilde belirlenen organize hayvancılık ve tarım alanlarında, tarım ve hayvancılık amaçlı yapı yapılması, bu yapılar içerisinde çalışanların ihtiyacına yönelik sosyal kültürel donatı alanları, sağlık ve eğitim tesislerinin de yapılmasının öngörülmesi, bu kullanımların yerleri, büyüklükleri ve yapı yoğunluklarının alt ölçekli imar planlarıyla belirlenecek olması karşısında, 5 ha büyüklüğündeki bir alanda, tarımsal ve hayvancılık üretiminin ve bu üretimde çalışanların ihtiyaçlarının sağlanmasına yönelik getirilen düzenlemelerde mevzuata aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Dava konusu işlemin, Beşikdüzünde ve Trabzonda ilave edilen kentsel yerleşme alanına ilişkin kısımlarının oybirliğiyle dava konusu planın 6.3.2.2 maddesinde yapılan değişikliğine ilişkin kısmının oyçokluğuyla İPTALİNE, diğer hususlara ilişkin olarak oybirliğiyle DAVANIN REDDİNE,
2.Dava kısmen iptal, kısmen ret ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam 350,00-TL yargılama giderinin yarısı olan 150,00-TL'nin davacı üzerinde bırakılmasına, diğer yarısı 150,00-TL yargılama giderinin ise davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafından keşif ve bilirkişi giderleri için yatırılan 17.500,00-TL avanstan harcanan 12.385,08-TL'nin yarısı olan 6.192,54-TL'sinin davacının üzerinde bırakılmasına, 6.192,54-TL'sinin davalı idareden alınıp davacıya ödenmesine, keşif avansından artan 5.114,92TL 'nin davacıya iadesine,
3. Davalı idare tarafından yapılan ve ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam 11,00 TL yargılama giderinin yarısı olan 5.50 TL'nin davalı idare üzerinde bırakılmasına, 5.50 TL'nin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.500,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, 4.500,00 TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 04/01/2022 tarihinde, karar verildi.
(X)KARŞI OY :Dava konusu Çevre Düzeni Planının plan uygulama hükümlerinin 6.3.2.2 sayılı maddesinde; “Bu planın onayından önce yer seçmiş ve mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planı bulunan münferit sanayi alanlarında mevcut yapılaşma koşulları geçerli olup bu alanlarda yoğunluk artışı getirecek plan değişikliği/revizyonu ve tevsii yapılamaz. Ancak taşınması mümkün olmayan veya mevzuat gereği yoğunluk artışı yapılması ve/veya alan genişlemesi ihtiyacı ortaya çıkan sanayi alanlarının alt ölçekli planları Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının uygun görüşü doğrultusunda çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir.” kuralına yer verilmiştir.
Dava ve itiraz dilekçesinde, anılan maddede münferit sanayi alanlarına yönelik alt ölçekli plan çalışmalarının, 1/100.000 ölçekli plan değişikliği kapsamı dışında bırakıldığı, şehircilik ve planlama ilkeleri açısından, "çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın" ifadesinin planda yer alması ile yer almamasının uygulamada ne gibi farklar yaratacağının değerlendirilmesinin gerektiği ileri sürülmüştür.
Davalı İdare tarafından; Dava konusu plan notu değişikliği ile uygulamada yaşanan sorunlara çözüm sunulduğu, 6.3.2.2 sayılı plan notu ile onaylı alt ölçekli planları bulunan sanayi alanlarına sınırsız gelişme imkanı tanınmadığı, aksine sorunun yetkili idare olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile istişare edilerek çözülmesinin önerildiği, söz konusu plan notunda, talebin plan değişikliğine tabi olup olmayacağı konusunun değil, sanayi alanının taşınmasının mümkün olup olmadığı veya mevzuat gereği alanda yoğunluk artışı yapılması ve/veya alan genişlemesi ihtiyacının olup olmadığı konularının karara bağlanması gerektiği, plan hükmünün devamında yer alan ifadelerle söz konusu değerlendirmenin ilgili idaresi olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca yapılması gerektiğinin belirtildiği, plan hükmüne konu alanlarda sadece bilimsel ve teknik dayanağı olan genişleme ya da yoğunluk artışı taleplerinin onaylı imar planı alanı sınırları dışına çıkmadan gerçekleştirilmesinin amaçlandığı savunulmuştur.
Davaya konu düzenlemenin uygulama aşamasında yaşanılan zorluklar nedeniyle yapıldığı ve ilgili kurum olan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının uygun görüşü olmadan plan değişikliği yapılamayacağı anlaşılmaktadır. Bu durum mevzuata aykırı bulunmamıştır.Açıklanan nedenlerle davada, sözü edilen kısma yönelik olarak davanın reddine karar verilmesi gerektiği oyu ile kararın bu kısmına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.