20. Hukuk Dairesi 2016/6933 E. , 2018/4176 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle ile, müvekkillerinin murisi ..."dan miras yoluyla intikal eden ... mevkii, 17 pafta, 1324 parsel sayılı 739,50 m² yüzölçümlü taşınmazın birlikte malik olduklarını, bu parselin yanında bulunan 1323 parsel sayılı taşınmazda üçüncü bir şahsın inşaat yapması esnasında müvekkillerinin kendi parsellerine tecavüz edildiği ve bu şekilde taşkın inşaat yapılması nedeniyle ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/123 Esasındaki dosya ile dava açıldığını, dava içerisinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda 1323 sayılı parselin müvekkillerinin 1324 sayılı parsele tecavüz etmediği, 1324 sayılı parselde yaklaşık 217,00 m² azalmanın var olduğunu, bu azalmanın ise tapu kadastro müdürlüğünce yapılan hatadan kaynaklandığını, 1324 sayılı parsel ile komşu 1506 sayılı parselin (bu parselinde müvekkillerine ait olduğunu) tedahül ettirildiği (iç içe geçme, bindirme) anlaşıldığını, bu rapor doğrultusunda 1323 sayılı parsel malikine karşı açılmış men"i müdahale davalarının ret olunduğunu, deracaattan geçerek kesinleştiğini, bu haliyle müvekkillerinin bilirkişi raporuyla belirlenen yaklaşık 217,00 m² taşınmazın tapu kadastronun hatalı işlemi sonucu yok edildiğini, tapu sicilinin tutulmasını ve sicilin tutulması ile ilgili usullerin Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince tapu kadastronun işlemi olduğu ve sicil tutulmasından doğan bütün zararların Devlet tarafından sorumlu olduğunu, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkillerinin 1324 sayılı parselde yaklaşık 217,00 m² kısmı için şimdilik 10.000,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 06/11/2015 tarihli dilekçesi ile dava değerini 374224,00 TL"ye artırmış, bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece açılan davanın ıslah edilmiş haliyle 374.224,00.-TL olarak kabulüne, dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacılara verilmesine, karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir .
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ""Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur"" hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Ancak 4721 sayılı Tük Medenî Kanununun 1007. maddesi hükmüne göre, tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanı sıra, tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olmalıdır.
Somut olayda ise davacı taşınmazın tapuda 739,50 m² yüzölçümü ile kayıtlı olmasına karşın haricen görülen davada taşınmazının 217 m² azaldığını belirterek tazminat istemişse de; 1324 parsel sayılı taşınmaz tapuda hala davacı üzerine 739,50 m² yüzölçümü ile kayıtlı olup davacının iddia ettiği gibi bir miktar azalması söz konusu değildir. Bu durumda, davacının zararının doğduğundan bahsedilemez.
3402 sayılı Kanunun 41. maddesinde; “kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir." hükmü yer almakta olup davacı taşınmazının zeminde tapuda yazan miktardan daha az olduğunu iddia ediyorsa tapu müdürlüğüne başvuruda bulunarak 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği düzeltme yapılmasını isteme hakkının olduğu, davacının başvurusu üzerine taşınmazın yüzölçümünde azalma olursa davacının zararının doğacağı ancak bundan sonra davacının TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat davası açabileceği gözetilmeksizin henüz doğmamış bir zarar nedeni ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 31/05/2018 günü oy birliği ile karar verildi.