9. Hukuk Dairesi 2015/29926 E. , 2019/3208 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin ... isimli şirketin 2004/Mart tarihinde İstanbul"da mücevher fuarında sonrasında ise İsviçre Basel fuarına katıldığını ve en son Türkiye’de şirketin kurulması ile işlerin takibi ve şirketin kurulmasının ardından şirkette işe devam etmesi için anlaşıldığını, şirketin tüzel kişilik kazanmasının ardından da çalışmaya başladığını, müvekkilinin davalı şirket nezdinde 01/03/2004 tarihinde çalışmaya başladığını, iş akdine 03/08/2011 tarihinde haksız şekilde son verildiğini, son ücretinin net 3.000 Euro olduğunu, 2011/6-7-8 aylarına ait aylık ücretlerini alamadığını, kıdem ve ihbar tazminatının ödenmediğini, yıllık izinlerini kullanamadığını, çoğu zaman hafta sonlarında dahi çalıştığını, şirketin fuara katılması nedeni ile Pazar günleri ve resmi tatillerde çalışmak zorunda kaldığını karşılığının ödenmediğini, mücevher sektöründe çalışanlara yıllık satış ciroları üzerinde %3 oranında prim ödenmesi teamülünün olduğunu, davalı şirketinde vaadi olmasına karşın yapılan satışlar üzerinden ödenmesi gereken primlerin ödenmediğini, çalışmaya başladığı 01/03/2004 tarihinden 2005/7 tarihine kadar sigortası yapılmaksızın çalıştırıldığını, bu nedenle daha düşük emekli aylığı aldığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret, prim, fazla mesai, hafta tatili ve yıllık izin alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, müvekkili şirket ile ... isimli şirketin hiçbir hukuki ilişkisinin bulunmadığını, ayrı tüzel kişiliklerinin olduğunu, davacının Hollanda’dan gelen müdürün yabancı olmasından istifade ederek bankaya götürüp bir takım imzalar attırdığını ve parayı müdür alıyormuş gibi yaparak parayı kendi çantasına aldığını, müdüre vermemesi ve şirkete iade etmemesi üzerine suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının şirketin parasına el koymak suçundan kurtulmak amacıyla davayı ikame ettiğini, davacının şirketten alacağının bulunmadığını, uhdesinde bulundurduğu paranın aslında şirketin kendisine ödemeye hazır olduğu yasal alacağı olan 2.623 TL olduğunu, bunun haricinde kanunen hiçbir alacağının bulunmadığını, davacının genel müdür olması nedeniyle tüm kayıtları istediği gibi tuttuğunu, tüm izinlerini kullandığını, giriş çıkış saatleri ve izinleri bakımından kimseye danışmadığını, davacıya borcun bulunmadığını, alacağın bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı şirketin tasfiyeye girmesi nedeni ile davacının 30/07/2011 itibari ile işine davalı işverence haksız şekilde son verildiği gerekçesi ile toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak fazla mesai ve prim alacak taleplerinin reddine, kıdem ve ihbar tazminatları ile hafta tatili alacak talebinin tamamen kabulüne, yıllık izin ve ücret alacaklarının ise kısmen kabulü suretiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki sözleşmenin, hizmet sözleşmesi ve davalının işçi sayılıp sayılmayacağı ve mahkemenin görevli olup, olmayacağı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Ortak sıfatı taşımayan davalı limited şirketi dava dışı ... isimli kişi ile birlikte temsile yetkili müdürü olan davacının, iş akdinin tazminat gerektirecek şekilde feshedildiğinden ve işçilik haklarının ödenmediğinden bahisle şirkete karşı açtığı davada, şirket ile müdür arasındaki ilişkinin niteliği ve dolayısı ile görevli mahkemenin belirlenmesi öncelikle çözümlenmesi gereken sorundur.
Genel olarak tüzel kişiler, hak ehliyetine sahip kişiler olarak, yaradılışı gereği insana özgü niteliklere bağlı durumlar dışındaki bütün haklara sahip olabilirler. Keza fiil ehliyetine sahiptirler, dolayısı ile kendi eylemleri sonucu hak sahibi olabilir, sahip oldukları hakları kullanabilir ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunabilirler. Tüzel kişi soyut bir varlık olduğuna göre onun iradesini oluşturacak ve oluşan iradeyi açıklayacak organları vardır. Hukuk düzeni organların belirli kişi veya kişilerden oluştuğunu kabul etmiştir. Tüzel kişide genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu gibi organlar bulunur. Genel kurul ortakların oluşturduğu karar organı iken, seçimle oluşan yönetim kurulu temsil, denetim kurulu ise denetim organıdır. Limited şirketin icra işlerini yapmak ve ortaklığı temsil etmek üzere ortaklığa müdür veya müdürler atanabilir. Müdür veya müdürler limited ortaklığın ortaklarından seçilebileceği gibi, ortak olmayan kişilerden de seçilebilir (TTK m. 540, 541). Limited ortaklık sözleşmesinde ortaklığın idare ve temsili ayrıntılı biçimde gösterilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla ortaklık işlerini idare ve temsile yetkilidir. Bu durumda limited şirketin ortak müdürleri organ olmaları nedeniyle yönetim hakkı, emir ve talimat yetkisini kullanabilir. İşçiye özgü şahsi bağımlılık unsuru ortak müdürlerde görünmez, Şirketi doğrudan doğruya işveren olarak temsil ederler. Bu nedenlerle ortak müdürlerin konumunu iş yasası kapsamında değerlendirme olanağı yoktur.
Ortak olan ile olmayan müdür arasında yetki ve sorumluluk açısından hiçbir fark yoktur. Çünkü ortak olan müdür ile olmayan müdür sıfatın geri alınması hali hariç aynı hükümlere tabi tutulmuştur.
Türk doktrininde ortak olmayan müdürlerin limited ortaklığın organı değil, ticari mümessili olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, (Arslanlı/Domaniç, 622; Eriş 2, 1576) bu görüşe katılma olanağı yoktur. Çünkü TTK m. 540 ve 541 hükümleri uygulanarak "müdür" olarak tayin olunan kimse "müdür"dür ve müdürlere ilişkin hükümlere tabidir (TTK m. 542, c. 2). Ticari mümessil veya vekiller BK m. 449 vd. hükümleri uyarınca sıfat kazanırlar. TTK m. 545 hükmü ise iç ilişkiye ait olup, BK m. 449.f.l hükmünü değiştirmemiştir. Şöyle ki, ticari mümessil yetkilerini kullanan ve limited ortaklık tarafından isimleri benimsenen bir kişi ortaklık genel kurulu tarafından tayin edilmiş olmasa bile BK m. 449.f.l ve 2 uyarınca ticari mümessildir. Ticari mümessilin ortaklık genel kurulunu toplantıya çağırma, müdürleri tescil ve ilan ettirme, tasfiyeyi icra gibi ortaklık hukukuna özgü yetkilere sahip değildir. Öyle ise, ortak olmayan müdür ile ticari mümessil ve vekil, tayin, azil ve yetkilerinin nitelikleri açısından farklı hükümlere tabidir (Poray/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 11. basım, s. 958/959). Bu durum karşısında ortak olmayan müdürler de limited şirketin organı sayılır. Şirketin işverenidir ve şirketle aralarındaki ilişkiyi iş sözleşmesi kapsamında değerlendirme ve müdürleri işçi sayma olanağı yoktur.
Somut uyuşmazlıkta; dosya arasında bulunan 30/04/2009 tarih ve 7302 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan davalı şirketin 03/03/2009 tarihli ortaklar kurulu kararına göre, davacı ile dava dışı ... isimli kişinin 3 yıl süreyle şirketi temsile yetkili müdür olarak atandıkları anlaşılmaktadır. Buna göre, işçiye özgü şahsi bağımlılık unsuru somut olayda gerçekleşmemiştir. Şirketi doğrudan olarak temsil eden davacının konumu iş kanunu kapsamında değerlendirilemez. Davaya bakma görevinin Ticaret Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Açıklanan sebepler ile temyiz edilen kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.