Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1343
Karar No: 2020/3492
Karar Tarihi: 17.06.2020

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/1343 Esas 2020/3492 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/1343 E.  ,  2020/3492 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Manisa 3. İş Mahkemesi

    Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından süre yönünden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12.07.2016 tarihli ve 2016/33016- 33017-33018 takip numaralı ödeme emirlerinin müvekkiline 18.07.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, ödeme emirlerinde bahsi geçen prim borcuna karşı Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 113/3. maddesi hükmü uyarınca davalı Kuruma 02.08.2016 tarihinde itiraz ettiklerini, Kurumun itirazın reddine ilişkin 11.08.2016 tarihli kararının 23.08.2016 tarihinde kendilerine tebliğ edildiğini, bunun üzerine Mahkemede dava açtıklarını, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi uyarınca şirket yetkilisinin şirketin prim borcundan sorumlu tutulabilmesi için ortada haklı bir sebebin olmaması gerektiğini; şirket hakkında ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/109 E. sayılı dosyası üzerinden görülen iflasın ertelenmesi davasının 19.03.2014 tarihli tensip tutanağı ile şirkete kayyım atanmasına karar verildiğini ve 29.01.2015 tarihinde iflasın ertelenmesine karar verildiğini; 09.11.2015 tarihinde ise şirketin iflasına karar verildiğini; ödeme emirlerindeki borçların müflis şirketin iflasının ertelendiği ve tedbir kapsamında bulunduğu döneme ilişkin olduğunu, bu nedenle müflis şirket yetkilisi olan müvekkilinin bu dönem borçlarından sorumlu olmadığını belirterek, Kurum tarafından başlatılan takiplerin ve ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin borçlarından dolayı icra takibi yürütülürken davacı vekilinin 02.08.2016 tarihli dilekçesi ile borçlu şirketin iflas ettiğinin Kurumca öğrenildiğini, iflas kararının öğrenilmesiyle tüzel kişilik adına açılmış olan 2016/33016- 33017- 33018 dosya numaralı ödeme emirlerinin iptal edildiğini, dolayısıyla davaya konu iptal edilebilecek bir ödeme emri bulunmadığını, ödeme emirlerinin iptal edildiğine dair Kurum cevabının davacı tarafa tebliğ edildiğini, bu nedenle davanın konusu bulunmadığından ve hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerektiğini; adı geçen ödeme emirlerinin iptal edilmemiş olması halinde dahi şirket hakkında iflas kararı verilmesinin 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesine göre davacının haklı sebepten faydalanmasının mümkün olmadığını, davaya konu ödeme emirlerinin iflas kararı verildikten sonra 2016 yılında takibe konulduğundan davacının sorumluluğunun devam ettiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesi tarafından,
    “Dava SGK Başkanlığının 2016/33016- 2016/33017- 2016/33018 sayılı ödeme emirlerinin 18/07/2016 tarihinde kendisine tebliğ edildiği, davanın 22/09/2016 tarihinde açılması ile 6183 sayılı Yasanın 58. maddesinde düzenlenen 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmış, 7 günlük yasal sürenin geçirilmiş olduğu, borçlunun 3. şahıs niteliğinde olmadığından menfi tespit davası açma hakkı da bulunmadığı anlaşıldığından süresinde açılmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle,
    “1-Davanın 6183 sayılı Yasanın 58. maddesi gereğince hak düşürücü süre içersinde açılmadığından süre yönünden reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Bölge Adliye Mahkemesi tarafından,
    “1-) Manisa 3.İş Mahkemesi"nden verilen 04.04.2017 tarih, 2016/333 Esas ve 2017/60 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
    Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 113/3. maddesi belirtilen prosedüre uyarak süresi içinde 22.09.2017 tarihinde dava açtığını, yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi tarafından 6183 sayılı Kanundaki süreye dayanılmasının hatalı olduğunu, zira 6183 sayılı Kanundaki sürenin dava açma süresi olmayıp, kurula başvuru süresi olduğunu; yönetmelik maddesi gereğince dava açma süresinin 1 ay olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
    01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 88. maddesinde Kurumun prim ve diğer alacaklarını 6183 sayılı Kanun uyarınca takip ve tahsil edeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
    6183 sayılı Kanun"a göre Kurum tarafından yapılan takip idari icra takip yöntemidir ve Kurum icra dairesine gerek kalmadan önce ödeme emri düzenleyerek tebligat çıkaracak ve sonrasında icra takibine başlayacaktır. Kurum tarafından kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde yetkili iş mahkemesinde ödeme emrinin iptali davası açması gerekmektedir.
    Ödeme emrinin iptali yönünde dava açılacağının kanuni dayanağı olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun"un 58. maddesi; “Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtirazın şekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.
    Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi lazımdır, aksi hâle itiraz edilmemiş sayılır.
    İtirazda bulunan borçlu bu kanuna göre teminat gösterdiği takdirde takip muamelesi itirazlı borç miktarı için ve itiraz komisyonunca bu hususta karar verilinceye kadar durdurulur.
    İtiraz komisyonu bu itirazları en geç 7 gün içinde karara bağlamak mecburiyetindedir.
    İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı % 10 zamla tahsil edilir.
    İtiraz komisyonlarının bu konudaki kararları kesindir.
    Borcun tamamına bu madde gereğince vaki itirazların tamamen veya kısmen reddi hâlinde, borçlu ret kararının kendisine tebliği tarihinden itibaren 7 gün içinde mal bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir.
    Borcun bir kısmına karşı bu madde gereğince vaki itirazlar mal bildiriminde bulunma müddetini uzatamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
    6183 sayılı Kanun"un 58. maddesinde düzenlenen 7 günlük hak düşürücü sürenin amacı kamu alacağının bir an önce tahsil edilmesidir. 7 gün gibi çok kısa bir süre olarak düzenlenen hak düşürücü sürenin varlığı kamu alacaklarını her ne pahasına olursa olsun tahsil etmek değil, sadece süreci hızlandırmaktır. Ancak bu kısa sürenin geçirilmesi durumunda ayrı bir menfi tespit davası açılıp açılamayacağı 6183 sayılı Kanun"da açıklanmamıştır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 72. maddesinde koşut bir düzenlemeye yer verilmemiş olması nedeniyle, kanunda öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açamayacağını kabul etmek ve sorumlu olmadığı bir borcu ödemeye zorlamak, genel hukuk ilkeleriyle çelişmektedir. Önemle vurgulamak gerekir ki, kanunda da menfi tespit davası açılmasını yasaklayan bir hüküm de bulunmamaktadır (...; Sosyal Güvenlik Kurumunun 6183 Sayılı Yasaya Göre Ödeme Emri Ve İptali Davaları, Sicil İş Hukuku Dergisi, S:31, Yıl:2014, s. 101-102).
    6183 sayılı Kanun"da menfi tespit davasına, "Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini" düzenleyen 6183 sayılı Kanun"un 30.3.2006 tarihli ve 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde "...Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi hâlinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorunda..." olduğuna ilişkin düzenleme ile üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden öngörülmemiştir. Salt 6183 sayılı Kanun"da açık bir düzenleme bulunmadığı gerekçesi ile hak düşürücü süreyi kaçıran 3. şahıs için menfi tespit davası imkânını kabul etmemek büyük hak kayıplarına neden olabilecektir.
    Uyuşmazlığın çözümü yönünden üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise, hak arama hürriyetinin kısıtlanmamasıdır. Anayasa"nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiş olup kişilerin borçlu olmadığı bir miktarı sırf takip hukuku yönünden belli bir sürenin geçirilmesi sonucu kesinleşmesi nedeniyle ödemek zorunda bırakılması Anayasa"nın belirtilen hükmüne aykırılık teşkil eder. Kaldı ki, menfi tespit istemi hukuk sistemi içerisinde her zaman başvurulabilecek bir dava yolu olup kanunda açıkça bu hakkın tanınmadığı yönünde bir ifade yoksa menfi tespit davası açılabilmelidir (Özdemir, s. 101-102).
    Hakkında takip konusu alacakla ilgili şahsi sorumluluğa dair yasal koşullar gerçekleşmeyen kimse, Kurumun işlemine rağmen hukuken borçlu değil, üçüncü kişi konumundadır ve salt hak düşürücü süreyi geçirmesi nedeniyle, Kanunda açık düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle borçlu olmadığını ispat yollarından mahrum bırakılması hukuka uygun kabul edilemez. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 3. şahsın sorumlu olmadığı borcu sadece hak düşürücü süreyi geçirdiği için ödemek zorunda bırakılmaması, hukukun toplumsal yaşamı düzenleme ve ilişkilerden doğacak sorunları giderme görevine uygun bir çözüm anlayışı olduğu gibi, Anayasal hak arama özgürlüğü de zedelenmemiş olacaktır.
    Yukarıda belirtilen esaslar dahilinde, borçlunun 7 günlük itiraz süresi zarfında dava açması halinde, davanın esası hakkında bir değerlendirme yapılacağı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu sürenin geçirilmesi halinde ise, davacının kamu borçlusu olup olmadığı incelenecektir. Kamu borçluları açısından 7 günlük sürenin geçirilmesi halinde menfi tespit davası açma hakkı bulunmamaktadır; ancak 3. kişiler bakımından menfi tespit davası açma süresi 6183 sayılı Kanunu 79. maddesi uyarınca 1 yıldır. Somut durumda Mahkemece, davacının kamu borçlusu olup olmadığı araştırılmalı, davacının kamu borçlusu olmaması halinde itiraz süresiyle bağlı olmadığı gözetilerek, açılan dava menfi tespit davası olarak kabul edilip davanın esasına girilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
    Bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 17.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi