10. Hukuk Dairesi 2012/24636 E. , 2013/3143 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, 2006 yılı 6. ayından itibaren malullük aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 28 ve devamı maddeleridir. 28. maddede, çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirdiği tespit edilen sigortalının malûl sayılacağı, ancak, bu Kanuna tabi sigortalılığın başladığı tarihte malûl sayılacak derecede hastalık veya arızası bulunduğu önceden veya sonradan tespit edilenlerin, bu hastalık veya arızası nedeniyle malûllük sigortası yardımlarından yararlanamayacağı, sigortalıların hangi hallerde çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirmiş sayılacaklarının, sağlık işlemlerine ilişkin yönetmelikteki esaslara göre belirleneceği belirtilmiş; 56. maddede ise, malûllük halinin tespitinde, Sağlık Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Üniversiteler ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine ait hastanelerin sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas alınacağı, anılan raporların Kurumca oluşturulacak sağlık kurulunda değerlendirileceği, raporlar üzerinde Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edildiği takdirde itirazın Sosyal Sigortalar Kurumu Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı açıklanmıştır.
1479 sayılı Kanunun 29. maddesine göre ise; çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirdiği tespit edilen, en az beş tam yıl sigorta primi ödeyen, yazılı istek tarihi itibariyle prim ve her türlü borçlarını ödeyen sigortalılar maluliyet aylığından yararlanabilir. Anılan Kanunun 31. maddesine göre ise; malullük aylığı, malullüğün tespit edildiği tarihi takip eden aybaşından başlar.
Kurumca farklı Bağ-Kur numaralarında bulunup birleştirilen sigortalılık süreleri dahil 9 yıl 1 ay 4 gün 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı kabul edilen davacının, 23.06.2006 tarihli tahsis talebi üzerine, Kurumca 28.09.2007 tarihli kararla 2/3 oranında çalışma gücünü kaybettiğinin tespit edildiği, ancak, 1984 tarihinden itibaren farklı Bağ-Kur numarası üzerinden vergi kaydına dayalı olarak 2 yıl 7 ay sigortalılık süresine yönelik prim borcunun varlığı nedeniyle, bu borcun ödendiği tarihi takip eden 01.08.2008 tarihinden itibaren davacıya malullük aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, davacının, tahsis talep tarihinde, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan sigortalılık sürelerine yönelik prim borcu mevcut ise de; 1479 sayılı Yasanın 29.maddesinin (c) bendinde öngörülen “kuruma prim ve her türlü borcun ödenmiş olması” koşulu, aynı maddenin (b) bendinde yer alan “en az 5 tam yıl sigorta priminin ödenmesi” koşuluna ilişkin olarak ele alınması gereklidir.
Hal böyle olunca; mahkemece, öncelikle, 22.06.2006 tarihli prim ödemesi de gözetilerek, 23.06.2006 günlü maluliyet aylığı talep tarihi itibariyle ödediği primlerin Kurumca kabul edilen sigortalılık sürelerinden ne kadarını karşıladığı, tahsis talep tarihi itibariyle en az 5 tam yıl prim ödeme süresinin bulunup bulunmadığı davalı Kurumdan sorulmak suretiyle belirlenmeli, 5 tam yıl prim ödeme süresinin varlığı halinde, sigortalının tedavisine ilişkin belgeler tüm içerikleriyle getirtilip, maluliyetin başlangıcı yönünden Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu tarafından verilen raporun, davacı Kurum açısından bağlayıcı olmasına karşın, davacının bu rapora da itiraz ettiği gözetilerek, ... Kurumu veya tıp fakültelerinin konuya ilişkin anabilim dalı uzmanlarından oluşturulan kurullardan rapor alınmalı, raporlar arasında çelişkinin bulunması halinde ise, ... Genel Kurulundan çelişkinin giderilmesi için rapor alınarak, sigortalının maluliyetinin başlangıcı tereddüde yer kalmayacak şekilde belirlenmeli, tahsis talep tarihi de gözetilerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.