11. Hukuk Dairesi 2019/3168 E. , 2020/1218 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 26/12/2017 tarih ve 2014/931 E. - 2017/1031 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 14/03/2019 tarih ve 2018/935 E. - 2019/320 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili Banka ile davalı ... İnş. Tic. İth. İhr. ve Turz. Ltd. Şti. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine (GKS) istinaden davalı şirkete kredi kullandırıldığını, diğer davalıların sözleşmede kefil sıfatı ile sorumluluklarının bulunduğunu, kredi kullanan davalı şirkete toplam 3.557.000,00 TL bedelli teminat mektupları verildiğini, davalı şirketin ödemelerini aksatması sebebiyle kredi hesabının kat edilerek teminat mektuplarının bedelinin depo edilmesinin talep edildiğini, teminat mektup bedellerinin depo edilmediği gibi teminat mektuplarının müvekkiline iade de edilmediğini, GKS’nin 21/b maddesi gereğince müvekkilinin teminat mektup bedellerinin bedelinin depo edilmesini talep etme hakkının bulunduğunu ileri sürerek, mer’i teminat mektuplarından kaynaklanan 3.557.000,00 TL"nin davalılar tarafından davacı bankada faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesine, dava sırasında teminat mektuplarının nakde dönüşmesi halinde ödeme tarihinden itibaren sözleşme ile belirlenen cari kısa vadeli kredilere uygulanan faiz oranının % 50 fazlasının ilave edilmesi suretiyle hesap edilecek tutarda temerrüt faizi ve ferileri ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... İnş. Tic. İth. İhr. ve Turz. Ltd. Şti. vekili, davacıdan alınan teminat mektupları ile ilgili işin kesin kabulünün yapılmadığını, bu nedenle mektupların iade edilemediğini, müvekkili ile davacı arasında uzlaşma tutanağı imzalanarak kullanılan kredilerin yapılandırıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı banka ile davalılar arasında 30.06.2014 tarihinde imzalanan “Uzlaşma Tutanağı” kapsamında tutanak tarihi itibariyle mevcut borçların tutanak hükümleri çerçevesinde tasfiyesi hususunda taraflarca mutabakata varıldığı, davaya konu 3.557.000,00 TL’nin de işbu uzlaşma tutanağı kapsamına dâhil edildiği, uzlaşma tutanağı hükümlerinin tarafları bağlayıcı olduğu, davacı bankanın davalıların uzlaşma tutanağındaki hükümleri yerine getirme hususunda temerrüde düştüklerini ispat edemediği, tutanağın 30.06.2014 tarihinde imzalandığı ve tutanak hükümlerine göre imza tarihini takip eden ilk üç aylık devre komisyonu tahakkuk tarihinin 30.09.2014 olacağı ve bu tarih henüz dolmadan davacı bankanın 19.08.2014 tarihinde eldeki davayı ikame ettiği, uzlaşma tutanağındaki borcun ödenmesinde temerrüdün söz konusu olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, teminat mektupları bedelinin depo edilmesine ilişkin olup, mahkemece taraflar arasında davadan önce düzenlenen uzlaşma tutanağına göre komisyon bedelinin vadelerinde ödenmesinin kararlaştırıldığı ve henüz vadenin gelmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak dava, komisyon bedellerinin ödenmesine yönelik olmayıp, teminat mektuplarından doğan riskin gerçekleşmesi ihtimaline binaen bedellerinin depo edilmesi talebine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen protokolün 4. maddesinde teminat mektubu komisyonlarının ne şekilde ödeneceği, 5. maddesinde ise teminat mektuplarının akıbeti düzenlenmiştir. Mahkemece uyuşmazlığın protokolün 5. madde çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir. Protokolün 5. maddesine göre, davalı borçlu şirket, teminat mektubunun muhatabı olanlar aleyhine mektupların hükümsüzlüğü/iadesi istemiyle dava açacak ve bu davada ayrıca teminat mektuplarının tazminin önlenmesi için ihtiyati tedbir talep edecek, şayet tedbir kararı için mahkemece teminat istenirse bu uğurda teminat için gerekli olacak teminat mektubu da davacı banka tarafından karşılanacaktır. Oysa somut olayda davalı şirket, Uzlaşma Protokolünde kararlaştırıldığı şekilde teminat mektuplarının iadesi talepli dava açmamış, cevap layihasında da henüz kesin kabul yapılmaması sebebiyle dava açamayacağını savunmuştur. Bu durumda, taraflar arasında düzenlenen protokolün 1, 17, 18. maddeleri gözetilerek davacı bankanın teminat mektupları bedelinin deposu isteminin haklı olduğu gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuş, bu nedenle hükmün temyiz eden davacı lehine bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1- Dava, teminat mektubu bedellerinin depo edilmesi talebine ilişkindir.
Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 20.07.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’ne istinaden, davacı tarafın davalı taraftan 1.105.670 TL nakdi alacağının, davalıya vermiş olduğu teminat mektuplarına izafeten de 3.557.000 TL de gayri nakdi alacağının bulunduğu, buna mukabil davalının da davacı lehine 2.130.000 TL bedelli üç adet ipotek tesis ettiği, anılan borca izafeten taraflarca 30.06.2014 tarihli Uzlaşma Tutanağı başlıklı protokol imzaladıkları, söz konusu teminat mektupları için 3’er aylık devrelerle geçerli olmak üzere davalının komisyon ödemeyi taahhüt ettiği anlaşılmaktadır.
2- Yapılan yargılama sonucunda, Mahkemece, bilirkişi raporuna istinatla, davacı , davalı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmediği ve temerrüde düştüğü ileri sürülmüş ve bu nedenle Genel Kredi Sözleşmesi hükümleri uyarınca teminat mektupları bedelinin depo edilmesi talep edilmiş ise de, 30.06.2014 tarihli Uzlaşma Tutanağı protokolü uyarınca davadan önce temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
3- Daire heyeti üyeleri arasında, davacının ancak 30.06.2014 tarihli Uzlaşma Tutanağındaki yükümlülüklerin ihlali halinde davacı tarafın, 2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi hükümlerine istinaden talepte bulunabileceği hususunda bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
4- Taraflar arasında imzalanan 30.06.2014 tarihli Uzlaşma Tutanağı protokolü uyarınca davacı tarafça üstlenilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde 2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi hükümlerine dönülmesi mümkün ise de, davalının 30.06.2014 tarihli Uzlaşma Tutanağı protokolündeki yükümlülüklerinin yerine getirilmediği ve davalı tarafın temerrüde düşürüldüğü davacı tarafça ispat edilememiştir. Davacı taraf temyiz dilekçesinde ise, davalı tarafın, Protokol’ün 8.maddesi uyarınca, ipotekle temin edilen borcun, tahsis edilen ipoteklerle karşılanmaması halinde kalan miktarın davalı tarafça 24 eşit taksitte ödenmesinin taahhüt edildiği halde bu borcun ödenmemesi nedeniyle davacı tarafın 05.05.2016 tarihli Noter İhtarnamesi ile temerrüde düşürüldüğü ileri sürülerek davanın reddi kararının bozulması talep edilmiştir.
5- Hukuk yargılamasındaki temel ilke uyarınca, her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. Bu ilkeden hareketle, dava tarihinde henüz müeccel hale gelmemiş bir alacak için dava açılması mümkün değildir.
6- Somut olayda, davalı taraf, nakti ve gayri nakti borçlarının bir kısmını teminat altına almak için davacı taraf lehine 3 adet taşınmaz üzerinde ipotek tesis etmiş olup, şayet ipotek bedelleri borcu karşılamaz ise o takdirde kalan borcu davalılar Protokol’ün 8.maddesi uyarınca 24 eşit taksitte ödeyecektir. Oysa, genel kredi sözleşmesinden doğan borcun yapılandırıldığı 30.06.2014 tarihli Uzlaşma Tutanağı protokolü uyarınca, henüz ipotekli taşınmazlar paraya çevrilmeden çok önce, 19.08.2014 tarihinde (Protokol’den yaklaşık 50 gün sonra) genel kredi sözleşmesi uyarınca davalı tarafa verilen teminat mektuplarının kendilerine iade edilmediği ve bu nedenle davalı tarafın 28.11.2013 tarihinde temerrüde düşüldüğü gerekçesiyle mektup bedelinin depo edilmesini talep etmiştir. Diğer bir anlatımla, 30.06.2014 tarihli Uzlaşma Tutanağı ile borç ödemesi yeniden yapılandırıldığı ve yapılandırma protokolüne davacı tarafın her hangi bir aykırı davranışı ve borcu doğmamasına ve bu konuda temerrüde düşürülmemesine rağmen, Protokol öncesi döneme ait ihtarname gerekçe gösterilerek teminat mektubu bedellerinin depo edilmesi istenilmektedir. Oysa taraflarca 30.06.2014 tarihinde yeniden yapılandırma niteliğindeki Uzlaşma Tutanağındaki yükümlülükler ihlal edilmeden ve bu konuda davalı temerrüde düşürülmeden davacı tarafın, sanki protokol hiç imzalanmamış gibi önceki sözleşmeye ve önceki sözleşme dönemindeki
ihtarnameyi istinatla her hangi bir talepte bulunulması mümkün değildir. Nitekim davacı taraf bile Uzlaşma Tutanağındaki yükümlülüğün, dava açıldıktan ve ipotekli taşınmazlar dava sırasında paraya çevrilip borcu karşılamadığının anlaşılmasından sonra, bu davanın yargılaması sürerken 05.05.2016 tarihli Noter ihtarnamesi ile davalı tarafın temerrüde düşürüldüğünü ifade etmiştir.
7-Daire çoğunluğunca, davacı tarafın temyiz sebeplerinden de soyut şekilde, Protokolün 5.maddesindeki, davalının teminat mektuplarını elinde tutan üçüncü kişiye teminat mektuplarının iadesi davası açma yükümünü ihlali nedeniyle davacı tarafın önceki genel kredi sözleşmesine istinaden teminat mektubu bedellerinin depo edilmesini talep edebileceğine ilişkin görüşlerine katılmıyorum. Zira, davacının böyle bir iddiası ve temyiz sebebi bulunmadığından, HMK 26.maddesi hükmüne aykırı olarak talepten başkasına ve fazlasına karar verilemeyeceği gibi, bu yükümlülüğün ihlali yönünden dahi davalı taraf temerrüde düşürülmediğinden, bu gerekçeyle önceki genel kredi sözleşmesi hükümlerinin uygulanması da talep edilemez. Anılan nedenlerle, yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, Daire çoğunluğunun kararın bozulması yönündeki görüşlerine katılmıyorum.