Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/6655 Esas 2017/2273 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/6655
Karar No: 2017/2273
Karar Tarihi: 21.03.2017

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/6655 Esas 2017/2273 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacılar, kefil oldukları davalı banka ile asıl borçlu arasındaki Genel Kredi Sözleşmelerinden hangisinin takip konusu borca dayandığını ve kefaletlerinin geçersiz olduğunu iddia ederek tespit davası açmışlardır. Mahkeme, davacıların imzası bulunan sözleşme kapsamında ve cari hesap şeklinde tahsis edilen kredi borcunun mevcut olduğunu ve davacıların kefalet ile sorumluluk altına girdikleri limit dahilinde olduğunu belirterek davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, davacıların tespitini istediği hususların ileride açılacak eda davası yargılaması sırasında da ileri sürülebilecek konular olduğunu ve ayrı bir tespit davası açmalarının hukuki yararı bulunmadığını belirterek kararı bozmuştur.
Kanun Maddeleri: 6100 sayılı HMK 106/2-3
19. Hukuk Dairesi         2016/6655 E.  ,  2017/2273 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    Davacılar vekili , müvekkillerinin dava dışı ... Yedek Parça Ticaret Ltd Şti"nin davalı banka ile 23/05/2008 tarihinde imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesine dava dışı diğer kefillerler birlikte müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduklarını, asıl borçlu şirketin müvekkillerinin kefil olduğu Genel Kredi Sözleşmesinden başka beş farklı daha Genel Kredi Sözleşmesi imzaladığını ,davalı bankanın kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle müvekkilleri aleyhine ... İcra Müdürlüğünün 2013/3164 esas sayılı icra takibi yaptığını ,takip konusu borcun hangi Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklandığının belli olmadığını ,kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu ,yeni tarihli Genel Kredi Sözleşmesi varken eski tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kredi kullandırılmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu ileri sürerek takip konusu borcun hangi Genel Kredi Sözleşmesine dayalı olarak tahsis edildiğinin tespit edilmesini ,müvekkillerinin 23.05.2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine kefaletinin geçersizliğinin tespit edilmesini ve sonraki tarihli Genel Kredi Sözleşmesi varken önceki tarihli Genel Kredi Sözleşmesine dayalı kredi tahsis edilmiş ise bu tahsisin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunun tespit edilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili ,müvekkili banka ile dava dışı asıl borçlu ... Yedek Parça Tic Ltd Şti arasında ve davalıların da müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları 23/05/2008 tarihli sözleşmede belirli bir geçerlilik süresi öngörülmediğini ,bir müşteri ile birden fazla sözleşme akdedilmesinin müşteriye yeni limitler tahsis edilmesi amacına yönelik olduğunu, önceki sözleşmenin iptal edildiğine ilişkin bir anlaşma, protokol veya bankanın kefaletten vazgeçtiğine dair bir kabulü veya beyanı bulunmadığı sürece önceki tarihli sözleşme ve bu sözleşmedeki kefaletin geçerli şekilde devam ettiğini, dava dışı firmanın kredi limiti artırılırken daha önceki sözleşmenin iptal edilmediğini, var olan limitin artırıldığını, artırılan limit uyarınca ek sözleşme alındığını davalıların asıl borçlunun kullandığı tüm kredilerden sorumluluklarının devam ettiğini savunarak davanın reddinin istemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonucunda,davacıların imzasına ve müteselsil kefil olarak sorumluluklarına itiraz etmedikleri 23/05/2008 tarihli GKS kapsamında sorumluluklarının 4.515.000TL ve 500.000,00USD olduğu, dava dışı müteselsil kefil oldukları şirket ile yeni sözleşmeler imzalandığı, davacıların bu sözleşmelerde imzası bulunmadığı ancak dava ve takip konusu kredinin cari hesap şeklinde tüm kredi sözleşmeleri dayanak gösterilmek suretiyle kullandırıldığı, nitekim takip konusu sözleşmede de davacıların imzasının bulunduğu kredi sözleşmesinin dayanak olarak gösterildiği, bu kredi sözleşmesi kapsamında davacı kefillerin sorumluluğunu ortadan kaldıran veya kefaletini sona erdiren herhangi bir hukuksal durumun gerçekleşmediği, tek başına icra takibinde davacıların imzasının bulunmadığı sözleşmelerin de yer almasının sonuca etkili olmadığı, imzaları bulunan sözleşme kapsamında ve cari hesap şeklinde tahsis edilen kredi borcunun mevcut olduğu ve davacıların kefalet ile sorumluluk altına girdikleri limit dahilinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı dava dilekçesinde öncelikle takip konusu borcun hangi Genel Kredi Sözleşmesine dayalı olarak tahsis edildiğinin tespit edilmesini,talep olarak ise davalı banka ile asıl borçlular arasında yapılan Genel Kredi Sözleşmesine kefaletin geçersizliğinin tespit edilmesini ,son olarak da sonraki tarihli Genel Kredi Sözleşmeleri varken önceki tarihli Genel Kredi sözleşmesine dayalı kredi tahsis edilmiş ise bu tahsisin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunun tespit edilmesini talep ve dava etmiştir. Görüldüğü üzere davacının davası tespit davası niteliğinde bulunmaktadır. Tespit davası eda ve inşai davalardan farklı olarak davacı tarafından dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararın bulunduğunu ispatla yükümlüdür.( 6100 sayılı HMK 106/2-3 maddesi) Tespit davası ile elde edilebilecek hukuki koruma ileride açılacak eda davasıyla da elde edilebilecekse bu durumda davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır, çünkü eda davası sonunda verilen hüküm aynı zamanda bir tespitte içermektedir.
    Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde davacının tespitini istediği hususlar ileride açılacak eda davası yargılaması sırasında da ileri sürülebilecek konular olduğundan davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın bu nedenle reddi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde gerekçe oluşturulması doğru görülmemiştir.
    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA,bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 21/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.