18. Ceza Dairesi 2019/4648 E. , 2019/11087 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret suçundan sanık ..."ün, 5237 Türk Ceza Kanunu"nun 125/1, 125/4, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.740,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Bilecik 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 14/05/2018 tarihli ve 2017/414 esas, 2018/303 sayılı kararına karşı sanık müdafii tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Bilecik Ağır Ceza Mahkemesi"nin 12/09/2018 tarihli ve 2018/802 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın, 03/04/2019 gün ve 34846 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 sayılı kararında "5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmayacağı hüküm altına alınmış ise de; sanığın belirli sürelerle denetime tabi tutulmasını öngörmesi, adli sicile işlenmese dahi kendisine mahsus bir sisteme kaydedilmesi, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmesi, yine müsadere, yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet ücretinin sanığa yüklenmesi bakımından hukuki etkilerinin bulunması nedenleriyle bu karar, esasında kesin bir hükmün bir kısım hukuki sonuçlarını doğurmaktadır. Bu bağlamda temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilmelidir." şeklinde belirtildiği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların kanun yararına bozmaya konu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, sanığın Eğitim Bir-sen ve Memur-Sen sendikalarının Bilecik İl Başkanlığını yaptığı, müştekinin ise FETÖ terör örgütü ile iltisaklı olduklarından dolayı yargılanan bir kısım sanıkların avukatlık görevini üstlendiği, olay günü Yeni Söz isimli Gazetede sanığın verdiği demeç yayımlandığı ve bu demecin içeriğinde "... Fetöcülükle suçlanan üniversite Avukatı... yerine..." şeklinde beyanın bulunması ve bu haberin sanık tarafından sosyal paylaşım sitesinde paylaşılması nedeniyle müştekinin sanıktan şikayetçi olduğu, sanığın savunmasında beyanatını e-posta yoluyla ilgili gazeteye gönderdiğini ve içeriğinin kesinlikle öyle olmadığını, sosyal paylaşım sitesinde de haberin içeriğini okumadan paylaştığını, tekzip talep edilmiş olsaydı gazetede muhakkak yayımlatacağını ifade etmesi üzerine gönderilen mail üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, sanığın esasen ".. Aynı zamanda fetö ile suçlanan üniversite çalışanlarının avukatlığını da yapmakta olan Avukat..."in yerine..." şeklinde demeç gönderdiği ancak gazetenin haber yaparken bu kısmı anılan şekilde değiştirerek haber yaptığı ve bu olgunun da mahkemenin kabulünde bulunduğu anlaşılmakla; sanığın e-posta yoluyla gönderdiği demeçte hakaret olabilecek bir beyan olmamasına karşın, maildeki içeriğin değiştirilip hakaret olabilecek şekilde haber yapıldığını öğrendiği halde paylaşım yapmasının hayatın olağan akışına aykırı kaldığı, bu durumun kendi içerisinde çelişkili olduğu ve sanığın paylaşım yaparken suçun maddi unsurlarında hataya düştüğü gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İncelenen somut olayda; sanığın, Yeni Söz adlı Gazete"de 27/03/2017 tarihinde yayımlanan demecinde müşteki hakkında "...FETÖ"cülükle suçlanan üniversite avukatı..."in..." şeklinde beyanı bulunduğu ve anılan haberi kendisine ait facebook hesabında yayınladığı gerekçesiyle dava açıldığı, sanığın alınan savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği, Yeni Söz Gazetesi"ne fetö soruşturması ile ilgili demeç gönderdiğini, bu demeci e-posta üzerinden Yeni Söz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ..."na gönderdiğini ve demeçde fetöcülük ile suçlanan üniversite çalışanlarının avukatı... diye yazdığını belirttiği, söz konusu mailin e-posta adresine kayıtlı olduğunu belirttiği, mahkeme huzurunda bilirkişi marifetiyle sanığın e-posta adresi üzerinden yargılamaya konu demecin çıktısı alınıp incelendiğinde, sanığın demecinde "...aynı zamanda fetö ile suçlanan üniversite çalışanlarının avukatlığını da yapmakta olan avukat..."in yerine ..." yazdığının görüldüğü, bu hali ile sanığın savunmasının yerinde olduğu ancak sanığın facebook isimli sosyal medya hesabından Yeni Söz Gazetesi"nde yapılan haberi paylaştığı, söz konusu haber içeriğinde "... Fetöcülükle suçlanan üniversite Avukatı..."in yerine..." ifadelerinin yer aldığı, sanığın bu yönden alınan savunmasında demeci gönderdikten sonra gazetede haber yapıldığını görünce faceebook hesabından paylaştığını ancak söz konusu kısma bakmadığını belirttiği, sanığın paylaşmış olduğu paylaşımlardan sorumlu olduğu, içeriğini bilerek ve kabul ederek paylaştığının kabul edildiği, sanığın söz konusu haberi okumadan paylaşmış olması sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle yargılamaya konu deliller değerlendirilerek karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulu"nun 25/10/1993 gün ve 260/281 sayılı kararında belirtildiği gibi, olaya ilişkin tüm deliller toplanıp, değerlendirilip suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce farklı gerekçeyle yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 25/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.