10. Hukuk Dairesi 2019/5323 E. , 2020/3468 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No : 2018/833-2019/1320
İlk Derece
Mahkemesi : Tekirdağ 1. İş Mahkemesi
No : 2013/185-2017/721
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, davalı işverende 2002 Temmuz ayından 01.03.2013 tarihine kadar kesintisiz olarak çalıştığının tespitini talep etti.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının belirttiği hizmet tespitine ilişkin süreler yönünden dava açma süresi dolduğunu, davanın zamanışımı yönünden reddi gerektiğini, davacının çalıştığını resmi belge, kayıt ve aynı işyerlerinde çalışanlar ile komşu işveren veya bunların yanında çalışanların şahitli ve yasal deliller ile ispatlanması gerektiğini, davacının kurum kayıtlarına intikal eden belgelerin incelenerek davacının belirttiği süreler içerisinde birden çok işyerinde çalışıp çalışmadığı ve belirttiği çalışmalarından fasılalı olup olmadığı hususunun araştırılması gerektiğini, davacının davasının kamu düzenine ilişkin olduğundan yasal delillerle tespit edilmesi gerektiğini, çalışma olgusunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde dönem bordro tanıkları, zabıta araştırmaları, İl Sosyal Yardım Merkezlerinden yapılan araştırmalar ile incelenmesi gerektiğini, bu nedenlerle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı kooperatif vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkiline ait kooperatif bünyesinde 01/09/2012 tarihinden itibaren kahya olarak çalıştığını, davacının talep etiği 2002 Temmuz - 01/09/2012 tarihleri arasında Tekirdağ Belediyesi otogarında bütün firmalar hesabına kahya olarak çalıştığı ve otobüs başına 2 TL ücret aldığını, davacının hizmet akdinin devam ettiği süre içerisinde kendisine maaşının düzenli olarak ödendiğini, maaş bedeli üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna primlerinin de ödendiğini, davacının müvekili kooperatif bünesinde davacıya ödenmemiş hiç bir maaş, ücret bulunmadığını, davacının hizmet süresi başlangıcının 01/09/2012 tarihi olması sebebi ile geriye dönük taleplerinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğundan davacının yasal dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmesi gerektiğini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, Davanın kabulü ile,
Davacının ... Minibüsle - Otobüsle Yolcu Taşıma Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi"ne ait iş yerinde;
01/07/2002 ila 31/12/2002 tarihleri arasında 180 gün,
01/01/2003 ila 31/12/2003 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2004 ila 31/12/2004 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2005 ila 31/12/2005 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2006 ila 31/12/2006 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2007 ila 31/12/2007 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2008 ila 31/08/2008 tarihleri arasında 240 gün,
02/09/2008 ila 31/12/2008 tarihleri arasında 119 gün,
01/01/2009 ila 31/12/2009 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2010 ila 31/12/2010 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2011 ila 31/12/2011 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2012 ila 31/12/2012 tarihleri arasında 360 gün,
01/01/2013 ila 01/03/2013 tarihleri arasında 61 gün olmak üzere toplam 3.659 gün devamlı suretle hizmet akdi ile çalıştığının tespitine, karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, davalı işveren ve davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1-b maddesinin 1. alt bendi gereğince esastan reddine karar vermiştir..
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı ... vekili kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, 01.10.2008 tarihi öncesi isteme ilişkin davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10. ve 01.10.2008 tarihi sonrası isteme ilişkin davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleridir. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanun"un 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Yine aynı Kanun"un 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Somut olayda; Mahkemece, gerekçesinde "....davacının 01/07/2002 ila 01/03/2013 tarihleri arasında devamlı suretle davalı kooperatif nezdinde çalıştığının kabulü gerektiği, davacının bu çalışmalarından davalı işveren tarafından diğer davalı SGK"na sadece 01/09/2012 ila 01/03/2013 tarihleri arasındaki toplam 180 günlük sürenin bildirildiği kalan sürenin bildirilmediği...", şeklindeki belirlemesi ile davacının davalı iş yerinden yapılan 180 günlük bildirimini dışlamasına karşın hüküm fıkrasında; davacının davalı iş yerinden yapılan iş bu bildirimleri dışlamaksızın davanın kabulüne şeklinde hüküm kurulması nedeniyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmuştur.
Yine Mahkemece; gerekçesinde"... dolayısıyla davacının 01/07/2002 ila 01/03/2013 tarihleri arasında devamlı suretle davalı kooperatif nezdinde çalıştığının kabulü gerektiği..." şeklindeki belirlemesine karşın hüküm fıkrasında 01.09.2008 tarihi dışlanarak, kabulün 02.09.2008 tarihinden başlatılarak 02.09.2008-31.12.2008 tarihleri arasında 119 gün şeklinde hüküm kurulması nedeniyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmuştur.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan çelişkili ve infaza elverişli olmayacak şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün sair husular incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 17/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.