10. Hukuk Dairesi 2011/17486 E. , 2013/2957 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 25.04.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalı ...’in hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca davalı işverenden rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, sigortalının hak sahipleri tarafından davalı aleyhine açılan ancak feragat nedeniyle reddedilip temyizsiz kesinleşen tazminat davasında alınan ve davalı işverenin kusurunu %100 olarak belirleyen kusur raporu esas alınmak ve Anayasa Mahkemesi’nin 26’ncı maddeye yönelik iptal kararı gözetilmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İşverenin, meydana gelen iş kazasından nedeniyle sigortalı ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımları yapmakla görevli olan Kuruma karşı 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesi uyarınca sorumluluğu, kusur sorumluluğu ile sınırlı bulunmaktadır. Anılan kusur sorumluluğu; ancak işverenin kastı, suç sayılır eylemi, işçilerin sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına aykırı eyleminin ve bunlarla meydana gelen iş kazası arasında illiyet bağının bulunması halinde oluşmaktadır. Buna göre; işverenin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü"nün (WHO) ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin ise uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).
Öte yandan; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumlularına karşı açılan tazminat davasında alınan kusur ve hesap raporu, rücu davası yönünden bağlayıcı olmayıp, kesinleşmesi halinde güçlü delil niteliğinde sayılması gerekmektedir.
Somut olayda; 25.04.2006 tarihinde gece saat 22:50 sıralarında “...” isimli römorkör yedeğinde ... İslam Cumhuriyeti bayraklı boş “Iran Madani” isimli dökme yük gemisi ile davalı işverenin donatanı olduğu “...” isimli üre yüklü kuru yük kosterinin, Marmara Denizi, ... İli, ... açıklarında çatıştığı, kaza sonrasında “...” gemisinin battığı ve aynı zamanda gemi kaptanı olan sigortalı ...’in öldüğü anlaşılmaktadır.
Sigortalının hak sahipleri tarafından davalı aleyhine açılan ancak feragat nedeniyle reddedilip temyizsiz kesinleşen tazminat davasında tanzim edilen ve Mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda; “... Boğazları Deniz Trafik
Düzeni Tüzüğü” ile “Denizde Çatışmaları Önleme Uluslararası Kuralları” çerçevesinde olayın oluşumunda çatışan gemilerin kusurları değerlendirilmiş, “Hacı İbrahim” kosterinin kusuru %100 olarak belirlenmiştir. Anılan kusur raporunda, işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği çerçevesinde kusuruna ilişkin herhangi bir tespit yapılmadığından, 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesini uygun olmadığı açıktır. Esasen yukarıda açıklandığı üzere, işbu davaya ilişkin bağlayıcılığı da bulunmadığı nazara alınarak, Mahkemece, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman bilirkişilerden oluşacak kuruldan, 506 sayılı Kanun’un 26, 4857 sayılı Kanun’un 57, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 2 ve devamı maddelerine uygun olarak düzenlenmiş kusur raporu alınarak, işverenin, ölen sigortalının ve varsa üçüncü kişilerin kusur oran ve aidiyetlerinin gerçeğe uygun olarak tespiti gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 22.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.