11. Hukuk Dairesi 2019/3083 E. , 2020/1216 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 15/03/2016 tarih ve 2007/344-2016/143 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ...’ın davacı şirketin % 50 hisse ile ortağı olduğunu, davacı şirketin iki kişi tarafından temsil edildiğini, davalının davacı şirketin temsile yetkili kişilerinden birisi olduğunu, davalının temsil yetkisini kötüye kullanıp şirket adına resmi evrakta sahtecilik suçunu işlemek suretiyle toplam 820.000 EURO bedelli sahte bonolar düzenlediğini, bu bonoların üçüncü kişiler tarafından Antalya 2. İcra Müdürlüğünün 2006/9945-9946-9947 ve 9948 Esas sayılı dosyalarından icra takibine konu edildiğini, sahte bonolar tanzim etmesi sebebiyle davalı hakkında Antalya CBS 2006/45668 Sor. sayılı dosyadan suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının şirket adına Almanya ve Gazipaşa’da taşınmaz satışlarının takibine ve satışlar sonucunda müşteriler tarafından ödenmesi gereken satış bedellerinin toplanmasına yardımcı olduğunu, satış bedellerinin genellikle davalının Münih İş Bankasındaki hesabına yada elden kendisine ödenmesine rağmen yaklaşık 1.000.000 EURO’nun şirket hesaplarına intikal ettirilmediğini, bu paraların davalının kendisi ve yakınlarının uhdesine geçtiğini, davalının şirket adına yabancı şahıslardan ve şirket müşterilerinden haricen paralar topladığını, ancak paraların şirket kasasına aktarılmadığını, davalının şirketi temsil yetkisinin kısıtlanması için Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/207 E. sayılı dosyasından ayrıca dava açıldığını, davalının 5 adet şirkete ait daireyi şirketin bilgisi dışında ve muvazaalı olarak 11/05/2007 tarihinde Alman vatandaşlarına devrettiğini, satış bedellerinin şirkete ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere davalının haksız olarak uhdesine geçirdiği 50.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında şirket ortaklığından kaynaklanan bir çok dava bulunduğunu, anlaşmazlıkların asıl sebebinin davacı şirketin dava dışı yetkili müdürü ...’dan kaynaklandığını, davacının şirkette yapılan usulsüzlükleri örtmek için dava açtığını, şirketin yarı hissesinin müvekkiline diğer yarı hissesinin ise davacı ...’a ait olduğu görünse de aslında ...’ın hissesinin ...’a ait olduğunu, müvekkilinin şirketin kuruluşundan beri Almanya’da ikamet ediyor olması sebebiyle işleri Almanya’dan takip ettiğini ve şirket müdürü ...’a güvendiğini, ...’ın şirket işleri için sık sık istediği paraların müvekkili tarafından ...’e gönderildiğini, paraların bir kısmının şirket kurulmadan gönderildiğini, ...’in gönderilen paraları şirket için harcamayıp kendi özel giderleri için kullandığının müvekkili tarafından sonradan öğrenildiğini, ... hakkında yaptığı gayri yasal işler nedeniyle müvekkili tarafından Alanya CBS 2006/7449 Sor. sayılı dosya ile suç duyurusunda bulunulduğunu, şirkete ait taşınmazların ... tarafından muvazaalı olarak düşük bedelle satıldığını, ...’in görevini kötüye kullandığını, satılan taşınmazların tapularının iptali ve iadesi için Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/402 E. sayılı dosyasından da dava açıldığını, ayrıca şirketin mevcut durumunun faaliyetini devam ettirmesine imkan vermemesi sebebiyle diğer hissedarın şirketin feshine yanaşmadığından Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/204 E. sayılı dosyası ile şirketin fesih ve tasfiye talepli dava açıldığını, şirkete verilen paraların geri gelmemesi üzerine alacaklılar alacaklarını talep ettiğinden ödenen paraların karşılığında müvekkilinin senetler verdiğini, senetlerin icra takibine konu edildiğini, takipler yapılırken borçlar bilindiğinden takibe itiraz edilmediğini, müvekkilinin tahsil ettiği tüm meblağları ...’e ya elden ya da havale yolu ile gönderdiğini, müvekkilinin sattığı taşınmazlar ile ...’in sattığı taşınmazların satış tarihlerinin aynı tarihlerde olduğunu, devam eden davalar nedeniyle taşınmazlara konulan tedbirlerin tarafların verdiği dilekçeler ile kaldırıldığını, taşınmaz satış bedellerin parça parça tahsil edilip şirket hesaplarına geçtiğini, davacının gerçek satış değerleri ve yapılan tüm işlemlerden haberdar olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının 50.000,00 TL"nin üzerinde bir meblağ ile şirketi borçlandırdığı, bu haliyle bunun şirkete iadesinin gerektiği, davada ..."a husumet düşmediği gerekçesi ile davacı ... tarafından ileri sürülen davanın aktif husumet nedeniyle reddine, davacı şirketin davasının kabulüne, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL alacağın davalıdan tahsili ile davacı şirkete ödenmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, limited şirket müdürünün sorumluluğuna ilişkin olup, davalının yurt dışında yaptığı tahsilatları şirkete intikal ettirilmediği ve ayrıca 3. şahıslara ceman toplam 820.000 euro tutarlı bonolar düzenleyerek verdiği, bu suretle şirketi borçlandırıp zarara uğrattığı iddiası ile açılmıştır. Yapılan yargılama sonunda, davalı şirket müdürünün yurt dışında şirket adına tahsil ettiği paraların tamamının şirkete intikal ettirildiği, bu nedenle şirketin bir zararının bulunmadığı saptanmış ve davacı da bu zarar kalemine yönelik temyiz talebinde bulunmamıştır. Diğer zarar kalemi olarak belirtilen bonolar nedeni ile şirketin 820.000 euro zararının gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile davacı şirketin toplam 50.000,00 TL alacağının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı ... bonoların daire satışı yapılan lehtarlara dairelerin teslim edilememesi sebebiyle verildiğini savunmuştur. Her ne kadar, davalı hakkında davaya konu bono tanzim etmek suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik eylemi nedeniyle davacının suç duyurusu üzerine Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/490 E. sayılı dosyadan yapılan yargılama sonucunda mahkumiyet kararı verilmiş ise de, mezkur karar henüz kesinleşmemiştir. Kaldı ki, yargılamanın devamı aşamasında şirket aleyhine tanzim edilen bonolara dayalı takipten vazgeçilerek dava konusu bonolar İcra Müdürlüğünden alınmış ve bu nedenle şirket aleyhine yapılan takipler akim kalmıştır. Bu durumda, dava tarihi itibarıyla davacı şirketin zarara uğradığının kabulü de mümkün görülmemektedir. Mahkemece, belirtilen hususlar gözönüne alınıp değerlendirilmeden yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
2-Kabule göre de davacının yurt dışında şirket adına tahsil ettiği paralar ile ilgili zarar talebi yerinde görülmediğine ve bu konuda davalı aleyhine bir sorumluluğa da gidilmediğine göre, mahkemece davacı tarafa bu yönde bir açıklattırma da yapılmadığı göz önüne alındığında, davacı şirketin 50.000 TL alacağın tahsili talebi yönünden yarı yarıya talepte bulunduğu kabul edilmek suretiyle davalının tanzim ettiği bonolar sebebiyle ancak 25.000,00 TL alacak talebinde bulunduğu kabul edilerek ve yine taleple bağlı kalınarak bu miktara hükmedilmesi gerektiği gözden kaçırılarak gizli talep aşımına yol açacak şekilde her iki alacak kalemi için yöneltilen toplam 50.000 TL meblağın tamamı üzerinden hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 11/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.