Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5798
Karar No: 2022/8082
Karar Tarihi: 21.06.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5798 Esas 2022/8082 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/5798 E.  ,  2022/8082 K.

    "İçtihat Metni"



    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 28. Hukuk Dairesi

    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 14. İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

    Kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

    Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.06.2022 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

    Duruşma günü davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av....geldiler.

    Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

    Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirkette 01.04.2010 tarihinde müşavir avukat olarak çalışmaya başladığını, iş sözleşmesinin 31.08.2016 tarihinde davalı Banka tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiğini, davalı Bankanın iş sözleşmesinin eki mahiyetindeki banka iç mevzuatına aykırı olarak kesinti yaptığını ve gelir kaydettiğinin öğrenildiğini, davalının yapılan kesintileri gizlediğini, bu nedenle ödenmesi gereken vekâlet ücretlerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının haksız biçimde alacak hakkı talebinde bulunduğunu, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğunu, karşı taraf vekâlet ücretinin Avukatlık Kanunu'na göre mümkün olmadığını, müvekkili Bankanın sözleşmeli avukatlar ile imzaladığı sözleşme kapsamında karşı taraf vekâlet ücretinin %50'sini aldığını, bu tutarın bir bölümünün kadrolu avukatlara performans bonusu olarak dağıtıldığını, dava konusu kesintinin işverenin eşit davranma ilkesi gereği olduğunu, bu kesintilerin işyeri uygulaması hâline geldiğini ve davacının çalışmaya başladığı tarihten önce yürürlükte olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
    "...
    Dosya kapsamı incelendiğinde davacının kadrolu sabit maaş ile çalıştığı açıktır. Mayıs 1999 tarihli Takip İşleri Uygulama Esasları gereğince davalı tarafından belirlenen katsayılara göre vekalet ücreti olarak bankaya gelen %50 paranın tamamının Hukuk Müsaviri, Müşavir ve avukatlara ait olduğu açık bir şekilde düzenlenmiş ve 2006 yılına kadar bu şekilde uygulanmıştır. Akabinde 2009 yılında başka bir düzenleme yapılmıştır. Davacı her ne kadar işe 2010 yılında başlamış ise de, sözleşmesinde açıkça kesinti olmadan ödeme yapılacağı belirtilmiş olmakla, işe başlamadan da olsa yapılan değişiklikler aksine sözleşmede ödeme yapılacağı belirtildiğinden, yapılan değişikliklerin davacıyı bağlamayacağı ve bu durumun iş yeri uygulaması haline geldiği davacı açısından söylenemeyeceği, davalının imzalamış olduğu sözleşme ile bağlı olduğu, yaptığı değişiklik gibi sözleşme imzalama şansı varken bu yola gitmediği böylelikle davacının her iki kesintiyi de talep edebileceği...
    ..." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.


    B. İstinaf Sebepleri
    1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, faizin bedel artırım tarihinden itibaren değil, tüm alacak yönünden dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
    2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu ödemelerin ek ödeme olduğu için ücret olarak nitelendirilemeyeceğini, bu nedenle kabul anlamına gelmemek kaydıyla mevduat faizi değil yasal faiz işletilmesi gerektiğini, dava konusu her iki kesintinin de davacı istihdam edilmeden önce hâlihazırda yürürlükte olan bir işyeri uygulaması olduğunu, Mahkemenin, dava konusu ödemelerin müvekkili Bankaya ait olduğu hususunu dikkate almadığını, zira %25'lik kesintinin ödemelerin dağıtımının yapıldığı havuza aktarılmadan önce yapılmasının kesinti yapıldığı anda bu tutarların tasarruf ve mülkiyetinin müvekkili Bankaya ait olduğunu gösterdiğini, Mahkeme tarafından müvekkili Bankanın gerekçelerinin denetlenmediğini ve %30 oranındaki kesintinin ücret skalasında meydana gelen bozukluğu gidermek amacıyla yapılan iyiniyetli bir işlem olduğunu göz ardı ettiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
    "...
    Somut olayda davacının, davalı işyerinde 01/04/2010 tarihinde çalışmaya başladığı, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen 28.07.2016 tarihli işyeri kayıtlarına dair dilekçe eklerinde; hukuk müşavirliği vekalet ücreti havuz hesabındaki toplam tutarlar, davacıya ait ödeme oranları, baş hukuk müşaviri tarafından davacıya ödenmesi gereken karşı taraf vekalet ücreti miktarları ile davacıya ödenen miktarların gösterildiği, söz konusu belgeler ve davacının işe giriş tarihi dikkate alındığında davalı tarafından karşı taraf vekalet ücretlerinden 2006 yılında yapılan %25’lik kesintiye ilişkin ve yine 2009 yılında yapılan %30'luk ikinci kesintiye ilişkin esaslı değişikliklerin, davacının işe giriş tarihinden önce yapıldığı, davacının işe girdiği tarihte (01/04/2010) her iki kesintinin de işyeri uygulaması haline geldiği, davacının işbu kesintileri bilerek işe girdiği anlaşılmış olup, davacının çalışmaya başlamasından önce işverence son verilen işyeri uygulamasına göre dava konusu karşı taraf vekalet ücretinden %25'lik ve %30'luk kesinti yapıldığından bahisle alacak hesaplaması yapılarak bu miktarların hüküm altına alınması isabetli değildir.
    ..." gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    Davacı vekili; davacının işe girerken kendisine bildirilmeyen kesintileri bilebilmesi ve bilmediği bir kesintiyi de kabul etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının iç yönetmelikler ile yazılı kesintisiz ödeme taahhüdü bulunduğundan davacı tarafından bilinmeyen fiili kesintilerin ne zamandan itibaren yapıldığının bir önemi bulunmadığını, yazılı bir iç mevzuat düzenlemesi varken o konuda işyeri uygulaması oluşamayacağını belirterek kararı temyiz etmiştir.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, davacının ücret benzeri ödemelerinden yapılan kesintinin çalışma koşullarında esaslı değişiklik olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.


    2. İlgili Hukuk
    4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) "Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi" kenar başlıklı 22 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
    " İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir."

    3. Değerlendirme
    1. İş hukuku, işçi hakları yönünden sürekli ileriye yönelik gelişimci bir karaktere sahiptir. Bu anlayıştan hareket edildiğinde, işçinin haklarının iş ilişkisinin devamı sırasında daha ileriye götürülmesi, iş hukukunun temel amaçları arasındadır. Çalışma koşulları bakımından geriye gidişin işçinin rızası hilafına yapılamaması gerekir.

    2. 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesindeki düzenleme, çalışma koşullarındaki değişikliğin normatif dayanağını oluşturur.

    3.Uygulamada, yazılı olarak yapılan iş sözleşmelerinde çoğunlukla işçinin yerine getireceği iş, unvanı, ücret ve ekleri belirtilmekle birlikte, çalışma koşullarının tespitine yönelik ayrıntılı düzenlemelere yer verilmemektedir. Bu noktada çalışma koşullarının tespiti ve değişikliğin yapılıp yapılmadığı konularında ispat sorunlarını beraberine getirmektedir. Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik yapıldığı konusunda ispat yükü işçidedir.

    4. Çalışma koşullarını belirleyen kaynaklar arasında, iş sözleşmesinin eki sayılan personel yönetmeliği veya işyeri iç yönetmeliği gibi belgeler de yerini alır. Bu nedenle işçinin açık veya örtülü onayını almış personel yönetmeliği, iş sözleşmesi hükmü niteliğindedir. İşyerinde öteden beri uygulanmakta olan personel yönetmeliğinin kural olarak işçi ile iş ilişkisinin kurulduğu anda işçiye bildirilmesi gerekir. Daha sonra yapılacak olan değişikliklerin de işçiye duyurulması bağlayıcılık açısından gereklidir. Kanunen veya sözleşme gereği bir zorunluluk olmadığı hâlde, işyerinde uygulana gelen işyeri uygulamaları da çalışma koşullarının belirlenmesinde etkindir.

    5. Yukarıda yapılan açıklamalar ile dosya kapsamındaki deliller bütün olarak değerlendirildiğinde; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ve kararın gerekçesinin dosya kapsamına uygun olduğu görülmüştür.

    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

    Davalı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,

    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    21.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
















    FA

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi