Esas No: 2022/5797
Karar No: 2022/8081
Karar Tarihi: 21.06.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5797 Esas 2022/8081 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/5797 E. , 2022/8081 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 28. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 14. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı ve davalı vekillerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.06.2022 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ...geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirkette 14.07.2008 tarihinde müşavir avukat olarak çalışmaya başladığını, iş sözleşmesinin 08.04.2016 tarihinde davalı Banka tarafından feshedildiğini, davalı Bankanın iş sözleşmesinin eki mahiyetindeki banka iç mevzuatına aykırı olarak kesinti yaptığını ve gelir kaydettiğinin öğrenildiğini, davalının yapılan kesintileri gizlediğini, bu nedenle ödenmesi gereken vekâlet ücretlerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının haksız biçimde alacak hakkı talebinde bulunduğunu, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğunu, karşı taraf vekâlet ücretinin Avukatlık Kanunu'na göre mümkün olmadığını, müvekkili Bankanın sözleşmeli avukatlar ile imzaladığı sözleşme kapsamında karşı taraf vekâlet ücretinin %50'sini aldığını, bu tutarın bir bölümünün kadrolu avukatlara performans bonusu olarak dağıtıldığını, dava konusu kesintinin işverenin eşit davranma ilkesi gereği olduğunu, bu kesintilerin işyeri uygulaması hâline geldiğini ve davacının çalışmaya başladığı tarihten önce yürürlükte olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...
Dosya kapsamı incelendiğinde davacının kadrolu sabit maaş ile çalıştığı açıktır. Davacının davalı ile imzalamış olduğu sözleşme incelendiğinde, kesintilere ilişkin bir düzenleme yapılmadığı, davacının 2008 yılında işe başladığı, her ne kadar davalı bankaca kesintilere ilişkin 2006 yılında bir karar alınmış ise de, bunun sözleşme de belirtilmediği, davalının 2009 yılında yaptığı kesintiye ilişkin de bu uygulamanın kaldırılmasının davacı açısından İş Kanunu 22. Madde gereği davacının yazılı onayı ile mümkün olduğu, dosya içerisinde davacının buna yazılı onayının olduğuna dair bir bilgi ve belge bulunmadığı, ve bu hali ile davacının her iki kesintiyi de talep edebileceği..." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, faizin bedel artırım tarihinden itibaren değil, tüm alacak yönünden dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu ödemelerin ek ödeme olduğu için ücret olarak nitelendirilemeyeceğini, bu nedenle kabul anlamına gelmemek kaydıyla mevduat faizi değil yasal faiz işletilmesi gerektiğini, dava konusu her iki kesintinin de davacı istihdam edilmeden önce hâlihazırda yürürlükte olan bir işyeri uygulaması olduğunu, Mahkemenin dava konusu ödemelerin müvekkili Bankaya ait olduğu hususunu dikkate almadığını, zira %25'lik kesintinin ödemelerin dağıtımının yapıldığı havuza aktarılmadan önce yapılmasının kesinti yapıldığı anda bu tutarların tasarruf ve mülkiyetinin müvekkili Bankaya ait olduğunu gösterdiğini, Mahkeme tarafından müvekkili Bankanın gerekçelerinin denetlenmediğini ve %30 oranındaki kesintinin ücret skalasında meydana gelen bozukluğu gidermek amacıyla yapılan iyiniyetli bir işlem olduğunu göz ardı ettiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...
Somut olayda davacının, davalı işyerinde 14/07/2008 tarihinde çalışmaya başladığı, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen 28.07.2016 tarihli işyeri kayıtlarına dair dilekçe eklerinde; hukuk müşavirliği vekalet ücreti havuz hesabındaki toplam tutarlar, davacıya ait ödeme oranları, baş hukuk müşaviri tarafından davacıya ödenmesi gereken karşı taraf vekalet ücreti miktarları ile davacıya ödenen miktarların gösterildiği, söz konusu belgeler ve davacının işe giriş tarihi (14/07/2008) dikkate alındığında davalı tarafından karşı taraf vekalet ücretlerinden 2006 yılında yapılan %25’lik kesintiye ilişkin esaslı değişikliğin davacının işe giriş tarihinden önce yapıldığı anlaşılmış olup, davacının çalışmaya başlamasından önce işverence son verilen işyeri uygulamasına göre dava konusu karşı taraf vekalet ücretinden %25'lik kesinti yapıldığından bahisle alacak hesaplaması yapılarak bu miktarın hüküm altına alınması isabetli değildir.
...
Davacı işçiye 2009 yılında yapılan %30 oranındaki kesintiye ilişkin yazılı bir bildirim veya muvafakat dosyada bulunmamaktadır. Bu durumda kesinti yapılan %30 oranındaki karşı taraf vekalet ücreti ödemesinin işyeri uygulaması haline geldiği ve işverence tek taraflı olarak değiştirilemeyeceği, davalı bankada havuza aktarılan tutardan %30 oranındaki kısmın 2009 yılından itibaren davacıya ödenmek yerine davalı bankaya gelir kaydedilmesinin sabit maaşa ek olarak ödenen vekalet ücreti alacağında azalmaya neden olduğu ve çalışma şartlarında işçi aleyhine esaslı değişiklik getirdiği, davacı işçiye bu durumun yazılı olarak bildirilmediği ve onayının alınmadığı, bu durumda yapılan bu değişikliğin davacı işçiyi bağlamayacağı anlaşılmıştır. %30’luk kesinti nedeniyle hesaplanarak kabul edilen karşı taraf vekalet ücreti alacağının hüküm altına alınması isabetlidir.
...
Somut olayda, davacının dava konusu alacak bakımından davasını belirsiz alacak davası türünde açmış olmasına rağmen söz konusu alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmetmek gerektiği halde bir bölümüne dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmiştir. Belirsiz alacak olarak talep edilen alacaklarda dava açıldıktan sonra yargılama esnasında artırılan alacak miktarları bakımından zamanaşımı süreleri işlemeyeceği gibi artırılan miktar bakımından faize hükmedilirken de kısmi davadan farklı olarak tüm alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilebileceği gözetilmeksizin karar verilmesi hatalıdır. Davacı vekili istinaf isteminde haklıdır.
..." gerekçesiyle davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili; davacının işe girerken kendisine bildirilmeyen kesintileri bilebilmesi ve bilmediği bir kesintiyi de kabul etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının iç yönetmelikler ile yazılı kesintisiz ödeme taahhüdü bulunduğundan davacı tarafından bilinmeyen fiili kesintilerin ne zamandan itibaren yapıldığının bir önemi bulunmadığını, iç yönetmelikler değerlendirilmeksizin işverenin bilinmeyen kesintisinin uygulama süresinin dikkate alınmasının işverenler lehine kanunlar üstü hak sağladığını belirterek kararı temyiz etmiştir.
2. Davalı vekili; %30 tutarındaki kesintinin ücret skalasında meydana gelen bozukluğu gidermek amacıyla yapılan bir işlem olduğunu, davacının eline geçen ücrette bir azalma meydana gelmediğini, bu durumun çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik olmadığının göstergesi olduğunu, dava konusu kesintilerin yedi yıl sonra ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacının %25 kesintiyi talep edemeyeceğine dair tespitin yerinde olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının ücret benzeri ödemelerinden yapılan kesintinin çalışma koşullarında esaslı değişiklik olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) "Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi" kenar başlıklı 22 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
" İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir."
3. Değerlendirme
1. İş hukuku, işçi hakları yönünden sürekli ileriye yönelik gelişimci bir karaktere sahiptir. Bu anlayıştan hareket edildiğinde, işçinin haklarının iş ilişkisinin devamı sırasında daha ileriye götürülmesi, iş hukukunun temel amaçları arasındadır. Çalışma koşulları bakımından geriye gidişin işçinin rızası hilafına yapılamaması gerekir.
2. 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesindeki düzenleme, çalışma koşullarındaki değişikliğin normatif dayanağını oluşturur.
3.Uygulamada, yazılı olarak yapılan iş sözleşmelerinde çoğunlukla işçinin yerine getireceği iş, unvanı, ücret ve ekleri belirtilmekle birlikte, çalışma koşullarının tespitine yönelik ayrıntılı düzenlemelere yer verilmemektedir. Bu noktada çalışma koşullarının tespiti ve değişikliğin yapılıp yapılmadığı konularında ispat sorunlarını beraberine getirmektedir. Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik yapıldığı konusunda ispat yükü işçidedir.
4. Çalışma koşullarını belirleyen kaynaklar arasında, iş sözleşmesinin eki sayılan personel yönetmeliği veya işyeri iç yönetmeliği gibi belgeler de yerini alır. Bu nedenle işçinin açık veya örtülü onayını almış personel yönetmeliği, iş sözleşmesi hükmü niteliğindedir. İşyerinde öteden beri uygulanmakta olan personel yönetmeliğinin kural olarak işçi ile iş ilişkisinin kurulduğu anda işçiye bildirilmesi gerekir. Daha sonra yapılacak olan değişikliklerin de işçiye duyurulması bağlayıcılık açısından gereklidir. Kanunen veya sözleşme gereği bir zorunluluk olmadığı hâlde, işyerinde uygulana gelen işyeri uygulamaları da çalışma koşullarının belirlenmesinde etkindir.
5. Yukarıda yapılan açıklamalar ile dosya kapsamındaki deliller bütün olarak değerlendirildiğinde; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ve kararın gerekçesinin dosya kapsamına uygun olduğu görülmüştür.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı ve davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Davalı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.