Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/7268
Karar No: 2022/8382
Karar Tarihi: 28.06.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/7268 Esas 2022/8382 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/7268 E.  ,  2022/8382 K.

    "İçtihat Metni"



    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 29. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 21. İş Mahkemesi

    Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.



    Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.06.2022 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

    Duruşma günü davalı vekili Avukat ... Mübarek ile davacı vekili Avukat ... geldiler.

    Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

    Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


    I. DAVA
    1. Davacı vekili dava dilekçesinde; ... işyerinde çalışan müvekkillerinin Avro para birimi üzerinden ücretlendirildiklerini, davalı yanın tek taraflı kararı ile davacıların yazılı ve sözlü itirazına rağmen ücretlerin 2014 yılı Kasım ayında Türk lirasına dönüştürülerek ödenmeye başlandığını, Türk lirasında gerçekleşen değer kayıplarının alım gücünün azalmasına yol açtığını, bu suretle Avro cinsinden daha az ücret ödenmek suretiyle ücretinin düşürüldüğünü ve eksik ödendiğini, haksızlığın giderilmesi amacıyla işçilerin ... İş Sendikasına üye olduklarını ve Sendika ile işveren arasında 24.07.2018 tarihinde toplu iş sözleşmesi imzalandığını, işverenin toplu iş sözleşmesi hükümlerini uygulamadığını, toplu iş sözleşmesinde düzenlenen ücret zamlarını yapmadığını, davalı yanın arabuluculuk görüşmelerine katılmadığını, aleyhine dava yoluna gidileceğini anlayan işverenin 2019 yılı Nisan ayı itibariyle ücretleri tekrar Avro cinsinden ödemeye başladığını, ücretler Avroya çevrilirken mevcut Türk lirası cinsindeki ücretler esas alındığından Avro olarak 2014 yılı Kasım ayından ve hatta sözleşmelerde yazan miktardan bile düşük bir miktar ödenmeye başlandığını, bu durumun işverence gerçekleştirilen uygulama sonucunda işçi ücretlerinde çok büyük miktarda düşüş yaratıldığını gözler önüne serdiğini, işçilerin 2014 yılı Ekim ayında aldıkları Avro biriminden ücretleri ile 2019 yılı Nisan ayında aldıkları Avro biriminden ücretleri arasında büyük fark olduğunu ve 2019 yılı Nisan ayı ücretlerinin daha düşük olduğunu, diplomatik bir kuruluş olmasına rağmen Türkiye’de Türk vatandaşı işçi istihdam eden davalı ... Delegasyonunun 4857 sayılı İş Kanunu’na (4857 sayılı Kanun) ve Türk mahkemelerinin yargı yetkisine tabi olduğunu, bu konuda Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bulunduğunu, 4857 sayılı Kanun'un 62 nci maddesi uyarınca işçi ücretlerinde indirime gidilmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle de ücretlerin Avro para biriminden Türk lirasına çevrilmesinin yarattığı ücret düşüşünün hukuka aykırı olduğunu, iş sözleşmesinde yer alan ücretin yerel para birimi cinsinden belirlenebileceğine ilişkin hükmün 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddeleri karşısında geçersiz olduğunu, enflasyonist bir ülkede döviz üzerinden belirlenen ücretin yerel para birimine dönüştürülmesinin çalışma koşullarında esaslı tarzda değişiklik yaratacağını, iş sözleşmesiyle işverene işletme riskini işçiye yükleyecek şekilde değişiklik yapma hakkının tanınamayacağını, iş sözleşmelerinin tamamının aynı hükümleri içerdiğini, işçilerle ayrı ayrı müzakere edilmediğini, bu nedenle tip sözleşme niteliğinde bulunduğunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 24 ve 25 inci maddeleri karşısında ücrette değişikliğe olanak tanıyan sözleşme hükmünün herhangi bir geçerliliğinin olamayacağını, iş sözleşmesinin temelini oluşturan ücreti değiştirme hakkını saklı tutma kayıtlarının iş hukukunun genel karakteri itibariyle de geçersiz olduğunu, işverence yapılan değişikliklere rıza gösterilmediğini, aksine uygulamaya sözlü ve yazılı şekilde itiraz edildiğini, gerçekleştirilen değişikliğin hem bu nedenle hem de iyiniyet ve dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması sebebiyle geçersiz olduğunu, işverenin işyerindeki bazı çalışanlar bakımından Avro para biriminden Türk lirasına geçerken, diğer bazı çalışanlara Avro para birimi cinsinden ödeme yapmaya devam ettiğini, bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ve ayrımcılık yarattığını belirterek Avro cinsinden eksik ödenen ücret alacağının toplu iş sözleşmesi hükümleriyle kararlaştırılan ücret artışları da dikkate alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürerek fark ücret alacağının tahsilini talep etmiştir.


    2. Davacı vekili 21.11.2019 tarihli birleşen dava dilekçesinde; müvekkilinin Avro cinsinden ödenen ücretine Nisan 2013’ten başlamak üzere uygulanacağı açıklanan %5 zammın Türk lirasına dönüştürülen düşük ücrete uygulanmak suretiyle müvekkilinin ücretinin Nisan 2013’ten itibaren olması gereken rakamın altına çekildiğini, yapılan yanlış uygulama ile davacının ücretinin Kasım 2014’te geçmişe dönük olarak yürürlüğe konan uygulamayla Nisan 2013’ten itibaren eksik ödendiğini ileri sürerek fark ücret alacağının tahsilini talep etmiştir

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı işverenin Avrupa Birliği'nin Türkiye’deki Temsilciliği olarak 4 Şubat 1984 günü Brüksel’de imzalanan ve 4 Haziran 1987 tarih ve 19477 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren Avrupa Toplulukları Komisyonunun Türkiye Delegasyonunun Kurulması ve Onun Dokunulmazlıkları ve İmtiyazları Hakkında Anlaşma uyarınca kurulduğunu, bu nedenle de Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi ve Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi uyarınca tanınan tüm bağışıklık, dokunulmazlık ve ayrıcalıklardan yararlanmakta olduğunu, Viyana Sözleşmesi uyarınca Delegasyonun diplomatik statüsü gereği Türk mahkemelerinin yargı yetkisinden ve her türlü cebri icradan bağışıklığı bulunduğunu, davaya konu iddiaların Avrupa Birliği’nin iç işleyişine müdahale anlamı taşıdığını ve davanın yargı muafiyeti kapsamında kaldığını, davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun)114 üncü maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, aynı bağışıklık gereği davalının toplu iş sözleşmesi hükümlerini uygulama zorunluluğunun da bulunmadığını, davaya konu iddiaların gerçeği yansıtmadığını ve haksız olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2020 tarihli ve 2020/82 Esas, 2020/437 Karar sayılı kararıyla dava konusu fark ücret alacağının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. Gerekçe ve Sonuç
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesinin 12.07.2021 tarihli ve 2021/62 Esas, 2021/1511 Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
    A. Bozma Kararı
    1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    2. Dairemizin 07.12.2021 tarihli ve 2021/10527 Esas 2021/16256 Karar sayılı ilâmı ile 21.11.2019 tarihli birleşen davadaki taleplerin asıl davada saklı tutulan alacağa ilişkin olmadığı, farklı bir nedenden kaynaklandığı ve ek dava niteliğinde olmadığı, söz konusu davada ileri sürülen; işyerinde ücretler Türk Lirasına dönüştürülürken %5 oranında zam uygulandığı ve bu zammın Avro para birimindeki ücretlere de yansıtılması gerektiği iddiasını ispata yarar kuvvet ve nitelikte bilgi belge bulunmadığı, 21.11.2019 tarihli birleşen davanın reddi gerektiği, arabuluculuk ücretinin görüşmeye katılmayan davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozularak dosya kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiştir.

    B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilâmına uyularak bozma ilâmı doğrultusunda asıl davanın kabulüne birleşen davanın reddine hükmedilmiş, bozma konusu olmayan diğer hususlarda ise bozma öncesinde olduğu gibi hüküm kurulmuştur


    VI. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesince ek davanın reddine karar verilirken, ilk davada fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı tutulmamasının hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki bu noksanlığın açıklayıcı bir onama kararıyla ya da hüküm fıkrasının düzeltilmesi yoluyla giderilmesini talep etmiştir.

    2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının hukuka uygun olan kısımlarının kaldırılması ve esasa etkili haklı savunmanın hatalı gerekçe ve hükümle göz ardı edilmesi sonucu müvekkilinin adil yargılanma ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilenin aksine aleyhe değişiklik söz konusu olmadığını, davacının iş sözleşmesinin 4 üncü maddesi uyarınca çerçeve kurallar ve özel istihdam koşullarına tabi olduğunu, ücretin yerel para biriminde belirlenip ödenmesinin genel kural olduğunun açıkça belirtildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararında bu hükümlerin göz ardı edildiğini, ücret borcunun para biriminin yürürlükteki ücret çizelgesinin para birimi olduğunu, ücret borcunun Avro olarak kararlaştırıldığı iddiasının hukuka aykırı olduğunu, ücret çizelgesinin Türk lirası cinsinden belirlendiğini, ücret borcunun da Türk lirası olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince 6098 sayılı Kanun'un 99 uncu maddesi hükmünün uygulamasının hukuka uygun olmadığını, koruma değişkeni ödenmesi yoluyla ücret seviyesinin korunduğunu ve ücrette düşüş yaşanmadığını, bu nedenle zaten iş sözleşmesinde mevcut olan bir hükmün ücreti koruyacak şekilde uygulanması durumunda işçinin rızasının alınmasına gerek olmadığını, müvekkilinin uygulamalarının hukuka tamamen uygun olması bir yana, ilgili dönemde davacılar tarafından hiçbir şekilde itiraza konu edilmediğini, davacının önceden belirlenen ve objektif olarak hayata geçirilen sözleşmesel hükümlerden faydalandığını ve bu kurallara göre korunan ücretini, kademe ilerlemesini ve terfilerden kaynaklı ilerlemeleri aldığını, Yüksek Hakem Kurulu kararıyla bağıtlandığı öne sürülen toplu iş sözleşmesi hükümlerinin müvekkilinin diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklarını ihlal ettiğinden kabul edilemez nitelikte olduğunu, ancak Yüksek Hakem Kurulu kararı ile bağıtlanan toplu iş sözleşmesinin 17 ve 18 inci maddeleri ile mevcut uygulama olan Türk Lirası ödemenin devam edeceğinin kararlaştırıldığını, bu nedenle davacıların hem toplu iş sözleşmesinin uygulanmasını talep edip hem de toplu iş sözleşmesi hükümleri yokmuş gibi davranamayacağını, Bölge Adliye Mahkemesince müvekkilin yargı bağışıklığı ve cebri icra bağışıklığından feragat etmediğini açıkça belirtilmesine rağmen bu itirazların dikkate alınmadığını, davacının müvekkilinden hiçbir alacağı bulunmadığını, birleşen davaya ilişkin yargılama giderlerinin tamamen müvekkile yükletilmesinin dayanaksız olduğunu, birleşen davanın reddi dolayısıyla müvekkili lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz başvurusunda bulunmuştur.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, birleşen davanın reddine ilişkindir.

    2. İlgili Hukuk
    6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası.

    3. Değerlendirme
    1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

    2. Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def'inin değerlendirilmesi için alınan ek raporda zamanaşımına uğramayan tutar; dava dilekçesindeki 200,00 Avro talep ve birleşen dava dosyasındaki 10.000,00 Avro talep gözetilerek 81.687,11 Avro olarak hesaplanmıştır. Davacının 01.09.2020 tarihli ıslah dilekçesinde asıl dava dosyasındaki talep ve birleşen dava dosyasındaki talep aynı taleplermiş gibi kabul edilerek dava dilekçesinde talep edilen 200,00 Avro ile birleşen dava dosyasındaki 10.000,00 Avro toplamı dışlanmak suretiyle 71.687,11 Avro üzerinden dava ıslah edilmiştir. Uyulmasına karar verilen bozma ilâmında belirtildiği üzere birleşen dava ek dava niteliğinde olmadığından, her ne kadar asıl davada toplam 81.687,11 Avro alacak tespit edilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesince dava ve ıslah dilekçesinde asıl dava için harçlandırılan tutarlar gözetilerek ve taleple bağlı kalınarak yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.

    3. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    VII. KARAR
    Açıklanan sebeple;
    Davacı ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

    Davacı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâletinin ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,

    Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davalı tarafa yükletilmesine,



    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    28.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




















    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi