11. Hukuk Dairesi 2018/3191 E. , 2019/4833 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/07/2017 tarih ve 2016/229 E- 2017/313 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine , istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 29/03/2018 tarih ve 2017/1524 E- 2018/379 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 1996 yılından beri aynı ticaret unvanıyla mimarlık hizmeti vererek faaliyet gösterdiğini, “DETAY” ibaresini 42. sınıfta yer alan “...mühendislik danışmanlık hizmetleri, mimarlık hizmetleri, teknik proje çalışmaları hizmetleri, peyzaj hizmetleri... ” yönünden tescil ettirme zorunluluğunun hasıl olduğunu, “DETAY” ibaresinin 42. sınıfta yer alan söz konusu hizmetler yönünden davalı adına 2002/18957 sayılı marka ile tescil edilmiş olduğunun tespit edildiğini, ancak söz konusu markanın belirtilen hizmetler yönünden, davalı tarafça tescil tarihinden itibaren hiç kullanılmadığını, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinde açılan davada 2011/109 E. -2012/184 K. sayılı karar ile 2002/18957 sayılı markanın söz konusu hizmetler yönünden kullanmama nedeniyle hükümsüz kılındığını, kararın temyiz incelemesi sonucunda onandığını, belirtilen dava temyiz aşamasındayken, davalının, davanın kesinleşmemiş olması nedeniyle oluşan boşluğu kullanarak 2013/64327 sayılı, “DETAY" ibareli ve 2013/64338 sayılı “DET-AY” ibareli marka başvurularında bulunduğunu, müvekkili tarafından yapılan itirazlara rağmen, hükümsüzlük davası derdest olduğu için tescile bağlandığını, hükümsüz kılınan marka ile aynı esas unsurlu ibarelerin, aynı hizmetler yönünden tescil ettirilmesinin kötüniyet ve TMK"nın 2. maddesi hükmüne göre hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi gerektiğini, 556 sayılı KHK"nın 8/3 maddesi uyarınca müvekkilinin “DETAY” ibaresini tescilsiz ve eskiye dayalı kullanımı ile markaya ayırt edicilik ve tanınmışlık kazandırdığını, davalının herhangi bir kullanımının olmadığının Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/109 E. -2012/184 K. sayılı kararıyla da tespit edildiğini ileri sürerek, 2013/64327 ve 2013/64338 sayılı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin alanında tanınmış bir ofis olduğunu, kuruluşundan beri markalaşmaya verdiği önem nedeniyle “DETAY” ibaresini tescil ettirmiş olduğunu, dava konusu başvuruların kötüniyetli olmadığını, dava konusu markaların “DETAY” ibaresinin önüne veya arkasına ekler koyarak, sözcüğü hecelerine ayırarak veya sözcüğü oluşturan heceler arasına (-) işareti koyarak tescil ettirmek isteyenlere karşı önlem almak için tescil ettirildiğini, davalının faaliyetlerinden birinin de hibe projeleri dosyası hazırlama danışmanlık hizmeti olduğunu, söz konusu alana hizmet vereceğinden ilgili hizmet sınıflarında marka tescil başvurusunda bulunduğunu, davalının tamamen kötüniyetli başvurulara karşı markasını korumaya çalıştığını, davalının markasının korumak için düzenli olarak itirazda bulunduğunu, “DETAY” markasının davalı tarafından kullanılmadığı yönündeki iddiaların da yerinde olmadığını, zira 42. sınıfta tescil ettirilmek istenen birçok markaya davalı tarafından itiraz edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davalının, aleyhine sonuçlanan ancak kesinleşmeyen bir hükümsüzlük davası varken, hükümsüzlüğü talep olunan markanın esas unsurunu, münhasır unsur olarak içeren ve hükümsüzlüğü talep olunan markanın kapsamında yer alan 42. sınıftaki hizmetlerin, aynı veya aynı türde olanlarını içerecek şekilde yeni tescil başvurularında bulunmasının, bu başvurunun maddi külfetine katlanmasının, basiretli bir tacir tarafından gerçekleştirilmesi beklenmeyen bir eylem olduğu, bu bağlamda öteden beri hiçbir şekilde kullanılmayan bir markanın aynısı için yeni bir marka başvurusunda bulunulmasındaki yegane amacın, önceki tarihli markanın kullanılmamaya bağlı hükümsüz kılınması ihtimaline karşı, marka başvurusunda bulunma hakkının kötüye kullanılması suretiyle markayı ayakta tutmak, haksız kazanç elde etmek ve baraj marka yaratmak olabileceği, yani bir nevi mahkemenin verebileceği hükümsüzlük kararının dolanılmasına yönelik bir eylem olacağı, somut olayda davalının kullanmama nedeniyle hükümsüzlük konulu dava ikame edildikten ve bu davada ilk derece mahkemesi tarafından karar verildikten sonra, hükümsüzlüğüne karar verilen hizmetleri de kapsayacak şekilde, yeni bir tescil başvurularında bulunulmasının, ticari hayatın genel kurallarına aykırı olduğu, davalının bu davranışının, TMK"nın 2. maddesi hükmü bağlamında, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, söz konusu başvuruların kötü niyetli bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına tescilli 2013/64327 ve 2013/64338 sayılı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna aykırı bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurularının HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, marka hükümsüzlüğü talebine ilişkin olup, mahkemece davalı adına tescilli 2013/64327 ve 2013/64338 sayılı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
HMK"nın 119/1-ğ bendi uyarınca davacı tarafın dava dilekçesinde talep sonucunun açık bir şekilde gösterilmesi gerekir. Talep sonucunun açıkça gösterilmediği hallerde mahkemece talebin açıklığa kavuşturulması için davacı tarafa bir haftalık kesin süre verilmesi gerekir. Somut olayda da davacı vekili dava dilekçesinin netice ve talep kısmında açıkça ./..
"Davalı karşı tarafın 2013/64327 ve 2013/64338 tescil numaralı marka tescil belgesinin 42. sınıfta yer alan "....mühendislik danışmanlık hizmetleri, mimarlık hizmetleri, teknik proje çalışmaları hizmetleri, peyzaj hizmetleri,..." emtialarında kötüniyetli olarak tescil edildiğinden dolayı hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine" karar verilmesini talep etmiştir. Keza, ön inceleme duruşması safhasında mahkemece, davacı tarafa talep sonucunu açıklığa kavuşturması için 2 haftalık kesin süre verilmiş, davacı tarafça dosyaya sunulan 5.12.2012 tarihli dilekçe ile yine davalı karşı tarafın 2013/64327 ve 2013/64338 tescil numaralı marka tescil belgesinin 42. sınıfta yer alan "….mühendislik danışmanlık hizmetleri, mimarlık hizmetleri, teknik proje çalışmaları hizmetleri,peyzaj hizmetleri,..." emtialarında kötüniyetli olarak tescil edildiğinden dolayı hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi talebinde bulunduğu görülmüştür. HMK"nın 26. maddesi uyarınca "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez". Somut olayda davacı taraf sadece 42. sınıftaki "mühendislik danışmanlık hizmetleri, mimarlık hizmetleri, teknik proje çalışmaları hizmetleri, peyzaj hizmetleri" için markaların hükümsüzlüğü talebinde bulunmasına rağmen mahkemece talebi aşar şekilde tüm mal ve hizmetler yönünden dava konusu markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 25/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.