16. Hukuk Dairesi 2016/4242 E. , 2019/718 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan 104 ada 72, 356, 408, 543, 105 ada 1, 112 ada 4, 115 ada 156, 214, 269, 295, 133 ada 2, 135 ada 17 ve 136 ada 22 parsel sayılı sırasıyla 2.223.81, 4.198.68, 2.465.97, 6.779.92, 515.10, 483.15, 2.017.53, 1.533.06, 954.30, 819.12, 525.68, 32.15 ve 3.224,05 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespit edilmiştir. Davacı ..., ..., ... ve ..., çekişmeli taşınmazların müşterek muristen intikal ettiği iddiasıyla, murisleri tarafından düzenlenen 30.04.1997 tarihli vasiyetnameye dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 104 ada 72, 356, 408, 543, 105 ada 1, 112 ada 4, 115 ada 156, 214, 269, 295, 133 ada 2, 135 ada 17 ve 136 ada 22 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ... ve arkadaşları, çekişmeli taşınmazların müşterek muris ... ’ya ait olduğunu, murisin sağlığında noterlikçe düzenlenen 30.04.1997 tarihli vasiyetname ile taşınmazları ayrı ayrı kendilerine bıraktığını, taşınmazlar vasiyetnameye uygun taksim gereği zilyet edilirken her nasılsa kadastro sırasında davalı ... adına tespit edildiğini belirterek tespitin iptali ile vasiyetnameye göre ayrı ayrı adlarına yazılması gereken yerlerin belirlenerek adlarına tescilini talep etmişlerdir. Davalı ...; muris ... ’nın 04.02.1992 tarihli senette bahsi geçen ev ve bahçe ile yine 25.09.2002 tarihli senette yer alan 9 parça taşınmazı kendisine sattığını, 30.04.1997 tarihli vasiyetnameden önce de sonra da taşınmazların 20 yılı aşkın süredir kendi zilyetliğinde olduğunu, muristen intikal eden ve davacılar adına kayıtlı taşınmazlar da bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; dava konusu taşınmazların öncesinin muris ... ’ya ait olduğu, murisin terekesinin mirasçılar arasında taksim edildiği, dava konusu taşınmazlardan hiçbirinin 30.04.1997 tarihli vasiyetname kapsamında davacılara bırakılan yerlerden olmadığı, bir kısmının bu vasiyetname kapsamında davalıya bırakıldığı, bir kısmının da 25.09.2002 tarihli senet kapsamında davalıya bırakıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazların evveliyatının muris ... ’ya ait olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazlar irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit edilmiştir. Davacı taraf, 30.04.1997 tarihli vasiyetnameye, davalı ise aynı vasiyetname ile 04.02.1992 ve 25.09.2002 tarihli satış senetlerine dayanmaktadır. Mahkemece yapılan keşifte yerel bilirkişi ve tutanak bilirkişilerden bir kısmı dinlenmiş, genel olarak çekişmeli taşınmazların muris ... ’ya ait olduğunu, bildikleri kadarıyla taksim yapıldığını ancak taksimde kime hangi taşınmazın düştüğünü bilmediklerini beyan etmekle birlikte hudutları tek tek anlatmadan sadece vasiyetname ve satış senetlerinde yer alan taşınmazların hangi dava konusu taşınmaza isabet ettiğini belirtmişler, fen bilirkişi raporunda da beyanlara göre vasiyetnamedeki hangi taşınmazın hangi parsele isabet ettiği belirtilmiş ancak hudutlar gösterilmemiştir. Bu haliyle vasiyetname ve satış senetleri uygulaması yeterli değildir. Ayrıca, tarafların tanık listelerinde yer alan kişilere usülünce tebligat çıkartılarak keşfe çağrılmaması ve tanıklar dinlenmeden karar verilmiş olması da doğru değildir. O halde doğru sonuca ulaşılabilmesi için; öncelikle hükmü temyiz eden davacı ... ve davalı ...’dan vasiyetnamede yer alan hangi taşınmazın hangi dava konusu taşınmaza isabet ettiği yine davalıdan ayrıca satış senedinde yer alan taşınmazların hangi dava konusu taşınmaza isabet ettiği sorulup açıklattırılmalı, sonrasında mahallinde yaşlı, tarafsız, taşınmazları iyi bilen, davada yararı bulunmayan mahalli bilirkişiler, tespit bilirkişilerin tümü ve taraf tanıkları ile yeniden keşif yapılarak, muris ... ’dan intikal ettiği anlaşılan dava konusu taşınmazların kadastro tespitinde belirtildiği üzere gerçekten taksime konu olup olmadığı, taksim edilmişse ne zaman kimler arasında yapıldığı ve taksim sonucu kime ne verildiği detaylı olarak sorulmalı, 30.04.1997 tarihli vasiyetname ile 04.02.1992 ve 25.09.2002 tarihli satış senetlerinde yer alan ve davacı ile davalı tarafından hangi dava konusu taşınmaza isabet ettiği belirtilen taşınmaz hudutları tek tek sorularak fen bilirkişisiden bunu takibe ve denetime imkan verir rapor alınmalı, ayrıca çekişmeli taşınmazların ne zamandan beri kim tarafından ne şekilde zilyet edildiği araştırılmalı, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmesine çalışılmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece belirtilen hususlar yerine getirilmeden eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuş olması isabetsiz olup, davacı ...’in temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 06.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.