3. Hukuk Dairesi 2017/5234 E. , 2019/938 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalının 01/03/2014 tarihli kira sözleşmesinde müteselsil kefil olduğunu, davalının ödemediği kira alacakları için ... 3. İcra Müdürlüğü" nün 2015/3215 Esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla takip başlatıldığını, davalı tarafından 04/05/2015 tarihinde borcun tamamına kötü niyetli olarak itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durdurulduğunu, borçlunun itirazında kira ilişkisini kabul etse de borç miktarını kabul etmediğini, müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığını belirterek ödenmeyen kira bedellerine ilişkin 2.626,00 TL asıl alacak üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına ve lehlerine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalının süresinde cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
Mahkemece, davalının müteselsil kefil sıfatıyla 6098 sayılı TBK"nun 586. maddesi gereğince kiralayanla birlikte kira borçlarından sorumlu olduğu, ancak kira sözleşmesinin 01/03/2014 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli olması doğrultusunda kefilin sorumluluğunun da bu 1 yıl ile sınırlı olduğu, 6098 sayılı TBK"nun 600. maddesi gereğince süreli kefalette kefilin sürenin sonunda borcundan kurtulacağı, kira sözleşmesinin 28/02/2015 tarihinde sona erdiği ve davacı alacaklının kira sözleşmesinin sona ermesinden sonra 21/04/2015 tarihinde takip başlattığı, bu tarih itibariyle kefilin borcundan kurtulmuş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Somut uyuşmazlık, davalının itirazın iptaline konu icra takibine konu alacaktan sorumlu olup olmadığına ilişkindir. Davacının kiraya veren, davalının ise kefil sıfatıyla imzaladığı sözleşme 26/02/2014 tarihli olup, sözleşme tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüktedir. Kanunun 581 ve devamındaki maddelerinde kefalet sözleşmesi düzenlenmektedir. TBK"nın kefalet sözleşmesinin şeklini düzenleyen 583. maddesinin ilk fıkrasında "Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır." hükmü getirilmiş ve kefalet sözleşmesinin geçerliliği bakımından şekli koşullar öngörülmüştür. Taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesinde davalının bilgisayar yazısıyla yazılmış "müteselsil kefil" ibaresinin altında imzası bulunmakta ise de kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi ve müteselsil kefil olduğu el yazısı ile belirtilmediğinden taraflar arasında geçerli bir kefalet sözleşmesinin varlığından söz edilemeyecektir. Bu doğrultuda kefalet sözleşmesi geçerli olmamasına rağmen mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamış ise de sonuç itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle gerekçesi düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının reddi ile yerel mahkeme kararının gerekçesi düzeltilerek ONANMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.