20. Hukuk Dairesi 2018/1050 E. , 2018/4075 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar ... ve arkadaşları ve davalı Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, tayin olunan 29/05/2018 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ve duruşma talebinde bulunan davacılar ... ve arkadaşları vekili Av. ... ile davalı Hazine vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; 15/04/2013 havale tarihli dava dilekçesinde; ... mevkiinde bulunan 136 parsel numaralı 20.200,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın öncesinde mülkiyeti Devlet Üretme Çifliklerine ait iken, idarece 16.08.1966 tarihinde ... isimli şahsa satıldığını, 16.12.1987 tarihinde ise... ve ... tarafından satın alındığını, ancak bahsi geçen dava konusu taşınmazın kıyıda kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptali ile kıyı olarak terkini talebiyle Hazine tarafından aleyhlerine açılan dava sonucunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/06/2011 gün 2011/261- 2011/346 E.K. sayılı kararıyla, taşınmazın 1.061,66 m2 kısmının kıyı kenar çizgisi içinde (kıyıda) kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptaline karar verildiğini ve kararın 16.04.2012 tarihinde kesinleştiğini, tapu siciline güvene dayalı olarak iktisap etmiş oldukları tapularının uzun yargılama sonucunda iptal edilmesi nedeniyle zararlarının kusursuz sorumluluk gereği Devletten tazmin edilmesine ve iptal kararının kesinleşme tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesini talep etmiş, dava dilekçesinde dava değerini 50.000,00 TL olarak göstermiş, 10/11/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile; talep edilen miktarın 316.098,00 TL olarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile dava konusu kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 1061,66 m2 miktarındaki taşınmaz için belirlenen 316.098,65 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınarak davacılara tapu kaydında belirtilen hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18/10/2016 gün ve 2016/2973-9293 sayılı bozma kararı özetle; " Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Ancak, ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup, ıslah edilen husus değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmü yer almaktadır. Bu kanuni düzenleme gereğince, ıslah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2013 gün ve 2013/21-445 E. - 2013/1625 K. sayılı kararında da bu görüş benimsenmiştir.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde 50.000,00 TL olarak açıkladığı tazminat talebini, 11/10/2015 tarihli dilekçe ile 316.098,00 TL’ye arttırmış ise de; ıslah harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece, ıslah harcını tamamlamak üzere davacıya süre ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, harcı yatırılmayan ıslah beyanına değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir." şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne, 316.098,65 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı taraftan alınarak davacılara tapudaki hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydı hükmen iptal edilen taşınmaz nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı).
Belirtilen nedenlerle; dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümünün tapu iptal kararının kesinleştiği tarih olan 16/04/2012 tarihi itibarıyla emsal satış yöntemine göre değer biçilmiş olması doğru ise de; mahkemece çok sayıda keşif sonucu alınan rapor ve ek raporlarda çekişmeli taşınmazın m2 birim fiyatının 218 TL ile 340 TL arasında hesaplandığı, mahkemece uzlaştırıcı bir rapor alınmadan ve diğerlerine tercih edilme nedeni açıklanmadan 22.07.2014 tarihli asıl rapor ile buna ek olan 18.08.2014 tarihli raporların hükme esas alınması ve 340,51 TL/m2 birim fiyatı üzerinden hesaplanan tazminata hükmedilmesi doğru değildir.
O halde mahkemece, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, emsal satış yöntemine göre ve tapu iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarih itibarıyla taşınmazlarda meydana gelen gerçek zarar miktarı yeniden belirlenmeli, taraflarca gösterilecek veya bilirkişi kurulu tarafından resen belirlenecek emsaller arasından, değerlendirme tarihine yakın zamanda, gerçek satışlara ait taşınmazların resmi satış tablosu getirtilmeli, imar parsellerine yakın olup olmadığı, kadastro veya imar parseli niteliğinde olup olmadığı, DOP düşülmesi gerekip gerekmediği araştırılmalı, çekişmeli taşınmazın konumunun, emsal taşınmaz ve çevredeki yakın imar parselleri ile birlikte kroki üzerinde gösterildiği, denetime imkan veren rapor hazırlattırılmalı ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1.630,00"ar TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye; Hazineden alınarak davacılara verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 29/05/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.