10. Hukuk Dairesi 2013/1664 E. , 2013/2054 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, davalı işverenin etüd merkezi işyerinde temizlik ve yemek servisi işçisi olarak 11.10.2003 – 06.09.2008 tarihleri arasındaki çalıştığını belirterek, sigortalılık başlangıç tarihini 11.10.2003 olarak ve bildirilmeyen çalışmalarının tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde,
Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388/son ve 389’uncu (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297) maddeleri uyarınca, “verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır” hükmüne yer verilmiştir. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, kamu düzeniyle ilgili olup, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.
Somut olayda: davacı, davalı işverenin etüd merkezi işyerinde temizlik ve yemek servisi işçisi olarak 11.10.2003 – 06.09.2008 tarihleri arasındaki çalıştığını belirterek, sigortalılık başlangıç tarihini 11.10.2003 olarak ve bildirilmeyen çalışmalarının tespitini istemiştir. Mahkemece, davacının, davalı şirkette 11.10.2003 tarihinde çalışmaya başladığının tespitine hükmederek davanın kabulüne karar verilmiş ise de; kurulan hüküm çalışmanın bir dönem olarak mı ya da sadece tespit edilen 11.10.2003 tarihi olarak mı kabul edildiği hususunda çelişki doğuracak şekilde, yine kurulan hükme göre dava tarihi olan 12.11.2010 tarihi gözetildiğinde 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği irdelenmeden hüküm kurulmuştur.
Yukarıda açıklanan ilkeler ve düzenlemeler ışığında; öncelikle davacının çalışmalarının hangi dönem ya da tarih itibariyle kabul edildiği çelişkiye neden olmayacak şekilde, çalışmaların başlangıç ve bitiş tarihlerinin ayrı ayrı hüküm fıkrasında belirtilmesi gereği gözetilmeden hüküm kurulması, buna göre de dava tarihi olan 12.11.2010 tarihi nazara alınarak 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği irdelenmemesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekilinin, bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Dördüncü Boyut Özel Eğitim ve Danışmanlık Tic. Ltd. Şti."ne iadesine, 12.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.