14. Hukuk Dairesi 2018/5403 E. , 2019/7328 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 04/10/2017 gün ve 2015/18641 Esas, 2017/7171 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiş; karar, Dairemizce onanmış, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Hiç kuşkusuz karşı taraftan borcun ifasını talep eden kişinin kendi edimlerini yerine getirmiş olması gerekir. Öte yandan feshi veya iptali dava edilmediği sürece davada dayanılan sözleşme ayaktadır. Dairemizin uygulamasına göre de, biçimine uygun sözleşmede kararlaştırılan bedel borcunun dava açılmadan önce tamamen veya kısmen yerine getirmeyen vaat alacaklısının da açtığı davanın dinleneceği bu gibi durumlarda mahkemenin birlikte ifa kurallarını gözeterek bir hüküm kurulması gerektiği kabul edilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 6. maddesi hükmü gereğince, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
İspat yükünün belirlenmesinde genel kural, iddiasını veya savunmasını bir olaya (vakıaya) dayandıran tarafın o vakıayı ispat etmesidir; çünkü, o taraf dayandığı olaydan kendi lehine sonuç çıkarmıştır. Taraf kendi lehine sonuç çıkardığı vakıanın doğruluğunu ispatlamalıdır.
Davada dayanılan 15.08.2005 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde satım bedeli 65.000.000YTL olarak kararlaştırılmış ise de sözleşme kapsamında bu bedelin vaat borçlusuna ödendiğine ilişkin bir kayıt bulunmadığı gibi vaat alacaklısı satış bedelinin ödendiğine yönelik yazılı bir delil ibraz etmemiştir. Nitekim davalı da savunmasında satış bedelinin kendisine ödenmediğini belirtmiştir. Bu savunma karşısında bedelin ödendiğini ispat yükü kendisine düşen davacı, bu iddiasını yöntemince kanıtlayamamıştır. Dolayısıyla, Borçlar Kanununun 97. maddesi hükmü karşısında kendi edimini yerine getirmeyen taraf karşı yandan edim talebinde bulunamayacağından, davanın kabulü olanaksızdır.Ancak; sözleşmenin iptaline yönelik mahkemece verilmiş bir hüküm bulunmaması veya taraflarca feshedilmemiş olması nedeniyle geçerli sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunulabileceğinin anlaşılmasına göre davacı da temyiz dilekçesinde satış vaadine konu taşınmazların bedelini davalıya ödemek üzere depo etmek istediğini belirttiğinden, birlikte ifa kuralı gereği dava satış bedelinin vaat borçlusuna ödenmesi koşuluyla kabul edilebilir. Burada dava konusunun değeri sözleşmede kararlaştırılan değer değil, davanın açıldığı tarihteki taşınmazların rayiç değeridir. Mahkemece keşif yapılarak dava konusu taşınmazlardaki davalı hissesinin rayiç değeri tespit edilerek davacıya bu bedel depo ettirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle bozulması gerekirken maddi hata nedeniyle onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 04.10.2017 tarih 2015/18641 Esas, 2017/7171 Karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına, temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 04.10.2017 tarih 2015/18641 Esas, 2017/7171 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile BOZULMASINA, peşin yatırılan harçların istek halinde yatırana iadesine, 06.11.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Mahkemece yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve Dairemizce de benimsenen mahkeme kararının gerekçesine göre hüküm usul ve yasaya uygun bulunmuş, temyiz istemi bu gerekçelerle karşılanarak onanmıştır.
Dairemizin onama ilamında düzeltilmesi gereken bir yön bulunmadığından, HUMK’nun 440.maddesindeki nedenlerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun kabul bozma yönündeki görüşüne katılamamaktayım.
Okundu: S. İlhan B. Arıcı