14. Hukuk Dairesi 2019/181 E. , 2019/7324 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.11.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırılması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 06.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, kadim köy merasının 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Mahmudiye Köyü Tüzel kişiliği adına tescil edildiğini, daha sonra söz konusu taşınmazın Köy Tüzel Kişiliğinin 03.07.2006 tarih ve 2 numaralı kararıyla düşük bir bedel ile 03.07.2006 tarihinde S.S. ... Köyü Kalkınma Kooperatifine satıldığını, söz konusu satışın ardından Ordu İl Genel Meclisinin 07.09.2007 tarih ve 134 sayılı kararıyla imar uygulaması yapıldığını ve toplam alan 900 parsele bölünerek ferdileştirilme sonucu 183 ada 6 parselin 11.03.2009 tarihinde davalı adına tescil edildiğini belirterek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile taşınmazın mera vasfı ile özel siciline kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı iyiniyetli olarak kooperatiften satın aldığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, tapu iptali ve mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkindir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; kadastro çalışmaları sonucu Mahmudiye Köyü Tüzel Kişiliği adına tescil edilen taşınmazlar Köy İhtiyar Meclisinin 03.07.2006 tarih 172 No"lu kararı ile S.S. Mahmudiye Konut Yapı Kooperatifine satışı yapılmıştır. Kooperatif tarafından hazırlanan mevzi imar ve uygulama imar planları Ordu İl Genel Meclisi tarafından 07.09.2007 tarihinde onanmış ve ihdas, tevhit ve ifraz sonucu oluşan parsellerden 183 ada 6 parsel sayılı taşınmaz 313 m2 olarak arsa vasfı ile davalı adına 11.03.2009 tarihinde ferdileşme suretiyle tescil edilmiştir. Sonuç olarak dava konusu taşınmaz kadim mera iddiası ile yargılamaya konu edilmiş, dosya içindeki belgelerden imar ile oluşan komşu parsellerinde aynı iddia ile davalı olduğu, imar parsellerinin kök kadastro parsellerinden geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; dava konusu taşınmazın ilk tesis tarihi itibariyle kadastro tutanakları ve dayanak kayıtları ile komşu parsellerin de tespit tutanak ve dayanak kayıtları dosyaya getirtilerek mahallinde uzman bilirkişiler ve bölgeyi bilen ve taşınmazın bulunduğu köyden olmayan yaşlı mahalli birkişiler huzurda keşif yapılmalıdır. Kadastro krokisi ile imar planı ile fen bilirkişi marifetiyle çakıştırılarak varsa aynı ada ve yargılamada doğru sonucu gidilmesi için arazi bütünlüğünün görülmesi gerektiğinden, davalı olan başka parseller olması halinde ilgili dosyaların kadastral parsel bazında birleştirilerek, keşif sonucunda uzman harita mühendisi ve fen bilirkişisinden alınacak birleşik krokide her davalı parselin ve dava dışı olup tapusu kesinleşen taşınmazların farklı renklerde işaret ettirilerek ve tarafların tüm delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz isteminin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.11.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.