Dava, bir adet taşınmazda ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece ortaklığın giderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Bu nedenle davacının satış suretiyle paylaşma istemesi davalıların aynen paylaşma istemesine engel teşkil etmez.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.
Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez.
Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz Belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, Belediye dışında ise İl İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir.
Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir.
Olayımıza gelince; davacı dava dilekçesinde 11595 parsel sayılı taşınmazın aynen taksim ya da satış suretiyle ortaklığın giderilmesini talep etmiş,davalı ise taşınmazın imar planında okul yeri olarak ayrıldığını, idare mahkemesine plan değişikliği yapılması, taşınmazın okul alanından çıkarılması için dava açtıklarını bu dava sonucunun beklenerek aynen taksim yoluyla ortaklığın giderilmesini istemiştir. Davalı tarafından dava konusu taşınmazın ilkokul alanından çıkarılarak imara açılmasına ilişkin belediyeye yaptığı 08.06.2001 tarihli başvurunun cevaplanmayarak zımnen reddine dair işlemin iptali için İstanbul 3.İdare Mahkemesine açılan davada 15.05.2007 tarih 2006/1786 Esas, 2007/1314 sayılı Karar ile 1/5000 ölçekli nazım imar planının daha önce Avcılar Belediyesi tarafından açılan davada İstanbul 2.İdare Mahkemesinin 30.11.2005 tarih 2003/1018 Esas, 2005/2493 sayılı kararı ile planın iptaline karar verildiğinden 1/5000 ölçekli nazım imar planının tadiline ilişkin talebin zımnen reddine dair işlem açısından karar verilmesine yer olmadığına, 1/1000 ölçekli uygulama imar planının tadiline ilişkin talebin zımnen reddine dair işlemin iptaline karar verilmiş, kararın Danıştay 6. Dairesinin 22.06.2009 tarih 2008/952 E, 2009/7651 sayılı kararı ile onanması üzerine davalı bu karara dayanarak plan değişikliği yapılması için belediyeye başvurmuş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar ve Bayındırlık Komisyonunun 14.04.2011 tarihli kararı ile dava konusu parselin okul alanından çıkarılarak konut alanına alınmasına karar verilmiş ve bu karar İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.08.2011 tarihli kararı ile onaylanmıştır.
Dosya içinde bulunan 16.02.2004 tarihli bilirkişi raporunda da İstanbul 3. İdare Mahkemesinin iptal kararının Danıştay tarafından onanması halinde taşınmazın ifrazının mümkün olacağının bildirildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece taşınmaz üzerinde yeniden keşif yapılarak, imar planında yapılan değişiklikler de dikkate alınmak suretiyle taşınmazın aynen taksim suretiyle ortaklığının giderilmesinin mümkün olup olmadığının tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 15.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.