Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3166
Karar No: 2019/4784
Karar Tarihi: 24.06.2019

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/3166 Esas 2019/4784 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2018/3166 E.  ,  2019/4784 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
    11. HUKUK DAİRESİ


    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10/02/2017 tarih ve 2014/1753 E. - 2017/196 K. sayılı kararın davalılar Sağlam Uluslararası Taşımacılık Ltd. Şti. ve Transbatur Mil. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 03/11/2017 tarih ve 2017/1286 E. - 2017/1171 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin İtalya menşeli bir şirket ile yapmış olduğu ticari satış sözleşmesi kapsamında satışa konu “kiraz” meyvelerinin davalılardan Sağlam Uluslararası Taş. Ltd. Şti. asıl taşıyıcı, davalı Transbatur Mil. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. alt taşıyıcı olduğu halde taşındığını, diğer davalı Ak Sigorta A.Ş."nin ise emtia nakliyat sigortası ile sigortaladığını, ürünlerin belli bir derece sıcaklıkta taşınması gerektiğini, ancak nakliye aracında yer alan termoking cihazındaki arıza nedeni ile ürünlerin donarak zarar gördüğünü, zararın tazmini için davalılar aleyhine yapılan takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek davalıların itirazının iptali ile % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı şirketler vekili, CMR 17/II ve 17/IV-c maddeleri uyarınca müvekkili şirketlerin sorumlu tutulamayacağını, zararın termoking cihazının arızasından kaynaklanmadığını, hatalı istiflemeden kaynaklandığını, taşınan meyvelerin yalnızca % 20’sinin hasara uğradığını, zararın CMR hükümleri gereğince hesaplanması gerekip Konvansiyonu 27. maddesi gereğince % 5 oranında faiz talep edilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    Davalı sigorta şirketi vekili, davacının talebinin poliçe özel şartlarından olan soğutma ve havalandırma aygıtlarında 24 saatlik arıza klozu uyarınca teminat kapsamı dışında olduğunu, soğutma ünitesinde bir hasarın bulunmadığının, emtiadaki hasarın olmasıgerekenden daha düşük sıcaklıkta taşımadan kaynaklandığının ekspertiz raporuyla tespit edildiğini, ayrıca talep edilen tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporları dikkate alınarak davalı sigorta şirketi yönünden poliçe özel şartı uyarınca soğutma ve havalandırma cihazının aralıksız ve en az 24 saat veya daha fazla bir süre ile arızalanması nedeni ile oluşan hasarların teminat kapsamına alındığı, ancak somut olayda soğutma cihazlarında her hangi bir arızanın bulunmadığı, bu nedenle hasarın sigorta teminatı kapsamında olmadığı, asıl ve alt taşıyıcı diğer davalı şirketler yönünden ise hamule senedinde varış süresinin 4 gün, termoking değerinin + 1 derece olarak belirtildiği, yükün senette belirtilen sıcaklık değerinde taşınmaması ve daha düşük sıcaklıkta taşınması nedeniyle emtianın zarar gördüğü, emtiadaki hasar oranının % 20 olduğu, dosyadaki deliller ve alınan raporlar ile zararın taşımadan kaynaklandığının sabit olduğu, zararın oluşmasında ya da artmasında davacının kusurunun bulunmadığı, Alaşehir Borsası tarafından kirazın tüccar satış fiyatı belirtilmiş ise de, bu fiyatın içinde paketleme, iç nakliye, soğutma, vergi, borsa harcı, navlun ve sigorta amortisman payı bulunmadığından bilirkişi tarafından fatura birim fiyatının hesaplamada emsal fiyat olarak alınmasının yerinde olduğu ve bilirkişi tarafından CMR Konvansiyonunun 23. maddesi uyarınca yapılan hesaplamanın doğru olduğu gerekçesiyle davanın taşımayı yapan şirketler yönünden kısmen kabulü ile takibin 28.058,59 TL miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin ve davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
    Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre hükme esas alınan bilirkişi heyetlerinde, istifleme hatası olduğuna ilişkin iddiada bulunulması bakımından, hem bu hususta hem de soğutma tekniklerinde uzman yeterli ihtisasa sahip bilirkişiler bulunmadığı ve raporların hasarın hesaplanmasında açıklanan ilkelere aykırı yönde değerlendirme içerdiği, hükme elverişli delil toplanmadığı, bu nedenle dosya kapsamındaki deliller, ekspertiz raporu ve uzman raporundaki görüşler dikkate alınarak istifleme hatası bulunup bulunmadığı ve zararın hesaplanması yönlerinden değerlendirme yapılmak üzere yeterli ihtisasa sahip bilirkişilerin de yer alacağı bilirkişi heyetinden yapılan açıklamalar doğrultusunda rapor alınması gerektiği, HMK’nın 353/1.a.6 bendinde davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile uyuşmazlığın çözülmesi, hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki delillerin kast edildiği, bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasının da anılan madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı şirketler vekilinin istinaf başvurusunun, esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne, mahkemenin 13.12.2016 tarih ve 2015/230 E. -2016/382 K. sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş; Bölge Adliye Mahkemesince temyiz edilen kararın HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince kesin olarak verildiği gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi kararları, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dava, uluslar arası kara taşıması esnasında taşınan emtiada meydana gelen hasarın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama aşamasında, toplanan deliller uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı ve sigorta şirketi dışındaki davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf yoluna başvurulması üzerine, dosyanın gönderildiği Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince, “davalı taşıyan şirketlerin, hasarın davacının hatalı istiflemesi sonucu oluştuğu yolundaki savunma ve delilleri incelenmeksizin hüküm kurulduğu, saptanan eksikliğin HMK"da "dar istinaf sistemi"nin benimsenmiş olması nedeniyle istinaf aşamasında ikmal edilemeyeceği” şeklindeki gerekçe ve HMK"nın 353/1-a-6 maddesi hükmü dayanak gösterilmek suretiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış, dava dosyasının, eksikliklerin ikmali ile yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine “kesin” olarak karar verilmiş, kararın davacı yan vekili tarafından temyizi üzerine de yine aynı mahkemece kararın kesin olduğundan bahisle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, bu karar da süresi içerisinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Bu durumda, HMK"nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı kanunun 346/2. maddesi çerçevesinde, öncelikle, Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karara yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekir. Bir başka söyleyişle, HMK"nın 346/2. maddesinin verdiği açık yetki ve görev çerçevesinde, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın, öncelikle, kararda belirtildiği üzere kanunda öngörülen “kesinlik” koşullarını haiz olup olmadığı incelenmelidir. İncelemenin, yine anılan kanun maddesindeki tanımıyla “yerindelik” denetimi niteliğinde yapılması gerektiği, yerindeliğin ise bölge adliye mahkemesinin kararına atfettiği mahiyet ve bu mahiyete bağlı öngörülen kesinlikten bağımsız olarak, bunların varlığı için kanunda yer verilen objektif nitelikteki neden ve koşulların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği kuşkusuzdur. Esasen, ilk derece mahkemelerinin “kesin” olduğundan bahisle vermiş olduğu kararlar bakımından bölge adliye mahkemelerine anılan 346. madde ile verilen yerindelik denetimi yapma yetkisinin, 366. madde hükmü göz ardı edilerek, bölge adliye mahkemelerinin kesin olduğuna hükmettiği kararlar bakımından temyiz inceleme mercii olarak öngörülen Yargıtay’a tanınmadığından bahsetmek mümkün değildir. Keza, anılan 366. maddenin öngördüğü üzere, işin niteliğine uygun biçimde ve kıyasen uygulanması gereken 346. maddenin, bu gibi durumlarda bölge adliye mahkemesinin esasa yönelik bir kararı bulunmadığından bahisle, Yargıtay incelemesi sırasında hiç nazara alınamayacağı gibi bir görüşün savunulması da mümkün görünmemektedir.
    Bu bağlamda temyize konu karar ile ilişkili usul hükümleri gözden geçirilmelidir. 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesinde bölge adliye mahkemelerince duruşma yapılmadan verilecek kararlar sayılmış olup, 353/l-a-6. maddesinde ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan bu düzenleme ile bölge adliye mahkemesinin dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderme sebepleri, buna bağlı olarak bu yönde ve kesin nitelikli bir karar verilebilmesinin koşulları sayılmış olup öngörülen sebepler arasında, mahkemece belirtildiğinin aksine, “delillerin eksik toplanmasına” yahut “inceleme yetersizliğine” yer verilmemiştir.
    Öte yandan HMK’nın 353/1-a-6 maddesinin, eksik delil toplanması veya delilin eksik incelenmesi halinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın esas hakkında inceleme yapılmaksızın mahalline iadesini mümkün kıldığı şeklinde yorumlanması halinde, HMK’nın 371/1-ç bendine göre karara etki eden yargılama eksikliğinin bulunduğu durumlarda adli yargı teşkilatı içinde sadece Yargıtay’a tanınan eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı bozma yetkisine eşdeğer bir yetkinin bölge adliye mahkemesine de tanındığı sonucuna varılacaktır ki, herhalde, bu sonuca katılmak mümkün değildir.
    Diğer bir yandan, HMK’nın 353/1-b-3 maddesinde, bölge adliye mahkemelerince, kendilerine intikal eden ilk derece mahkemesi kararları bakımından, duruşma yapılmaksızın giderilebilecek nitelikte yargılama eksikliklerinin saptanması halinde, bu eksikliklerin tamamlanmasını müteakip yeniden esas hakkında karar vermeleri gerektiği öngörülmüş olup mezkur hükmün bölge adliye mahkemelerine “sadece duruşma açılmaksızın tamamlanacak nitelikte bir yargılama eksikliğinin bulunması haline münhasır olarak” eksikliğin ikmali ile yeniden esas hakkında hüküm kurma yetkisi tanındığı, duruşma açılmaksızın tamamlanamayacak eksiklikler bulunduğunu saptaması halinde, işin esasını incelemeksizin bunların ikmali bakımından dava dosyasını behemahal ilk derece mahkemesine geri göndermesi gerektiği biçiminde yorumlanması söz konusu değildir. Aynı kanunun 356. maddesi hükmü gereğince duruşma açılmasının asıl olduğunun öngörülmüş olması gözetildiğinde, ön incelemede saptanan eksikliklerin duruşma açılarak ikmalinden yahut ön incelemede nazara alınmamakla birlikte duruşma açıldıktan sonra saptanan yargılama eksikliklerinin ikmalinden sonra yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği izahtan vareste ve kanun sistematiğinin gereğidir. Kaldı ki, HMK’nın 357/3. maddesi hükmünde de, ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen delillerin dahi bölge adliye mahkemesince incelenebileceği düzenlenmiştir.
    Şu halde yukarda yazılı kanun hükümleri ve yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davada ilk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri delillerin hiç toplanmadığından veya hiç değerlendirilmediğinden bahsedilemeyecek olup, dava dosyasının esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesine geri gönderilmesinin kanunda öngörülen gerektirici sebepleri bulunmamaktadır. Bu nedenle, her ne kadar kararın mahiyeti bu şekilde takdim edilmişse de, bölge adliye mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığı açıktır. Hal böyle olunca, buna bağlı olarak bölge adliye mahkemesince verilen kararın kesin olduğundan da söz edilemez. Açıklanan nedenlerle, bölge adliye mahkemesinin davacı vekilinin temyiz talebinin reddine dair ek kararının bozularak kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
    2- (1) nolu bentte yazılı nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada delillerin toplanması ve değerlendirilmesi hususunda eksiklik bulunduğu düşünülmesine rağmen, HMK’nın anılan hükümleri çerçevesinde duruşma açılıp gerekirse yeniden bilirkişi raporu alınarak eksiklik olarak tespit edilen hususlar giderildikten sonra sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken, esas hakkında hiçbir inceleme yapılmaksızın kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’nin 12.03.2018 tarihli davacı vekilinin temyiz isteminin reddine dair ek kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin bölge adliye mahkemesince verilen asıl karara yönelik temyiz isteminin kabulü ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’nin 03.11.2017 tarih, 2017/1286 E.-2017/1171 K. sayılı kararının BOZULMASINA, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi