13. Hukuk Dairesi 2019/31 E. , 2020/1404 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmasız, davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde duruşmalı temyiz eden davacı vekili avukat ... ile temyiz eden davalı .... A.Ş. vekili avukat ... ..."ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, avukat olduğunu, davalı ile avukatlık sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşme gereğince edimlerini yerine getirmesine rağmen davalı tarafça haksız olarak azledildiğini, ödenmeyen vekalet ücreti alacaklarının tahsili için başlattığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davacının 244 duruşmanın sadece 5 adedine bizzat katıldığını, 130 adedine yanında çalışan avukatların katıldığını, 109 adedinde ise avukatı olarak kimsenin katılmadığını, davacının mahkemelere gönderdiği mazeretlerin kabul edilmediğini, Yargıtay kararlarına göre duruşmaya katılmayan davacının özen borcuna aykırı davrandığını, bu nedenle azil haklı olduğundan davacının ücret talep edemeyeceğini savunarak, haksız davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının azil edilmesi haklı sebeplere dayandığından davanın reddine, davacı tarafın kötü niyetle dava açtığı ispatlanamadığından davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu’nun 506 ve devamı (Mülga Borçlar Kanununun 389 ve devamı) maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu’nun 506. (Mülga Borçlar Kanununun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise, ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa davacı avukat, vekaletten haksız olarak azledildiğini ileri sürerek, vekalet ücreti alacağının tahsili için başlattığı takibe itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmış, davalı ise azlin haklı olduğunu savunmuştur. Bu durumda, davada öncelikle çözümlenmesi gereken husus, azlin haklı olup olmadığına ilişkindir. Davalı, davacının vekil olarak gerekli özeni göstermediğini, bir çok duruşmaya mazeret dilekçesi gönderdiğini, pek çok duruşmaya girmediğini, davanın uzamasına neden olduğunu, tüm bu gerekçelerle davacıyı haklı olarak azlettiklerini belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, “dosya suretleri üstünde yapılan incelemede davacı avukatın vekilliğini üstlendiği 61 davada 158 adet mazeret dilekçesi gönderdiği ve mazeretsiz 52 duruşmaya girmediği” gerekçesiyle avukatın ücrete hak kazanamayacağı belirtilmiş, mahkemece de azlin haklı olup olmadığı, davacının iddiasında yer alan azil tarihinden sonra başka avukatlarca gönderilen mazeret dilekçelerinin dikkate alınıp alınmadığı, davalı olarak yer aldıkları dosyalarda gönderilen mazeretlerin davalı zararına neden olacak şekilde davanın uzamasına neden olup olmadığı, davacının bilirkişi raporlarına itirazları üzerinde inceleme ve değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir. O halde mahkemece, taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık konusu olan, “azlin haklı olup olmadığı” hususu ile ilgili, tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporlarına itirazları ve azil tarihi itibariyle mazeret dilekçesi gönderilen ve/veya gönderilmeyen dava dosyalarının nitelikleri de incelenip değerlendirilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacının sair, davalının tüm temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair, davalının tüm temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2.540,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 35,90 TL. harcın istek halinde davacıya, peşin alınan 35,90 TL. harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi