Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1660
Karar No: 2016/279

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1660 Esas 2016/279 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1660 E.  ,  2016/279 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (İlk Derece)

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 13. Hukuk Dairesince;
    “Davacı, dava dilekçesinde davalı yanın Aliağa Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/365 Esas 2012/158 Karar sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verildiğini ancak davanın red edilmesine rağmen müvekkili aleyhine 600,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek öncelikle Avukatlık kanununun 169/1 ve Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 12/2 maddesi gereğince maktu ücretin asıl alacağı geçemeyeceği hükmüne rağmen açık hata sonucu 600,00 TL vekalet ücretine karar verildiğini ve bunun hatalı olduğunu belirtmiştir. Buna göre müvekkilinin açık yasa hükmünün ihlali nedeni ile 786,36 TL zarara uğradığını belirterek bu miktarın davalıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı, Hazine vekili açılan davanın reddini savunmuştur.
    Aliağa Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/365 Esas 2012/158 Karar sayılı ilamında açılan itirazın iptali davasında davanın reddine karar verildiği, davalı lehine 600,00 TL vekalet ücretine karar verildiği ve bu kararın 27.03.2012 tarihinde kesin olarak verildiği incelenen evraktan anlaşılmıştır.
    Eldeki davada davacı; 6100 sayılı HMK 46/(c) bendine aykırı karar veya hüküm verilmiş olduğunu ileri sürerek, davalı Hazine’den tazminat isteminde bulunduğuna göre, davanın dayanağı 6100 sayılı HMK’nun 46 ve 6110 sayılı Kanunla değişik 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa eklenen 93/A maddesi hükümleri olup bu durum öncelikle, davanın dayanağını oluşturan hâkimlerin sorumluluğuna ilişkin ötedenberi kabul gören ilkelerin açıklanması, ardından hâkimin sorumluluk sebeplerini düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi ile hakimlerin hukuki sorumluluğuna dair yeni genel düzenlemeler içeren 09 Şubat 2011 tarih ve 6110 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” hükümlerinin irdelenmesi gerekmiştir.
    Yargı yetkisinin özellikleri; hâkimlerin kişisel sorumluluğunda, özel bir sorumluluk düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira, yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde, aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Gerçekten, hâkimlerin diğer Devlet Memurlarının tabi bulundukları sorumluluk esaslarına bağlanmaları, yaptıkları her işlemin aleyhlerine bir tazminat davasına yol açabileceğini düşünmelerine ve bunun sonucu olarak tereddüt içinde kalmalarına yol açabilir.
    Şu da belirtilmelidir ki; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi gerekir. Gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin benimsenmesi, hâkimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir.
    Bu düşünceden hareketle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Hâkimin bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da güvence altına almak amacıyla onun Hukuki sorumluluğunu sınırlı hallerde kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tabi tutmuştur.
    Hâkimlerin sorumluluğunu doğuran haller; mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573 ila 576. maddelerinde düzenlenmişti.
    Burada dikkat edilmesi gereken husus, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun hâkimin sorumluluğundan kaynaklanan davalarda, dava sebepleri, görevli merciler ve yargılama usulüne dair 573 ve müteakip maddeleri, istisnai ve sınırlı bir alanla düzenlemede bulunduğundan kıyas yolu ile uygulama alanının genişletilmesi olanaklı değildir.
    Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.11.1970 gün ve 186/623 sayılı kararında da anılan usul hükümleri sıralanarak, "...Kanun bu gibi davalarda dava sebeplerini tahdit etmiş, görevli mercileri özel suretle belirtmiş, dava sabit olmadığı takdirde davacının para cezası ve tazminat ile sorumlu tutulmasını emretmiştir...” ifadeleriyle, hakimin hukuki sorumluluğunun sınırlı hallerde kabul edildiği ve sorumluluğun tespitinin özel bir usule tabi bulunduğu vurgulanmıştır.
    Açıklanan hükümler, hâkimin vicdani kanaatindeki bağımsızlığını, yargı erkinin herhangi bir etki altında kalmamasını ve adalete güven duygusunun sarsılmamasını temin amacıyla Yasa’ya konulmuştur.
    Bu amaçla, 14 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren, 09 Şubat 2011 tarih ve 6110 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla, hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri kararlar nedeniyle açılacak tazminat ve rücu davalarında yeni düzenlemeler getirmiş ve hâkimlerin hukuki sorumluluğu konusundaki davaların Devlet aleyhine açılacağı esası benimsenmiştir.
    6110 sayılı Kanunla getirilen sistemde, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573. maddesinde tahdidi olarak sıralanan sorumluluk sebepleri yönünden her hangi bir değişiklik cihetine gidilmemekle birlikte, hâkimin sorumluluğundan kaynaklanan davalarda, görevli merciler ile dava dilekçesinin düzeni ve eklenecek belgeler için özel bir yöntem öngören 575. maddesinde yer alan düzenlemeye yer verilmemiştir.
    Nihayet, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldıran, 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve “Hakimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yer verilen düzenlemeyle, 46 ila 49. maddelerinde sorumluluk sebepleri, yargılamada görevli merci, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirilmiştir. Bu cümleden olarak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde yer alan sorumluluk sebepleri, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573/7 maddesindeki: “Memuriyet vazifesini yapmakta ihmal ve terahi gösterilmesi veya kanuna göre verilen emirlerin makbul bir sebep olmaksızın yapılmaması” şeklinde yer alan düzenleme hariç, tahdidi olarak sayılan sorumluluk sebeplerine paraleldir.
    Madde gerekçesinde, “Hükümde, hâkimlerin sorumluluğunu gerektiren sebeplerin, genel olarak belirtilmediği, daha önce 1086 sayılı Kanunun 573. maddesinde olduğu gibi tahdidi olarak sayma yoluna gidildiği, böylece hâkimlerin daha ağır bir sorumluluk rejimiyle karşılaşmalarının engellenmek istenildiği” ifade edilmiştir.
    Görüldüğü üzere; hakimlerin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davası, normal bir eda davası görünümünde olmakla birlikte, az yukarıda açıklanan mülahazalarla taraflarına ve sorumluluk sebeplerine dair özel düzenlemelerin yanı sıra, görevli yargı mercii yönünden de özel yasal düzenlemelere tabi tutulmuştur.
    Dava tarihinden önce yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, “Hakimin Sorumluğu”nu düzenleyen İkinci Ayırımın “Dava Dilekçesi ve Davanın İhbarı” başlığı altında düzenlenen 48. maddesinde; “Tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı ve delilleri açıkça belirtilir; varsa belgeler de eklenir” hükmüne yer verilmiştir.
    Yukarıda da vurgulandığı üzere, hâkimin hukuki sorumluluğunda yargı yetkisinin özellikleri, öteden beri özel bir yargılama düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira, yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır.
    Bu nedenle ihbar edilen hakimin somut olaya özgü hususları değerlendirerek karar verdiği, bu durumda da hukuki bir değerlendirme söz konusu olduğu gözetildiğinde HMK’nun 46/c maddesinde ki sorumluluk halinin gerçekleştiğini kabul etmek mümkün değildir.
    Durum böyle olunca 6100 sayılı HMK 46/(c) bendine dayalı olarak açılan sorumluluk davasının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
    H Ü K Ü M:
    1- Açılan davanın REDDİNE,
    2- 6100 sayılı HMK 333 maddesi uyarınca, hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmın davacıya iadesine,
    3- Davanın reddedildiği dikkate alındığında, peşin alınan harcın mahsubu ile yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
    4- 6100 sayılı HMK 49. maddesi gereğince 600,00 TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline,
    5- A.A.Ü.T gereğince takdiren 786,36 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,”
    Dair oybirliği ile verilen 25.02.2014 gün ve 2013/1-4 sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
    Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı ... vekili, 24.07.2012 harç tarihli dava dilekçesiyle; “Aliağa Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/365 Esas 2012/158 Karar sayılı itirazın iptali dosyasında davanın reddine karar verildiğini, miktarın düşük olması nedeni ile kesin olarak verildiğini, bu nedenle temyiz edilemediğini, davanın reddedilmesi üzerine AAÜT 12/2. maddesine aykırı olarak müvekkili aleyhine 600,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, bu durumunda Avukatlık Kanunu’nun 169/1 ve Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 12/2. maddesi aykırı olduğunu, vekalet ücretinin aleyhine icraya konulduğunu, borcu 833,36 TL olarak 05.06.2012 tarihinde yatırdığını, bu durumun HMK 46/1(c) bendine açık aykırılık teşkil ettiğini, iddia ederek açık yasa hükmünün ihlali nedeni ile 786,36 TL zararın davalıdan tahsilini” talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... Hazinesi vekili, şartlar oluşmadığını, yapılan işlemde kusur ve kast bulunmadığını, açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
    İşin esasına geçilmeden önce temyiz edilen miktar dikkate alındığında verilen kararın miktar itibarı ile kesin olup olmadığı tartışılmıştır.
    Davacı 24.07.2012 tarihli dilekçe ile 786,36 TL zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Özel Dairece ilk derece mahkemesi sıfatı ile 25.02.2014 tarihinde istemin reddine karar verilmiştir.
    Dava tarihi olan 24.07.2012 tarihinde yürürlükte olan 24/2/1983 tarih ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93/A-4. fıkrasına göre kanun yoluna başvurulması için miktar veya değere ilişkin olarak öngörülen sınırlamalar, hâkim ve savcıların işlem, faaliyet veya kararlarına dayanılarak açılan her türlü tazminat ve rücu davalarında uygulanmamaktaydı. Ne var ki; 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93/A maddesi 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu Ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yayım tarihinde yürürlüğe girecek olan 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu Ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 06.03.2014 tarihinde yayımlanmıştır.
    Görüşmeler sırasında azınlıkta kalan üyeler, 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu Ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yayım tarihinde yürürlüğe girdiğine ve yayım tarihinin de Özel Daire kararının tarihi olan 25.02.2014 tarihinden sonra 06.03.2014 tarihi olduğuna göre kanun yoluna başvurulması için miktar veya değere ilişkin olarak öngörülen sınırlamaların uygulanmaması ve işin esasının incelenmesini gerektiği savunulmuş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.
    O halde, temyiz edilen miktarın temyiz kesinlik sınırı altında kaldığı kabul edilerek temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibariyle kesin olması nedeni ile REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 09.03.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi