7. Hukuk Dairesi 2014/19310 E. , 2015/8349 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının yerinde olmaması nedeni ile reddine,
2-Davacı vekili davacının davalıya ait işyerinde çalışırken iş akdinin haksız olarak feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
Mahkemece istek kısmen hüküm altına alınmış, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 17.01.2014 tarihli ilamı ile özetle "...Somut olayda davacı yıllık izinlerini kullanmadığını bildirerek yıllık izin alacağı talebinde bulunmuş, mahkemece hükme esas alınan 20.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacının 2.801,81 TL net yıllık izin alacağı hesaplanmış, mahkeme kararının gerekçesinde alacaklar netleştirilirken Damga Vergisinin eksik mahsup edildiğinden resen %0,75 Damga Vergisi tenzil edilerek davacının 2.498,85 TL net yıllık izin alacağı bulunduğu kabul edildiği halde hüküm fıkrasında yıllık izin alacağı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeyerek gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır.
Yapılacak iş, yıllık izin alacağı ile ilgili bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar vermektir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkeme bozma kararına uymuş, yıllık izin konusunda da karar vermiş, kesinleşen alacaklar hakkında ise tespit hükmü kurmuştur.
Dairemizin 17/01/2014 tarihli bozma kararında davalının diğer temyiz itirazlarının reddi nedeni ile dava konusu edilen fazla mesai, hafta tatili, milli bayram ve genel tatil ücret alacaklarına ilişkin hüküm kesinleşmiş olup bu alacaklar hakkında tekrar karar verilmeyip tespit hükmü kurulması yerinde ise de kesinleşen alacakların miktarı ile faiz tür ve başlangıç tarihlerinin karar yerinde gösterilmemesi hatalı olmuştur.
Ne var ki, bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; hüküm fıkrasının 1 numaralı bendininin tümü ile hükümden çıkarılarak yerine;
“1-a)Bilirkişi raporunda 7.126,92 TL olarak hesap edilen fazla mesai ücret alacağından takdiren %40 hakkaniyet indirimi uygulandıktan sonra belirlenen 4.276,16 TL fazla mesai ücreti alacağının 1.000,00 TL"sine 31/01/2012 dava, bakiyesine ise 13/03/2013 ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine,
b)Bilirkişi raporunda 3.054,40 TL olarak hesap edilen hafta tatili ücreti alacağından takdiren %40 hakkaniyet indirimi uygulandıktan sonra belirlenen 1.832,64 TL hafta tatili ücreti alacağının 250,00 TL"sine 31/01/2012 dava, bakiyesine ise 13/03/2013 ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine,
c)Bilirkişi raporunda 649,73 TL olarak hesap edilen genel tatil ücreti alacağından takdiren %40 hakkaniyet indirimi uygulandıktan sonra belirlenen 389,84 TL genel tatil ücreti alacağının 250,00 TL"sine 31/01/2012 dava, bakiyesine ise 13/03/2013 ıslah tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine ilişkin olarak verilen karar bozma kararı kapsamı dışında kalıp kesinleştiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına" rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 11/05/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 01.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) kanun yollarına ilişkin eski hükümleri ayrık olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesine göre; “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
“Hükmün Yazılması” başlıklı 298.maddesi ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.” hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.sayılı kararında da bu ilkeler aynen kabul edilmiştir.
Bozma kararı üzerine önceki hüküm tamamen ortadan kalkar. Bozma dışında bırakılan konularda ortada bir kesin hüküm kalmayacağı ancak bunların taraflar lehine kazanılmış usuli hak oluşturacağı izahtan varestedir. Mahkemece, bozmaya uyarak yeniden karar verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerektiği HGK.nun 10.10.2012 gün ve 2012/9-851E. 2012/705K. sayılı kararında da kabul edilmiş olup bu husus öğretide de benimsenmiş¹, uygulamada bu yönde gelişmiştir².
İlk derece mahkemesinin; Dairemizin bozma ilamına uyarak yaptığı yargılama sonrası bozma dışı kalan alacak kalemleri hakkında hüküm kurulmaması, açıklanan nedenlerle usule aykırı olup kararın bozulması gerekirken, önceki kararda belirtilen alacakların hükme eklenerek “bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına” ibaresi eklenmek suretiyle, düzeltilerek onanması yönünde oluşan Sayın Çoğunluk kararına katılmıyorum. 11.05.2015