10. Ceza Dairesi 2018/3185 E. , 2019/2706 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığının, 28/05/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ..."ın mahkûmiyetine ilişkin İzmir 16. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24/04/2013 tarihli ve 2012/951 esas, 2013/416 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 31/05/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanığın 30/10/2009 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı yapılan yargılama sonucunda, İzmir 16. Sulh Ceza Mahkemesinin 15/06/2010 tarihli ve 2009/885 esas, 2010/1164 sayılı kararı ile TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
2- Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın kesinleşmesini müteakip Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedbirin infazına başlaması için sanığa gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin 05/09/2011 tarihinde tebliğ edildiği ve sanığın 15/11/2011 tarihinde kuruma müracaat ederek tedbirin infazına başladığı, ancak 28/12/2011 tarihli görüşmesine gelmeyerek yükümlülüklerini ihlal ettiği, sanığa uyarı müzekkeresi gönderildiği ancak MERNİS adresi bulunmasına rağmen Tebligat Kanununun 35. maddesi uyarınca 07/03/2012 tarihinde tebliğ edildiği,
3- Sanığın kuruma müracaat etmediğinin bildirilmesi üzerine, Mahkemece yargılamaya devam edildiği ve İzmir 16. Sulh Ceza Mahkemesinin 24/04/2013 tarihli ve 2012/951 esas, 2013/416 sayılı kararı ile TCK"nın 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 06/07/2017 tarihli ve 2016/3144 esas, 2017/3306 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanık hakkında davaya devam olunacağı nazara alındığında, somut olayda sanığın denetimli serbestlik tedbirine başlanabilmesi için usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen başvuruda bulunmadığından bahisle denetimli serbestlik dosyasının kapatılarak gönderildiği, sanığa yeniden tebligat yapılmadığı anlaşılmakla, denetime uymamakta ısrar şartının gerçekleşmediği hususu gözetilmeden, durma kararı verilmesi yerine yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilerek, İzmir 16. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24/04/2013 tarihli ve 2012/951 esas, 2013/416 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
Tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği’nin “Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin ihlali ve kaydın kapatılması” başlıklı 84/1. maddesinde yer alan “… denetim planına uymadığının şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi … hâlinde, sanık veya hükümlü şube müdürlüğü veya büro tarafından denetim planına uyması yönünde uyarılır, gerekli görüldüğünde gözden geçirilmiş denetim planı hazırlanır. Uyarıya rağmen denetim planına uyulmaması halinde, kayıt kapatılarak evrak mahkemeye iletilmek üzere Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca, somut olayda sanığın uyarılı ilk başvuru davetiyesi tebliği üzerine 15/11/2011 tarihinde kuruma müracaat edip tedbirin infazına başladığı, ancak tedbirin infazı sırasında 28/12/2011 tarihinde yükümlülüklerini ihlal ettiği, bunun üzerine gönderilen uyarı müzekkeresinin 07/03/2012 tarihinde Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğ edildiği ve sanığın bu tebliğe rağmen tedbirin infazına devam etmediği gerekçesiyle sanık hakkında yargılamaya devam edilerek mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılmış ise de,
Sanığa gönderilen uyarı yazısının 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile değişik Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre MERNİS adresine tebliğ edilmesi gerekirken, tebliğe elverişsiz olduğu daha önce anlaşılmış olan bilinen son adresine aynı Kanunun 35. maddesi uyarınca tebliğ edilmesinin yasaya aykırı olduğu, bu durumda geçerli bir uyarı bulunmaması nedeniyle sanık hakkındaki tedbirin infazına devam edilerek yeniden uyarı müzekkeresi gönderilmek üzere davanın durmasına karar verilmesi gerektiğinden, yargılamaya devam edilerek sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebi bu yönüyle ve değişik gerekçeyle yerindedir.
D) Karar :
Açıklanan nedenlerle, sanığın mahkûmiyetine ilişkin İzmir 16. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24/04/2013 tarihli ve 2012/951 esas, 2013/416 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 13.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.