10. Ceza Dairesi 2018/502 E. , 2019/2705 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığının, 27/02/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 06/04/2012 tarihli ve 2012/124 esas, 2012/500 sayılı kararı ile; hükmün açıklanmasına dair İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2016 tarihli ve 2016/390 esas, 2016/497 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 07/03/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanığın, 29/09/2007 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 24/07/2008 tarihli ve 2008/1328 esas, 2008/1283 sayılı kararıyla 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
2- Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın kesinleşmesini müteakip Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedbirin infazına başlaması için sanığa gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin 08/10/2009 tarihinde Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğ edilmesine rağmen, sanığın çağrıya uymadığının bildirilmesi üzerine, Mahkemece yargılamaya devam edildiği ancak “tebligatın usulsüz olduğu” gerekçesine dayanılarak 08/12/2009 tarihli ek kararla tedbirin devamına kararı verildiği,
3- Bunun üzerine Denetim Serbestlik Müdürlüğünce sanığa tekrar uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği ve davetiyenin MERNİS adresinde sanığın annesine 28/09/2010 tarihinde tebliğ edildiği, ancak sanığın kuruma müracaat etmemesi üzerine bir kez daha uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği, bu davetiyenin de aynı adreste 25/06/2011 tarihinde tebliğ edildiği,
4- Ancak sanığın kuruma müracaat etmemesi üzerine yargılamaya devam edildiği ve İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 06/04/2012 tarihli ve 2012/124 esas, 2012/500 sayılı kararıyla TCK"nın 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın yasa yolu incelemesinden geçmeksizin 07/05/2012 tarihinde kesinleştiği,
5- Daha sonra sanığın denetim süresi içinde 22/01/2015 tarihinde işlediği iddia edilen parada sahtecilik suçuna ilişkin mahkûmiyet kararının kesinleştiğinden bahisle hükmün açıklanması için ihbarda bulunulması üzerine, İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2016 tarihli ve 2016/390 esas, 2016/497 sayılı kararıyla hüküm açıklanarak, sanığın TCK"nın 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün yasa yolu incelenmesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "1- İzmir (kapatılan) 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 06/04/2012 tarihli ve 2012/124 esas, 2012/500 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı yönünden yapılan incelemede,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar edeceği nazara alındığında, tedavi ve denetime uymamakta ısrar şartının gerçekleşmediği gözetilerek kovuşturma şartı bulunmadığından durma kararı verilmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2016 tarihli ve 2016/390 esas, 2016/497 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede,
Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde satın alma eyleminden dolayı 5271 sayılı Kanun"un 231. Maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği cihetle, sanık hakkında verilen hükmün açıklanması koşullarının da 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine tâbi olmadığı, 5237 sayılı Kanun"un 191/4. maddesinde yer alan, "a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması..." hallerinde hükmün açıklanmasına karar verileceği gözetilmeksizin yazılı şekilde hükmün açıklanmasına karar verilmesinde, isabet görülmemiştir." denilerek, İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 06/04/2012 tarihli ve 2012/124 esas, 2012/500 sayılı kararı ile; İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2016 tarihli ve 2016/390 esas, 2016/497 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
1- Sanık hakkında “ısrar” koşulu gerçekleşmediği halde yargılamaya devam edilmesinin yasaya aykırı olduğuna ilişkin talebin incelenmesi:
Tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Görüldüğü üzere, yasa maddesinde davaya devam olunabilmesi için aranan şart “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama” şartı olup, hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten farklı olarak “yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartı aranmamaktadır. Bir yargılama şartı olarak “ısrar” koşulu 6545 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Bu nedenle, infaza ilişkin usulî değişiklikler geriye yürümeyeceğinden 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önceki dönemde uygulanan ve uygulaması bu tarihten önce sona ermiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak “ısrar şartı” aranmayacaktır.
Sanık hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin infaz edildiği tarihte yürürlükte olan 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 27. maddesine dayanılarak hazırlanmış olup, bu Yönetmeliğin “Denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi” başlıklı 87. maddesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin olarak hükmedilen denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanabilmesi için, öncelikle hükümlüye “uyarılı ilk başvuru davetiyesi” gönderilerek, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurması gerektiği belirtilir. 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde TCK’nın 191. maddesinde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına ilişkin olarak “ısrar” koşulu yer almadığı için, aynı yönetmelik maddesinin 2. fıkrası uyarınca da hükümlü on gün içerisinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmez ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamazsa, denetimli serbestlik tedbiri dosyasının kaydı kapatılarak durum mahkemesine bildirilir.
05/03/2013 tarihinde yürürlüğe girip önceki Yönetmeliği yürürlükten kaldıran Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 40/4. maddesi ile 47/1. maddesinin (a) bendi de aynı yönde düzenleme içermekte olup, usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse denetimli serbestlik kaydı kapatılır.
Görüldüğü üzere, TCK’nın 191. maddesi uyarınca yapılan yargılamalarda bir usûl hükmü olarak yargılama şartı olan “Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” koşulunun aranmadığı 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde, uyarılı ilk başvuru davetiyesine icabet etmeyen, yani tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamayan hükümlülere yeniden davetiye gönderilmesi ve uyarı yapılması gerektiğine ilişkin olarak Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununda ve 05/03/2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinde her hangi bir hüküm bulunmamaktadır. TCK’nın 191. maddesi uyarınca hakkında tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen ancak bu tedbiri ihlal eden hükümlülerin uyarılmasına ilişkin düzenleme, kendisine gönderilen “uyarılı ilk başvuru davetiyesi”ne icabet edip Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat eden ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlayan, ancak daha sonra yükümlülüklerini ihlal eden hükümlüler için geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilen sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat ederek denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına başlaması için uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği, bu davetiyenin hükümlüye usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen hükümlünün çağrıya uymadığı ve bu şekilde yükümlülüklerini ihlal edip denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı, bu nedenle tedbirin infaz edildiği tarih itibariyle uygulanması gereken 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca yargılamaya devam edilme koşulları oluştuğu, bununla birlikte sanığa Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce ikinci kez uyarılı ilk başvuru davetiyesi de gönderildiği ve bu nedenle esasen kanun yararına bozma talebinin dosya kapsamı ile uyumsuz olduğu ve talebin konusunun da bulunmadığı,
Ayrıca, sanık hakkında doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının sanık lehine olduğu, bu nedenle, tedbiri ihlal eden sanık hakkında 6545 sayılı Kanun ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrasında yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur.” şeklindeki hüküm gereğince, yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir hüküm verilmesinin yasaya uygun olduğu, anlaşıldığından, “ısrar koşulu gerçekleşmediğinden durma kararı verilmesi gerektiği” gerekçesine dayanan kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.
2- Hükmün açıklanmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğuna ilişkin talebin incelenmesi:
Sanık hakkındaki 24/07/2008 tarihli ilk kararla 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararı verilmiş olduğu, ancak sanığın tedbire aykırı davranması üzerine, aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca yargılamaya devam edilerek 06/04/2012 tarihli kararla mahkûmiyetine ve CMK’nın 231. maddesi uyarınca genel hükümlere göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191. maddesi ve 6545 sayılı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanunun geçici 7/2. maddesi kapsamında verilmiş bir hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunmadığından, CMK’nın 231. maddesinde yer alan genel hükümlerin geçerli olacağı, bu nedenle sanığın 5 yıllık denetim süresi içinde işlediği iddia olunan “parada sahtecilik” suçundan dolayı mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesi üzerine CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasına karar verilmesinin yasaya uygun olduğu, anlaşılmış olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.
D) Karar :
Açıklanan nedenlere göre; sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İzmir 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 06/04/2012 tarihli ve 2012/124 esas, 2012/500 sayılı kararı ile; hükmün açıklanmasına ve sanığın mahkûmiyetine dair İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2016 tarihli ve 2016/390 esas, 2016/497 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma taleplerinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 13.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.