Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/1708
Karar No: 2020/3133
Karar Tarihi: 08.06.2020

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/1708 Esas 2020/3133 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2019/1708 E.  ,  2020/3133 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
    Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
    Hüküm : ... Dış Ticaret Ltd. ŞTİ"nin davasının kısmen kabulü ile 18.900 TL maddi tazminatın davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, davacı ..."in davasının reddine

    Davacı ... Dış Ticaret Ltd. ŞTİ"nin tazminat talebinin kısmen kabulüne, davacı ..."in talebinin ise reddine ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/468 soruşturma sayılı dosyası kapsamında davacı ... Dış Ticaret Ltd. ŞTİ"ye ait olan 7.880 kg çaya ve davacı ..."e ait 65 EV 535 plaka sayılı kamyona 25/02/2008 tarihinde kaçakçılık suçundan yürütülen soruşturma kapsamında fiilen el konulduğu, yapılan soruşturma sonucunda, 16/10/2008 tarihinde dosyanın şüphelileri olan şahıslar hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına, el konulan kamyonun ve çayların sahiplerine iadesine karar verilip, verilen kararın 05/01/2009 tarihinde kesinleştiği, davanın işlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanunun 142. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı, dava için kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmakla;
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekili ve davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    1-Anayasanın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Ancak mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasanın 13. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) özellikle el koyma ve müsadere yoluyla yapılan müdahalelere ilişkin verdiği kararlarda, keyfi müdahalelerden korunmak amacıyla mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden önlemlerin kanun dışı veya keyfi ya da orantısız olamayacağına vurgu yapmaktadır. (Ali Esen - Türkiye, Başvuru No: 74522/01, 24/7/2007). Kişilerin Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının korunması ile sahip olunan bu hakkın kamu yararına aykırı olarak suçta kullanılması durumunda nasıl orantılı bir şekilde sınırlandırılabileceğine ilişkin sorun yine AİHM kararları ile aydınlatılmaya çalışılmış ve özellikle mülkün varsa resmi siciline devredilmesinin önlenmesi amacıyla şerh konulması, bazı durumlarda yargılama sonunda verilebilecek müsadere kararının sonuçsuz kalmasının önlenmesi ile mülkün yine suçta kullanılmasının önüne geçilmesi maksadıyla alıkonulabileceği hususları üzerinde durulmuştur. AİHM içtihatları ışığında ulusal mevzuatımız değerlendirildiğinde; 5271 sayılı CMK"nın taşınmazlara, hak ve alacaklara el konulmasını düzenleyen 128. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca kara, deniz ve hava ulaşım araçları hakkında verilen el koyma kararlarının sicile şerh verilmek suretiyle icra olunacağı hükme bağlanmış olup, ulaşım araçlarına fiilen el konulacağına yani alıkoymaya ilişkin ise herhangi bir atıf yapılmamış olmakla birlikte 5607 sayılı Kanun kapsamında kara, deniz ve hava ulaşım araçları hakkında alıkoymaya ilişkin bir takım istisnalar bulunmaktadır. Adli olaylarda mülkiyet hakkına müdahale edilirken Anayasanın 35. maddesi başta olmak üzere yukarıda zikredilen kanun maddeleri de göz önünde bulundurularak orantılı bir karara varılması elzemdir. AİHM bu kapsamda el koyma ile kanuna aykırı eylem arasındaki illiyet bağının kamu makamlarınca makul bir şekilde değerlendirilmesini de başka bir güvence ölçütü olarak kabul etmektedir. El koyma ve müsaderenin muhakkak uygulanması gerektiği kabul edildiği takdirde özellikle iyiniyetli üçüncü kişiler yönünden eşyanın belirli koşullar dahilinde iadesi veya bu mümkün olamıyorsa eşya sahibinin zararının tazmini gerektiği hususu da kararlarda sıkça zikredilmektedir. Müsadere veya geçici el koyma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin bireyin menfaatleri ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozmaması için öncelikle suça konu eşyanın malikinin davranışı ile suç arasında uygun bir illiyet bağının olması, iyi niyetli eşya malikine eşyanın iade edilmesi veya iyi niyetli malikin bu nedenle oluşan zararının tazmin edilmesi gerekmektedir.
    Somut olayda, 5607 sayılı Kanuna aykırılık suçu kapsamında el konulan kamyon iyi niyetli üçüncü kişi konumundaki davacı ... ait olduğu anlaşıldıktan sonra da el koyma tedbirinin fiili olarak uygulanmasına devam edilmiştir. El konulan aracın fiilen alıkonulması yerine trafik siciline şerh konulmasının niçin yetersiz kaldığı, 5271 sayılı CMK"nın 128. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca kara, deniz ve hava ulaşım araçları hakkında verilen el koyma kararlarının sicile şerh verilmek suretiyle icra olunacağı düzenlendiği halde, hangi gerekçe ile araca fiilen el konulduğu, mahkeme kararından anlaşılamamaktadır. Anayasa Mahkemesinin 20/9/2017 tarih ve 2014/14195 başvuru numaralı kararında da belirtiği üzere suçta kullanılan veya suça konu eşyalara el konulması; bu eşyaların yeniden suçta kullanılmalarının önüne geçilmesi, caydırıcılığın sağlanması ve muhtemel bir müsaderenin sonuçsuz kalmasını önlemek gibi amaçlar taşımaktadır. Bununla birlikte kamu makamlarının söz konusu tedbirleri alırken kişilerin mülkiyet haklarının korunmasını da gözetmeleri gerekmektedir. Fiilen el koyma tedbirinin uygulanması, kişilerin geçici süreyle de olsa mülkünden yoksun bırakılması gibi ağır bir sonuca yol açmaktadır. El konulan aracın müsadere edilemeyeceğinin anlaşılmasına ve davacının aracının sicil kaydına şerh konulmak suretiyle daha az zarara yol açabilecek bir yolun da varlığına rağmen soruşturmanın sonuna kadar kamyona fiilen el konulması şeklindeki müdahalenin 5271 sayılı CMK"nın 128. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olduğu gibi ölçülülük ilkesi ile de bağdaşmadığı anlaşılmaktadır.
    Tüm bu açıklamalar ışığında, davacı ..." e ait olan kamyona fili el koyma tarihi olan 25/02/2008 den, kamyonun iadesine ilişkin kararının kesinleştiği 05/01/2009 tarihine kadar oluşan maddi zararın tespiti için bu süreçte, aracın ortalama ne kadar kazanabileceğinin Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonundan sorulup, bakım, sigorta, amortisman, şoför vs. giderleri de dikkate alınmak suretiyle net kazancı belirlenerek, maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi,
    2-Davacı ... Dış Ticaret Ltd. ŞTİ"ye ait olan 7.880 kg çaya kaçakçılık suçundan yürütülen soruşturma kapsamında 25/02/2008 tarihinde el konulup, 16/10/2008 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi ile sahibi olan şirkete iade edilmesine karar verildiği, verilen kararın 05/01/2009 tarihinde kesinleşmesine müteakip, 10/04/2009 tarihinde 7840 kg çayın davacı şirkte teslim edildiği görülmekle, davacının iade edilemeyen 40 kg çayın el koyma anındaki piyasa koşullarına uygun fiyatı esas alınarak, tespit edilen miktarın talep uyarınca el koyma anından itibaren yasal faizi ile birlikte hükmedilmesi, diğer yandan iade edilen 7840 kg çaya ilişkin el koyma anındaki değeri esas alınarak, yalnızca, 25/02/2008 tarihinden iade kararının kesinleştiği 05/01/2009 tarihine kadar işleyecek yasal faizin maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınması gerektiği gözetilmeden, davacının muhtemel kazanç kaybına göre zarar hesabı yapan dosya kapsamında mevcut 28/09/2015 tarihli rapor uyarınca yazılı şekilde hüküm tesisi,
    Kanuna aykırı olup, davalı vekili ve davacılar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 08/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi