10. Hukuk Dairesi 2011/18241 E. , 2013/1749 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 01.09.1989 – 04.06.1992 tarihleri arasında kalan döneme ilişkin hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, hakdüşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacının avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılıp Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Davacının, davaya konu işyerinde 04.06.1992 tarihinden beri 5434 sayılı Kanun kapsamında çalıştığı anlaşılmaktadır.
Çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3.maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2.maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları ise 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10.maddesinde tanımlanmıştır.
Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olmasıdır.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde isteyebilir.
Somut olayda; davacının hizmet tespiti istediği aynı işyerinde çalışmaya devam ettiği hususu tartışmasız olup; çalışma kesintisiz devam ettiğine göre, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10. maddesinde yer alan “hizmet” kavramının, somut olay yönünden hem sigortalı hem de emekli sandığı hizmeti birlikte değerlendirilmek suretiyle belirlenmesi ve hak düşürücü sürenin hesabında da bu belirlemenin esas alınması gerekir.
Bu durum “işçi yararına yorum ilkesi”nin doğal sonucudur.
Hal böyle olunca; davacının aynı işyerinde sigortalı hizmeti sona ermekle birlikte Emekli Sandığına tabi hizmetinin dava tarihinde halen devam ettiği, çalışmanın kesintisiz olduğu belirgin olmakla hizmet tespiti davası açmak için yasada öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu kabule olanak bulunmamaktadır. (YHGK, 2011/587 E., 2012/59 K.; 2011/626 E., 2012/12 K.; 2011/752 E., 2012/69 K.; 2012/15 E., 2012/228 K. Sayılı ilamları)
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-)Kabule göre, 27.06.1956 gün ve 2/14 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıkça belirtildiği üzere davacıya karşı birlikte sorumlu bulunan birden çok gerçek ve tüzel kişi aleyhine açılan bir davanın, davalılar için müşterek bir sebepten dolayı reddedilmesi halinde, avukatla temsil edilen davalılar lehine tek vekalet ücreti taktir edilmesi gerekirken yazılı şekilde her davalı için ayrı ayrı vekalet ücreti taktir edilmiş olması, isabetsizdir.
O halde, davacının avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.