11. Hukuk Dairesi 2018/3185 E. , 2019/4766 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03/05/2017 tarih ve 2010/66 E. - 2017/463 K. sayılı kararın davalı banka vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince verilen 19/04/2018 tarih ve 2017/6066-2018/1043 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili; üzerinde davalı banka lehine 2 adet ipotek bulunan İstanbul/Kadıköy Caferağa mahallesinde kain 79 ada, 11 parselde ve 1288 ada, 91. parselde bulunan taşınmazların davacıların murisi ..."e ait olduğunu, murisin ölümü üzerine davacılara ve şu an nerede olduğunu bilmedikleri, kaçak durumda olan ..."e intikal ettiğini, murisin ağır derecede hasta olduğu bir sırada kaçak ..."in, yetkilisi olduğu Demir Turizm Ltd. Şti. adına davalı bankadan krediler kullandığını ve murise ait dava konusu 2 adet taşınmaza da anılan krediler kapsamında ipotek tesis edildiğini, ipoteğe dayanak 29.02.2008 tarihli vekaletname tarihinde 74 yaşındaki murisin hastalığı nedeniyle ayırt etme gücüne sahip bulunmadığını, vekaletname tarihinde 74 yaşında olan muris için tıbbi bir rapor aranmadığını, vekaletnamenin hiçbir hukuki değerinin bulunmadığını, davalının iyi niyetli olsa bile bu işlemin geçerli hale gelemeyeceğini, geçersiz vekaletname ile yapılan işlemlerin de geçersiz olduğunu, ipotek tesisinin ipotek sözleşmesine dayanmaması nedeniyle de geçersiz olduğunu, davacılardan ... ve ..."in murislerinin sağlığında kendisine kayyum tayini için Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesine başvurduklarını, ancak dava sırasında muris vefat ettiğinden kayyum tayini davasının konusuz kaldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazları üzerindeki ipoteklerin geçersiz olduğundan terkinlerini talep ve dava etmiş, 27.12.2011 tarihli ıslah dilekçesiyle ipotek konusu gayrimenkullerin satıldığını ve ihalelerinin kesinleştiğini, davaya gayrimenkul bedellerinin istirdadı ve tazminat davası olarak devam edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; notere karşı açılan ve müvekkilinin taraf olmadığı davada vekaletnamenin geçersizliğine ilişkin davanın reddedildiğini, ipotek tesisinin usul ve yasaya uygun olduğunu ve davacıların ortağı oldukları şirketin kullandığı 1.317.827,56 TL bedelli kredinin teminat olarak 07.03.2008"de verildiğini, anılan tarihten bu yana dava açılmamasına rağmen tahsile geçildiğine iş bu davanın ikame edildiğini, anılan tarihte muris hakkında herhangi bir kısıtlama kararı bulunmadığını, iyi niyetin korunduğunu, vekaletnamenin geçersiz olduğu iddiasının yasal dayanaktan uzak olduğunu, noterin murisi doktora sevk gereği duymadığını, rahatsızlığın fiziki bir rahatsızlık (sağ elde felç) olduğunu, bu durumun vekalet vermeye engel oluşturmadığını ve sol el başparmağı basmak suretiyle imza tamamlanıp vekaletname düzenlendiğini, davacıların kötüniyetli olduğunu, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla müvekkilinin İstanbul 10.İcra Müdürlüğünün 2009/1835 ve 2009/2186 esas sayılı takip dosyalarına davacıların itirazı sonucunda açılan İstanbul 5.İcra Hukuk Mahkemesindeki 2009/1365 ve 2009/1562 esas sayılı dosyaların davacıların iddia ettiği gibi derdest olmayıp, 23.02.2010"da husumet yönünden reddedildiğini, şirket ortaklarının dava açma hakkı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacılar murisinin vekaletnamenin düzenlendiği 29.02.2008 tarihi itibariyle ayırt etme gücünün ve bu bağlamda fiili ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti için alınan 30.09.2016 tarihli raporla murisin vekaletnamenin verildiği tarihte fiil ehliyetine haiz olmadığının tespit edildiği, bu nedenle düzenlenen vekaletnamenin geçersiz olduğu, anılan vekaletnameye dayalı olarak davalı banka lehine yapılan ipotek tesis işlemininde tasarruf yetkisi yokluğu nedeniyle geçersiz olacağı, tasarruf yetkisinin yokluğu halinde iyiniyetin korunamayacağı, hakkın kötüye kullanımının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 1.300.000 TL"nin 04.06.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davalı vekilinin istinaf başvurusunun, ipotek tesisi karşılığı alınan kredilerin davacılara ait aile şirketine harcandığı, davalı banka aleyhine zenginleşildiği, her ne kadar kural olarak muristen alınan vekaletname ve vekaleten tesis edilen ipoteğin geçersiz olması gerekir ise de anılan vekalete güvenerek ipotek tesisiyle kredi kullandıran davalı bankaya karşı bu hususun ileri sürülmesinin 4721 sayılı TMK 2. maddesine aykırı olduğu, TMK 15. maddesinin mutlak olmadığı, lehine vekaketname verilen ve kaçak durumunda olan şirket yetkilisi ...’in neden kayıp olduğu, şirketin kimin tarafından yönetildiği hususlarında davacı tarafça yeterli delilin sunulmadığı, ...’in davacı kardeşleri tarafından temsilci olarak atandığı, davalı bankanın yokluğunda düzenlenen vekaletnameye güvenerek ipotek karşılığı davacıların şirketine kredi verirken iyi niyetli olduğu, davalı bankanın dolandırıldığı, davacıların kardeşi ... tarafından dışardan hiçbir üyesi olmayan aile şirketlerine kredi sağlamak için vekaletname alıp, ipotek tesis edip karşılığında kredi aldığından haberdar olmamalarının mümkün olmadığı, kredi alımına ve kullanımına itirazlarının bulunmadığı, sözleşme geçersiz olsa dahi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davacıların şirketin üzerinden krediyi ödemekle yükümlü oldukları, işbu davanın açılmasının, kredinin geri ödemesinin engellenmesi amacıyla TMK’nın 2. maddesi anlamında hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, davacıların zararı olmadığı, murisin hayatta olması halinde de çocuklarının zorda olan şirketine kredi temin etmek için taşınmazı üzerinde ipotek tesisine karşı çıkmayacağı, şirketin kardeşlerden oluştuğu, ipotek tesis edilen taşınmazın da hepsinin ortak malı olduğu, davacılar bakımından bütünsel olarak kaybın söz konusu olmadığı, kredinin şirket tarafından kullanıldığı, ehliyetsizliğin ileri sürülmesini haklı gösterecek özel bir durumun kanıtlanmadığı, murisin davacıların herhangi birinden mal kaçırma kastıyla hareketinin söz konusu olmadığı, davacıların kullanılan krediden dolaylı olarak fayda sağladıkları, kredinin geri ödemesi sırasında murisin ehliyetsizliğini ileri sürmede iyi niyetli olmadıkları, sözleşme geçersiz olsa da sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre de iadenin gerektiği gerekçesiyle kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24/06/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.