7. Hukuk Dairesi 2015/2944 E. , 2015/8295 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İzmir 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 19/07/2013
Numarası : 2012/319-2013/377
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı M.. B.. vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili, iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak sona erdirildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda, davacının fazla çalışma ücret alacağı tanık beyanlarına göre, davacının 08.00-20.00 arası 1 saat ara dinlenme ile haftada 21 saat fazla çalışma yapıldığı kabul edilerek hüküm altına alınmıştır. Davalı işyerinin davalı M.. B.."na bağlı ... ... Okulu olduğu gözönünde bulundurulduğunda davacının işe giriş çıkış saatlerini gösteren işyeri giriş-çıkış kayıtlarının bulunup bulunmadığının araştırılması zorunludur. Davalı işverenden, giriş-çıkış kayıtları bulunup bulunmadığı sorularak varsa bulunduğu çalışma dönemi için bu kayıtlara göre fazla çalışma ücret alacağının hüküm altına alınması gereklidir. Davalı işverenin okula giriş-çıkış kayıtlarının olmadığını belirtmesi ya da sunulan kayıtların tüm çalışma dönemini kapsamaması halinde, Dairemizden geçen 25.02.2015 tarih ve 2015/3133 Esas ve 2015/2445 Karar sayılı ve 2015/ 3172 E- 2015/2446 Karar sayılı dava dosyalarında mahkemece haftanın 6 günü 08.00-20.00 arası 1.5 saat ara dinlenmesi ile haftada 18 saat fazla çalışma yapıldığının belirlenmiş olması ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesince incelenen 15.12.2014 tarihli 2013/27052 Esas ve 2014/35518 Karar sayılı dava dosyasında haftada 6 saat fazla çalışma yapıldığının kabul edilmiş olması hususları birlikte değerlendirilerek fazla çalışma ücret alacağı talebi hakkında bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden fazla çalışma ücreti alacağının hüküm altına alınmış olması doğru olmamıştır.
3-6100 sayılı HMK.nun 107. maddesinde, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği, karşı tarafın verdiği bilgi veya değerin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği, ayrıca kısmi eda davasının açılabildiği hallerde tespit davası da açılabileceği ve bu durumda hukuki yararın var olduğunun kabul edileceği, 109. maddesinde ise talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği bildirilmiştir.
Görüldüğü gibi her iki dava çeşidinde de açılabilirlik şartı, alacağın konusu miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmamasıdır. Her iki dava çeşidinde de dava açan alacağın asgari bir miktar ve değerini belirterek talepte bulunmaktadır.
Dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini istiyorsa onu açık şekilde yazar. Kısmi davada, davacının dilekçesinde kısmi dava açtığını açıkça bildirmesi gerekir. Belirsiz alacak davasında ise alacağın miktarının belirlenmesi açıkça talep edilmelidir.
Talep sonucu açık değil ise mahkeme, talep sonucunu açıklattırmalıdır. Bundan başka talep sonucunun açık olmaması halinde, dava dilekçesinin diğer bölümlerinde yazılanların ışığında bir yoruma tabi tutularak davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemek hakimin ödevidir.
Somut olaya gelince, her ne kadar dava 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra açılmış ise de; davacı vekili dava dilekçesinde, davanın belirsiz alacak davası olduğu yönünde bir açıklamada bulunmadığı gibi talep ettiği alacakların miktarının belirlenmesini de istememiştir. Dava dilekçesi içeriğinden davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı kısmi dava açmış, ıslah dilekçesi ile de talep miktarını artırmıştır. Davalıya ıslah dilekçesi 27.03.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı 2.4.2013 tarihinde ıslah ile arttırılan alacaklar bakımından zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Mahkemece davanın kısmi dava olduğu ve davalının süresinde ıslaha karşı zamanaşımı savunmasında bulunduğu dikkate alınmadan karar verilmesi de hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, 07.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.