10. Hukuk Dairesi 2019/2163 E. , 2020/3314 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2015/353-2015/114
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum, davalılardan ..., ... ve ... ile ihbar olunan Muğla Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu"nun 49"uncu maddesinde, iki taraftan biri davayı kaybettiği takdirde üçüncü kişiye rücû hakkına sahip olduğu düşüncesinde ise, yerine geçerek davayı takip etmesini veya davada üçüncü kişi sıfatıyla kendisine katılması gerektiğini davanın her aşamasında o kişiye ihbar edebileceği, 50"nci maddesinde, üçüncü kişinin, ihbar eden kimsenin yerine geçerek davayı takip etmeyi kabul etmesi durumunda davada kendisi yerine yalnız ihbar eden kişiyi temsil edeceği, 51"inci maddesinde, üçüncü kişinin, ihbar eden kimsenin yerine geçerek davayı takip veya davaya müdahale etmediği takdirde, ihbar edenin davada yer almak zorunda olduğu açıklanmış; 01.10.2011 günü yürürlüğe giren ve anılan Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda da benzer düzenlemelere yer verilmiştir. Söz konusu Kanunun “İhbar ve şartları” başlığını taşıyan 61"inci maddesinde, taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği, “İhbarın şekli” başlıklı 62"nci maddesinde, ihbarın yazılı olarak yapılacağı, ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerektiği, “İhbarda bulunulan kişinin durumu” başlığını taşıyan 63"üncü maddesinde, dava kendisine ihbar edilen kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabileceği belirtilmiştir.
İnceleme konusu davada; ihbar olunan Muğla Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü’nün asli veya fer’î müdahil konumunda bulunmadığı, aleyhine bir hüküm de kurulmadığı, bu nedenle hükmü temyiz etme hakkı olmadığından, temyiz talebinin reddine,
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı ... vekilinin tüm; davacı Kurum, davalılar ... ve ... vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3-Davalılar ... ve ... vekilleri tarafından hem dava dilekçesi hem de ıslaha karşı sunulan cevap dilekçeleriyle zamanaşımı def"inde bulundukları anlaşılmaktadır.
Zamanaşımı def"i davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.01.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı) Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir.
Zararlandırıcı sigorta olayına neden olan 3. şahıslar yönünden; üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu olmayıp 506 sayılı Kanunun 26/2. maddesi ile Borçlar Kanunununa yollamada bulunulduğundan, Borçlar Kanunun 60. maddesinde öngörülen bir ve on yıllık haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulaması gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 109. maddesi hükmüne göre, motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin taleplerde ise, iki ve her halde kaza gününden başlayarak on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinde tereddüt yoktur.
Kurum ceza davasına müdahil olarak katılamadığından rücu davalarından Borçlar Kanununun 60. maddesindeki ceza zamanaşımı ise uygulanmamaktadır.
Bu kapsamda; ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişi yönünden, Kurumun, ceza kararının kesinleştiği tarihte faili öğrendiği kabul edilmeli, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise yöntemince yapılacak araştırma sonunda tazminat yükümlüsünün kim olduğunun öğrenilme tarihi açıklıkla saptanmalıdır. Önemle belirtilmelidir ki, zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.
Sorumluğunun temelini haksız fiil teşkil ettiğinden, zamanaşımı süresinin olayın trafik-iş kazası olması nedeni ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesi hükmüne göre belirlenmesi gerekir. Söz konusu maddeye göre, zamanaşımı süresi faile ve zarara ıttıla tarihinden itibaren 2 yıl ve her halükarda, olay tarihinden itibaren 10 yıldır.
Eldeki davada, davalı üçüncü kişi ... yönünden, hem dava dilekçesi hem de ıslahla talep edilen miktara karşı zamanaşımı süresinin geçtiği gözetilmeli; davalı ... yönünden ise, yasal süresi içerisinde ileri sürdüğü zamanaşımı def"i kapsamında, yukarıdaki düzenleme ve açıklamalara göre özellikle Kurumun anılan davalı yönünden tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarih belirlenerek araştırma ve irdeleme yapılıp elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum, davalılardan ... ve ... ile ihbar olunan Muğla Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... ve ... ile ihbar olunan Muğla Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü"ne iadesine, 16/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.