4. Hukuk Dairesi 2017/4004 E. , 2018/3306 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 18/06/2015 gününde verilen dilekçe ile 2330 sayılı Kanundan kaynaklanan rücuen tazminat istenmesi üzerine ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 17/02/2017 günlü karara karşı davacı ve davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; davacı ve davalı vekillerinin ileri sürdükleri tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf istemlerinin 6100 sayılı HMK"nın 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince esastan reddine dair verilen 07/06/2017 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, 2330 sayılı Kanun uyarınca ödenen tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili; ... Emniyet Müdürlüğünde görevli dava dışı ...’nun davalı tarafından silahla vurularak öldürüldüğünü, mirasçılarına 2330 sayılı Kanun kapsamında tazminat ödendiğini belirterek, davalının hukuka aykırı eylemi nedeniyle meydana gelen zararın rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/282 esas, 2014/290 karar sayılı dosyanın aynı konu ile ilgili olduğunu ve davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince; davalının, ... Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 03/03/2004 ve Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin 04/03/2005 tarihli raporları ile ayırt etme gücünün bulunmadığının belirlendiği, ancak akıl sağlığının bozulmasında iş ortamı ve birlikte çalıştığı kişinin davranışlarının da tetiklediği, TBK 65. (BK’nın 54.) madde hükmünün uygulama koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair karar verilmiştir.
Hükme karşı, davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; delilerin değerlendirilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle davacı ve davalı vekillerinin istinaf istemlerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamından, davalı hakkında düzenlenen ... Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 03/03/2004 ve Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin 04/03/2005 tarihli raporlarında "şuur ve hareket serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede (paranoid sendrom) denilen akıl hastalığı" tanısının konulduğu ve ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin, 2005/1229 esas, 2005/1258 karar sayılı dosyası ile kısıtlanarak kendisine vasi atanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK"nun temyiz kudretini haiz olmayanların mesuliyetini düzenleyen 54. maddesi "Hakkaniyet iktiza ediyorsa hakim, temyiz kudretini haiz olmayan kimseyi ika ettiği zararın tamamen yahut kısmen tazminine mahkum eder. Temyiz kudretini muvakkaten ızaa eden kimse, bu halde iken yapmış olduğu zararı tazmine mecburdur. Şu kadar ki kendi kusuru olmaksızın ika edilmiş olduğunu ispat eder ise mesul olmaz."" hükmüne amirdir.
Kural olarak haksız eylem nedeni ile verilen zararlarda sorumluluk kusura dayanır. Kusur sorumluluğu için de Medeni Kanun’un 13. Maddesinde belirtilen ayırt etme gücünün varlığı gerekli ve yeterli koşuldur. Diğer yandan aynı Kanun’un 15. maddesi gereğince yasada gösterilen ayrık durumların varlığı durumunda ayırt etme gücü bulunmayanlar da haksız eylemleri nedeni ile verdikleri zararlardan sorumlu tutulabilirler. Bu ayrık durumlardan birisi de 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 54/1 maddesinde düzenlenmiş bulunan hak ve adalete dayalı nesnel (objektif) sorumluluktur.
Bu düzenleme ile hakime, geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Bu yetkinin, her olayı çevreleyen koşulların gözönünde bulundurularak kullanılması gerekir. Bu bağlamda, ayırt etme gücü bulunmayanın eyleminin doğurduğu özel tehlike; ayırt etme gücü bulunmamasına karşın, objektif ölçüler içinde ona yüklenilebilecek bir kusurun varlığı; ayırt etme gücü bulunmayanın, eylem sırasındaki öznel durumu ve zarar görene yönelik tutumu ile tarafların ekonomik varlıklarının gözönünde tutulması gerekir. Özellikle, haksız eylemde bulunanın sorumluluğunun onun yönünden rahatlıkla katlanılabilir; zarara uğrayan yönünden de hissedilebilir ölçüde ekonomik sonuçlar doğurması durumunda, ayırt etme gücü bulunmayanın sorumlu tutulması benimsenebilir.
Şu durumda, mahkemece, hakkaniyet iktiza ediyor ise temyiz kudretini haiz olmayan kimseyi ika ettiği zararın tamamen yahut kısmen tazminine mahkum eder hükmü karşısında davalının kasten adam öldürme eylemi nedeniyle davacı kurumca yapılan ödeme nedeniyle hakkaniyet gereği verilen zararın tazmini ile sorumlu tutulması gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile istemin tümden reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle davacının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 25/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.