10. Hukuk Dairesi 2012/25416 E. , 2013/1537 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, davalı Köy Muhtarlığı nezdinde 1.12.1993-3.12.2009 tarihleri arasında hizmet akdi ile çalışmış olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulü ile davacının 1.6.1995-3.12.2009 tarihleri arasında hizmet akdi ile çalıştığının tespitine karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının, iddia ettiği ve mahkemenin de kabul ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğinin belirlenebilmesi amacıyla; davacının çalışmaları ile ilgili tüm belgelerin istenmediği ve çalışmanın niteliğinin tam olarak araştırılmadığı ve saptanmadığı görülmüştür.
Öncelikle, davacının iddiası ve gösterdiği tanıklar ile, kamu tanıklarının yetersiz anlatımı ile yetinilmeyerek, davacının köy muhtarlığı nezdindeki çalışmasının tam süreli mi, kısmi süreli mi olduğu hususunda re’sen araştırma yapılması, bu kapsamda davacının muhtarlık emrinde ne tür işler yaptığının, yaptığı belirtilen bu işlerin tam süreli çalışmaya tekabül edip etmediğinin tayini, bu yapılırken davacının tarımsal faaliyetinin olup olmadığının, başka iş yapmasının söz konusu olup olmadığının araştırılması, gerek daha önce tanık olarak dinlenilmeyen, gerekse daha önce tanık olarak dinlenen eski muhtarlar, azalar ve köy sakini kişilerin davacının çalışma sürelerinin tespiti açısından ilk defa veya yeniden ifadelerinin alınması, ilgili kurumlardan davacının resmiyete de yansımış tarımsal faaliyetlerinin ve Bağ-Kur kaydının araştırılması, sonradan dinlenen tanık beyanları ile daha önce dinlenen tanık beyanları arasında çelişki oluşması halinde, bu çelişki giderilmeye çalışılması, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, hükmün sadece davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiş olduğu dolayısıyla usuli kazanılmış haklar da gözetilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre bir karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 7.2.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.