Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/29634
Karar No: 2019/18914
Karar Tarihi: 14.10.2019

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/29634 Esas 2019/18914 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2017/29634 E.  ,  2019/18914 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin, davalı işyerinde 20.07.2009 tarihinde çalışmaya başladığını ve bu çalışmasının 25.06.2014 tarihine kadar kesintisiz sürdüğünü, şirkette araştırma elemanı olarak görev yaptığını, sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini, bu konuda ... 1. Noterliğinin 02.03.2105 tarih ve 1430 yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdiklerini, müvekkilinin iş akdi usulsüz ve yasalara aykırı olarak haksız bir şekilde davalı işveren tarafından feshedildiğinden ve işçilik alacakları ile tazminatları ödenmediğinden, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem ve ihbar tazminatı alacağı, fazla çalışma ücret alacağı,ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, yıllık izin ve bakiye ücret alacağı ile eksik yatırılan sigorta bedeli alacağının faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
    2-Taraflar arasında davacının ücretinin miktarı ve bakiye ücret alacağının bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    4857 sayılı İş Kanunu"nun 37. maddesine göre, işçiye ücretinin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.
    Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
    Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
    4857 sayılı İş Kanununun 5754 sayılı yasayla değişik 32. maddesinde, “Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır.
    Uzun süre ücretlerinin ödenmediği iddiası karşısında, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılmalı ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Dairemizce, çok uzun süre ücret ödenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hakimce resen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir.
    Somut olayda,davacı dava dilekçesinde ücreti konusunda beyanda bulunmamış, davalı ise davacının ücretinin asgari ücret olduğunu, davacıya verilen ücretinin 2.000,00 TL olduğuna ilişkin belgenin gereçeği yansıtmadığını, davacının bankadan kredi almak istemesi ve bu konuda ricada bulunması nedeni ile verildiğini savunmuş mahkemece davacının ücreti;" Davacı tarafından veri olarak sunulan dekontlarda; 2013/Mart ayı için 1.287,00 TL, 2013/Temmuz ayı için 1.852,00 TL, 2013/Ekim ayı için 1.000,00 TL, 2013/Kasım ayı için 1.500,00 TL ödeme yapıldığı ayrıca 2013 yılı içerisinde maaş açıklaması ile, 1.700,00 TL tutarında ödeme yapıldığı görülmüştür. Davalıya ait bu ödeme belgeleri karşısında, davacının, ücretinin asgari ücret seviyesinde olduğu düşünülemeyecektir. Emsal ücret tetkiki sonucu gelen yazılarda belirtilen emsal ücret, davacının sunmuş olduğu dekontların altında kaldığından değerlendirme bakımından dayanak teşkil etmesi mümkün değildir. Bunun yanında, davacı tarafından sunulan ve davalı tarafından verildiği anlaşılan 21.09.2012 tarihli belgede davacının ücretinin 2.000,00 TL olarak belirtildiği görülmektedir. Davalı vekili bu belgenin davacının kredi çekebilmesi amacıyla iyi niyetle verilmiş bir belge olduğunu savunmuştur. Uygulamada, işverenlerin çalışanların kredi çekebilmeleri için bu tür de belge sundukları bilinmektedir. Davacı tarafından sunulan 2012 tarihli bu belgede belirtilen ücretin, yine davacı tarafından sunulan 1 yıl sonraki (davacının da imzasını taşıyan) dekontların ciddi bir oranda üstünde olduğu görüldüğünden, bu belgenin ücret tespitinde tek başına esas alınmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.Davacı ve davalı tarafından da sunulduğu şekli ile davacıya bir çok ayda avans adı altında ödeme yapıldığı sabittir. Doğal olarak bu avansların sonraki aylarda ücret hesabında kesinti yapılması gerekmiştir. Ücretlere ilişkin farklılığın buradan kaynaklandığı kanaati oluşmuştur. Bununla birlikte hangi ay ücretten ne oranda avans kesintisi yapıldığının tespiti mümkün olmadığından, davacının ücretinin tam olarak belirlenmesi de mümkün değildir. Davacının 2013 yılı ücretlerinden 12 ay boyunca kesinti yapıldığına ilişkin bir delil bulunmamaktadır. Davacıya 2013 yılında en yüksek ücret ödemesinin 06.08.2013 tarihinde 1.852,00-TL olarak “maaş ödemesi” adı altında yapıldığı gözetildiğinde, başkaca bir somut delil bulunmadığı da gözönüne alındığında, diğer aylardaki ücretin avans kesilmiş ücretler olduğu, bu aydaki ücretin ise gerçek ücreti olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu tespitten dolayı, davacının 2013 Temmuz ayındaki net ücretinin 1.852,00-TL olduğu; asgari ücret artış oranına göre 2014 ilk altı ayında ücretin net 1.941,75-TL olacağından, buna göre yapılan hesaplama sonrasında; davacının, en son çıplak brüt ücretinin 2.547,54-TL olduğu tespit edilmiştir. Davacıya yapılan yol ve yemek yardımı da dahil edildiğinde; davacının, tazminata esas olan giydirilmiş brüt ücretinin 3.039,94-TL olduğu hesaplanmıştır. " gerekçesi ile net 1941,75 TL olarak kabul edilmiştir.
    Dosya kapsamında yapılan incelemede, mahkemece emsal ücret araştırması için yazılan müzekkerelere, İzmir Mobilyacılar ve Marangozlar Odası tarafından davacının net ücretin 1.100,00 TL olabileceği, İzmir Ticaret Odası tarafından ise asgari ücret üzerinden ücretlendirilebileceği belirtilerek cevap verilmiştir. Dinlenen davacı tanıklarından ... ;"Davacı ile birlikte çalıştığımız dönemde davacının 2,000,00 TL nin üzerinde aylık ücreti olduğunu biliyorum. Fakat ayrıldığında ne kadar ücret alıyordu, bu konuda bilgim yok." şeklinde diğer davacı tanığı ...;" Davacının bordrosunda aylık ücretinin 2.100,00 TL diye görmüştüm. Davacıya aylık ücretleri elden ödeniyordu, diye biliyorum." şeklinde, davalı tanığı Hakan Türker ;"Davacıya ne kadar ücret ödendiğini bilmiyorum." şeklinde, diğer davalı tanığı ... ise; " Davacının aylık ücretinin miktarını bilmiyorum " şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
    Dosya içindeki banka ödeme belgelerine göre, davacıya 06.03.2014 tarihinde maaş kalanı adı altında 1.000,00 TL ödendiği, 07.11.2013 tarihinde 1.700,00 TL, 08.10.2013 tarihinde maaş ödemesi adı altında 1000 TL, 06.08.2013 tarihinde 1852 TL maaş ödemesi adı altında, 08.04.2013 tarihinde mart maaş ödemesi adı altında 1287 TL, 20.04.2013 tarihinde avans olarak 500,00 TL, 07.12.2013 tarihinde 1.500,00 TL kasım maaşı olarak, 21.11.2013 tarihinde ise avans olarak 500 TL ödendiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafından sunulan 2010/1 ve 2 ay bordrosuna göre ise, net 705,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda 2013 yılına ilişkin 5 dekontun ortalaması alınarak davacının ücreti net 1.538,93 TL olarak belirlenmiş iken ek raporda 2013 yılı temmuz ayında net 1.852,00 TL ödenmesi nedeni ile bu miktara asgari ücret oranında artış yapılarak net ücret 1.941,75 TL olarak kabul edilmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının ücretinin davacıya banka yolu ile 2013 yılında yapılan 5 aylık ücretlerin ortalaması olan 1.538,93 TL olarak kabulünün dosya kapsamına daha uygun olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının ücreti 1.538,93 TL olarak kabul edilerek, davacının işçilik alacaklarının ve bakiye ücret alacağının miktarı belirlenmelidir.
    3-Taraflar arasında davacının giydirilmiş ücretine yemek bedeli olarak 10,00 TL eklenmesi nedeni ile uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Kıdem tazminatına esas alınacak olan ücretin tespitinde İş Kanununun 32. maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler kıdem tazminatı hesabında dikkate alınır. İşçiye sağlanan özel sağlık sigortası yardımı ya da hayat sigortası pirim ödemeleri de para ile ölçülebilen menfaatler kavramına dahil olup tazminata esas ücrete eklenmelidir. Satış rakamları ya da başkaca verilere göre hesaplanan pirim değişkenlik gösterse de, kıdem tazminatı hesabında genişletilmiş ücret kavramı içinde değerlendirilmelidir.
    Somut olayda, dinlenen davacı tanıklarından ... ;"İşveren, sürekli iş yerinde çalışan personele öğle yemeği veriyordu, eğer davacı mağazadaysa o gün o da öğle yemeğini yemiştir, ancak dışarda olduklarında öğle yemeği ne şekilde karşılanıyordu. Bu konuda bilgim yok." şeklinde, davacı ile 3 ay çalışması olan diğer davacı tanığı ... ise;"İşveren öğle yemeği parasını ticket kartlarımıza yükleme yaparak ödüyordu. Ben çalışırken 300,00 TL aylık yemek parası alıyordum. Davacıya ne kadar ödendiğini bilmiyorum," şeklinde beyanda bulunmuş, davalı tanığı Hakan Türker;"Bana yemek ücreti verilmiyor, ayni olarak da yemek yardımı yapılmıyor, ancak davacıya yemek parası ödeniyordu ve ticket kartına yemek parası yatırıldığını biliyorum." şeklinde, diğer davalı tanığı ... ise; "davacıya yemek parası ticket olarak veriliyordu. Davacıya günlük 6,00 TL yemek parası veriliyordu diye biliyorum." şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Dosya kapsamında yapılan değerlendirmede davacının giydirilmiş ücretine fesih tarihi ve dinlenen tanık beyanları, tanıkların davacı ile çalışma süresi dikkate alındığında 6,00 TL olarak kabulünün dosya kapsamına daha uygun olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının ücreti net 1.538,93 TL olarak kabul edilerek, giydirilmiş ücretine de 6,00 TL yemek bedeli eklenmelidir.
    4-Taraflar arasında davacının hafta tatili alacağının bulunup bulunmadığı konsusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    4857 sayılı İş Kanunu"nun 46. maddesinde işçinin, tatil gününden önce aynı yasanın 63. maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla yedi günlük zaman dilimi içinde 24 saat dinlenme hakkının bulunduğu açıklanmıştır. İşçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46. maddenin 2. fıkrasında ifade edilmiştir. Hafta tatili izni kesintisiz en az 24 saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Ayrıca, hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin 24 saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 3. maddesine göre hafta tatili Pazar günüdür kural bu şekilde olmakla birlikte, işçiye Pazar günü dışında hafta tatili izni kullandırılması mümkündür.
    Hafta tatili gününde çalıştığını iddia eden işçi norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan hafta tatili ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, hafta tatilinde çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.
    Hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir.
    İmzalı ücret bordrolarında hafta tatili ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin hafta tatili alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, hafta tatili çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olanın dışında hafta tatillerinde çalışmaların yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, hafta tatili ücretlerinin tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde hafta tatili çalışması yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
    Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
    Somut olayda, davacı dava dilekçesinde hafta tatilinde çalıştığını beyan etmiş ancak kaç hafta tatilinde çalıştığını açıklamamış, dinlenen davacı tanıklarından ...;" Pazar günleri mağaza açıktı biz yani mağazada görevlileri pazar günleri de çalışıyordu. Ancak davacı Araştırma Görevlisi olduğundan sadece ekstra durumlarda pazar günleri çalışıyordu. Ancak hangi sıklıkla pazar günleri çalıştıklarını söyleyemem, bu tamamen işin akışıyla ilgili bir durumdur." şeklinde, davacı ile 3 ay çalışması olan diğer davacı tanığı ...; "Davacı pazar günleri de çalışıyordu, ayda 3 pazar günü davacının çalıştığını söyleyebilirim. Hem ben davalı işyerinde çalışırken, hemde komşum olması sebebi ile davacının pazar günleri de çalıştığını biliyorum, pazar günleri de şehir dışına çıktığından genelde geç gelirdi." şeklinde, davalı tanıkları ise davacının pazar günü çalışmadığını beyan etmişlerdir. Mahkmemece, davacının 3 ayda 1 hafta tatili çalışması yaptığı kabul edilerek hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre hüküm tesis edilmiştir. Ancak ispat yükünün davacıda olduğu dikkate alındığında davacının hafta tatilinde çalıştığını ispat edemediği anlaşılmakta olup, bu alacak yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    Sonuç:
    Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.10.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi