15. Hukuk Dairesi 2015/4554 E. , 2016/771 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ..Asliye Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosyada davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde asıl ve birleşen dosyada davacı vekili Avukat .. ile asıl ve birleşen dosyada davalı vekili Avukat .. geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş bu kere dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeline istinaden verilen çeklerden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti ve yargılama sırasında çek bedellerinin ödenmesi nedeniyle ödenen bedelin istirdadı; birleşen dava ise, aynı sözleşme ilişkisi nedeniyle teslimde meydana gelen gecikmeden doğan zararın tazmini istemlerine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı taşeron şirket vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Asıl dosyada verilen karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adî karine niteliğindedir. Nitekim; Dairemizin istikrar bulmuş içtihatlarında kabul edildiği üzere, bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi (somut olayda taşeron olan davalı) tarafından yapıldığı kabul edilir. Ancak, sözleşme feshedilmiş ve işin üçüncü kişiye yaptırıldığı ileri sürülmüşse, fesih sonrası yapıldığı ileri sürülen işler yönünden oluşan karine bu kez, üçüncü kişi yararına oluşmaktadır. Elbette, her iki durumda da, bu karinelerin aksini ileri süren tarafın, bu iddia ya da savunmasını yasal delillerle kanıtlaması mümkündür.
Somut olayda, davacı yüklenici şirket tarafından eksik ve ayıplı iş savunmasında bulunulmuş, eksik ve ayıplı işlerin giderilmesi amacıyla üçüncü kişilere işler yaptırıldığı ileri sürülerek dosyaya 44 adet fatura ibraz edilmiştir. Buna karşılık, davalı taşeron şirketçe dosyaya sunulan dava dışı iş sahibi idare ile davacı yüklenici şirket arasında düzenlenen işe başlama tutanağında 26.04.2011 tarihi itibariyle tesisin çalıştırıldığı ve kömür yıkama işlemine başlandığı, daha sonra yüklenici şirket tarafından taşeron şirket yararına düzenlenen 10.08.2011 tarihli teslim belgesinde de, tesisin 29.04.2011 tarihi itibariyle sorunsuz bir şekilde işletmeye alındığı belirtilmiştir. Her iki belgede de işletmeye alınan tesiste bir eksiklik bulunduğundan söz edilmemiştir. Diğer taraftan, davacı yüklenici şirket ile dava dışı iş sahibi idare arasında düzenlenen geçici kabul belgesi niteliğindeki işletmeye alma tutanağında da eksik ve ayıplı iş bulunduğundan bahsedilmemiştir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişiler kurulu raporunda, davacı yüklenici şirketçe dosyaya sunulan 44 adet faturanın 42 adedi karşılığında davacı yüklenicinin üçüncü kişilere ikmal ettirdiği imalat olarak kabul edilen toplam 429.297,48 TL yönünden kabul kararı verilmiştir. Taraflar arasında akdedilen sözleşme, 26.04.2011 tarihi itibariyle ifayla sonuçlanmış olup, davacı yüklenici, eseri bu tarih itibariyle eksiksiz ve ayıpsız bir şekilde teslim aldığını 10.08.2011 tarihli belgede kabul etmiştir. Bu durumda, 10.08.2011 tarihine kadar yapılan işlerin davalı taşeron tarafından yapıldığı konusunda taşeron yararına karine oluşmuştur. Nitekim, mahkemenin davanın kabulüne dayanak olarak kabul ettiği 42 adet faturanın 38 adedi, tesisin teslim edildiği 26.04.2011 tarihinden öncesine, kalan 4 adedi de 10.08.2011 tarihli yüklenici imzalı belgenin düzenlendiği tarihin öncesine ilişkindir. Buna göre, 10.08.2011 tarihli belgede, eseri eksik ve ayıptan arî bir şekilde teslim aldığını kabul eden davacı yüklenicinin bu belgenin düzenlendiği ve eserin teslim edildiği tarihlerden önce düzenlenen faturalara dayalı olarak eksik ve ayıp savunmasında bulunarak taşerona iş bedelini ödemekten kaçınması ve ödediği bedelin iadesini istemesi mümkün değildir.
Açıklanan hukuki duruma göre, davacı yüklenici şirket tarafından davalı taşeron şirket yararına oluşan karinenin aksini ispatlayacak şekilde fatura dışında delil ibraz edilmediğinden, mahkemece, asıl dosyada açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kısmen de olsa kabulü doğru olmamıştır.
2-Birleşen dosyada verilen karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Sözleşme tarihi itibariyle olaya uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 158/II. maddesinde "Akdin muayyen zamanda veya meşrut mahalde icra edilmemesi halinde tediye olunmak üzere cezai şart kabul edilmiş ise, alacaklı hem akdin icrasını hem meşrut cezanın tediyesini talep edebilir. Meğer ki alacaklı bu hakkından sarahaten feragat etmiş veya kayıt dermeyan etmeksizin edayı kabul eylemiş olsun." düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre, eseri teslim alan iş sahibinin (somut olayda yüklenici taşerona göre iş sahibi durumundadır) ifaya ekli cezai şart hakkının düşmemesi için teslim sırasında ihtirazî kayıt düşerek, cezaî şarta ilişkin hakkını saklı tuttuğunu bildirmesi zorunludur. Aksi halde, cezaî şart alacağını isteme hakkı düşer.
Somut olayda, davalı tarafça dosyaya ibraz edilen ve davacı yüklenici şirketçe imzalanmış 10.08.2011 tarihli belge içeriği ile 26.04.2011 tarihli davacı yüklenici şirket yetkilileri ile dava dışı iş sahibi idare yetkilileri arasında düzenlenen işe başlama tutanağı birlikte değerlendirildiğinde; davalı taşeron şirketin işi 26.04.2011 tarihi itibariyle davacı yüklenici şirkete teslim ettiği, teslim sırasında da herhangi bir ihtirazî kayıt ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, olaya uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/II maddesi uyarınca teslim sırasında cezaî şart alacağı konusunda ihtirazî kayıt ileri sürmeyen, bu konudaki ilk talebini teslimden yaklaşık 9 ay sonra 24.01.2012 tarihli ihtarname ile ileri süren davacı yüklenici şirketin, davalı taşeron şirketten cezaî şart isteme hakkı düşmüştür. Bu nedenle, davacı şirketin birleşen dosyaya konu edilen cezaî şart alacağı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabul kararı verilmiş olması doğru değildir.
Asıl ve birleşen dosyada verilen kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dosyada davalı taşeron şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 1. bentte yazılı nedenlerle asıl dosyada verilen karar bakımından, 2. bentte yazılı nedenlerle birleşen dosyada verilen karar yönünden asıl ve birleşen dosya davalısı taşeron şirket yararına BOZULMASINA, 1.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin asıl ve birleşen dosya davacısı şirketten alınarak, kendisini Yargıtay duruşmasında vekille temsil ettiren asıl ve birleşen dosya davalısı şirkete verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-birleşen dosya davalısına geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 08.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.