10. Hukuk Dairesi 2011/17559 E. , 2013/1410 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) 08.04.1982 – 08.07.1985 ve 01.11.2000 – 24.09.2008 tarihleri arasında oto elektrikçiliği işinden vergi kaydı, 18.12.1984 tarihinden itibaren Darende Esnaf ve Sanatkarlar Odası kaydı bulunan davacı, dava dilekçesinde vergi kaydına istinaden 08.04.1982 tarihinden itibaren, 28.06.2011 tarihli açıklama dilekçesinde ise oda kaydına istinaden 27.12.1983 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece, davacının 01.11.2000 tarihli vergi kaydı esas alınmak suretiyle, 01.11.2000 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan ve 1479 sayılı Kanuna 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 47 nci maddesi ile eklenen geçici 18.inci maddenin ilk cümlesinde, bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde, 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş, ikinci cümlesinde ise, ancak, bu kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları, 20.04.1982 – 04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemeleri, belgelenen bu sürelere ilişkin olarak hesaplanacak prim borçlarını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde ödemeleri kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği açıklanmıştır. Buna göre, kanunda öngörülen başvurusu süresi 02.02.2004 günü mesai bitimi itibarıyla sona ermiş olup, anılan tarihe kadar başvurusu bulunmayan ve prim ödemediği de belirgin olan davacının, 01.11.2000 tarihi öncesine ilişkin talebinin reddine dair mahkeme yaklaşımı isabetli ise de, 2000 sonrası süreye ilişkin talebin, davalı Kurumca idari yoldan değerlendirilerek, davacının tescilinin mümkün olduğunun belirtilmesi karşısında, mahkemenin 01.11.2000 tarihinden itibaren sigortalılığın tespiti yönündeki kabulü, eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Nitekim, ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 14.11.2007 tarih, 2007/13-848 Esas ve 2007/840 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi (davanın mesmu, yani dinlenebilir olabilmesi) bazı şartların tahakkukuna bağlı olup, bunlara dava şartları denir. Dava şartlarından bir kısmı olumlu (varlığı mutlaka gerekli); diğer bir kısmı da, olumsuz (yokluğu mutlaka gerekli) niteliktedir. Hakim, önüne gelen bir davada, dava şartlarının mevcut olup olmadığını re’sen gözetmelidir.
Olumlu dava şartlarından biri olan hukuki yarar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu"nun 114/1-h bendinde düzenlenmiş olup, açılmasında davacısı yönünden hukuki yarar bulunmayan bir dava, dava şartı yokluğundan dolayı reddedilmelidir.
Hukuki yararın varlığı koşulunun mevcut olup olmadığı, her bir davada o davaya konu olayın somut özellikleri çerçevesinde, hakim tarafından değerlendirilmelidir. Bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün bulunduğu hallerde, o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yarar yoktur.
Hal böyle olunca, somut olayda, davacının dava açmadan önce, davalı Kuruma tescil başvurusunda bulunup-bulunmadığı araştırılarak, başvuruda bulunmadığının anlaşılması halinde, dava tarihi Kuruma başvuru tarihi olarak kabul edilmek suretiyle, mahkemece Kuruma başvuru yapması sağlanarak, başvuru sonucunun bekletici mesele yapılması; başvuruda bulunmuş ise şimdiki gibi karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, isabetsizdir.
2-) Kabule göre de; dava açmanın maddi hukuk ve usul hukuku bakımından sonuçları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 116, 123 ve 141. maddelerinde düzenlenmiş olup, dava açılmasının usul hukuku bakımından doğurduğu sonuçlardan biri de, her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanmasıdır. Hüküm, uyuşmazlığın başladığı tarihten davanın açıldığı tarihe kadar gerçekleşmiş olayları kapsar. Özel bir nedeni olmadıkça davadan sonraki olayları ve hakları kapsamaz, aksinin kabulü anılan Kanunun 297. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen ilkelere aykırılık oluşturur.
Somut olayda; yukarıda açıklanan ilke gereğince, davacı ancak dava tarihine kadar olan dönem için tespit talebinde bulunabileceğinden ve dava tarihinden sonraki dönem için usulüne uygun bir ıslah talebi de bulunmadığından, mahkemece, dava tarihine kadar sigortalılığın tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.